İşlem yapılıyor, lütfen bekleyin...

Hizmette 10+ Yıl ve binlerce müşteri memnuniyeti... | %100 doğru kaynak | %100 memnuniyet | %100 mezuniyet |

Netsorular.com
HUK107U-TÜRK ANAYASA HUKUKU DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ
HUK107U-TÜRK ANAYASA HUKUKU DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİNE VE DİĞER DERSLERİN DERS ÖZETİNE ULAŞABİLİR, AÖF ÇIKMIŞ SORULARI, AÖF DERS ÖZETLERİNİ VE AÖF YARDIMCI KİTAPLARI ONLİNE SİPARİŞ VEREBİLİRSİNİZ...

1. ÜNİTE - OSMANLI-TÜRK ANAYASAL GELİŞMELER

Anayasacılık, birey özgürlüklerini güvence altına almak için çıkan modern bir düşüncedir. 

Osmanlı İmparatorluğu’nda padişahın iktidarının sınırlanmasına yönelik ça­balar 19. yüzyılda başlamıştır.  

OSMANLI DÖNEMİ ANAYASAL GELİŞMELERİ

1808 Sened-i İttifak

Sened-i İttifak, 1808 yılında Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa’nın girişimiyle Padi­şah II. Mahmut ile âyanlar arasında imzalanmış, yedi madde ve bir ekten oluşan bir belgedir.  

Padişah bu sözleşmeyle âyanların varlığını tanımış ve onlara güvence vermiştir.  

1839 Gülhane Hatt-ı Hümayunu

Tanzimat fermanı olarak da bilinen bu belge Mustafa Reşit Paşa tarafından kaleme alınmış ve 3 Kasım 1839’da, sarayın bahçesinde, yabancı devlet temsilcileriyle halkın önünde okunmuştur.  

 Tanzimat Fermanında’da yer alan haklardan din ayrımı olmaksızın bütün Osmanlı uyrukluları yararlanmıştır. Böylece eşitlik ilkesi ilk kez bu Ferman’da benimsenmiştir.   

1856 Islahat Fermanı

Islahat Fermanı’nın esasları Hariciye Nazırı Ali Paşa ile Ingiltere, Fransa ve Avus­turya elçileri arasında kararlaştırılmış; Ferman, Sultan Abdülmecid tarafından ilan edilmiştir. Bu nedenle Ferman dış baskı ürünüdür denebilir. Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki Kırım Savaşı’nda Ingiltere, Fransa ve Avusturya, Osmanlı Devleti’nin ta­rafında yer almıştır. Bunun karşılığında da Sultan Abdülmecid, Paris’te yapılacak barış görüşmelerinden önce Islahat Fermanı’nı yayımlamıştır.  

Bu fermanla ibadet, din ve vicdan özgürlüğü kesin olarak korunmuştur. Müslüman olmayan toplulukların kendilerini yönetmek için cemaat meclisleri oluşturabilmesi, ibadet yeri, hastane ve okul açabilmesine izin verilmiştir.  

1876 Kanun-u Esasi

 Kanun-u Esasi 119 maddeden oluşmaktadır. Bu anayasayla Meclis-i Umumî adında bir beraber parlamento kurulmuştur. Bu meclis Heyet-i Âyan ve Heyet-i Mebusan olmak üzere iki koldan oluşmaktadır. Heyet-i Âyan üyelerinin tümü pa­dişah tarafından ömür boyu seçilmekte ve atanmaktadır.  

 Padişah Heyet-i Âyan’ın başkanını doğrudan, Heyet-i Mebusan’ın başkanını ise Mebusan tarafından gösterilecek üç aday arasından seçer ve atar.  

Meclis üye­leri yalnızca kendi faaliyet alanlarına giren konularda ve ancak padişahın izniyle bir yasa teklif edebilir.  

Kanun-u Esasi’nin oluşturduğu yasama organının bir tarafı temsilidir denebilir. Klasik parlamenter sistemlerde parlamento­nun iki temel yetkisi olan yasa yapma ve hükümeti denetleme yetkileri 1876 Kanun-u Esasi’de padişah lehine aşırı derecede sınırlandırılmıştır.  

Kanun-u Esasi’nin ilanından sonra, hemen Heyet-i Mebusan seçimleri yapılmış­tır. Bu seçimlerin sonucunda Meclis-i Umumî ilk kez 1877’nin Mart ayında toplan­mıştır.

1909 Kanun-u Esasi Değişiklikleri

1908’de Rumeli’de çıkan meşrutiyet yanlısı ayaklanmanın padişah güçleri tarafın­dan bastırılamaması sonucunda, II. Abdülhamit’in 23 Temmuz 1908’de Meclis-i Mebusan’ı toplantıya çağırmasıyla II. Meşrutiyet Dönemi başlamıştır.  

17 Aralık 1908’de açılan yeni meclisin yaptığı en önemli işlerden biri, 8 Ağus­tos 1909 tarihli yasayla Kanun-u Esasi’de köklü değişikliklere gitmek olmuştur. O nedenle bu Anayasa’dan bugün “1909 Anayasası” olarak da söz edenler vardır.  

1909 Anayasa değişikliklerinde göre padişahın yetkileri simgesel yetkiler düzeyine inmiştir.

 Klasik parlamenter sistemde yürütme organı devlet başkanı ve bakanlar kurulundan oluşur. Yürütme organının parlamentoya karşı siyaseten sorumlu ka­nadı Bakanlar Kuruludur.  

1909 değişikliklerinde Heyet-i Mebusan başkanının meclis tarafından seçilmesi kararlaştırılmıştır. 

Anayasa değişiklikleri, kişi hak ve özgürlüklerini genişletici yeni düzenlemeler getirmiştir.  

MİLLÎ MÜCADELE DÖNEMİ GELİŞMELERİ VE CUMHURİYETİN İLÂNI

1921 Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu)

Kurtuluş Savaşı döneminde yeni bir devlet düzeninin oluşmaya başlamasıyla bir anayasa ihtiyacı hissedilmiştir.  Mustafa Kemal, 19 Mart 1920’de Heyet-i Temsiliye adına yayınladığı bildiride “ola­ğanüstü yetkilere sahip bir meclis’’i Ankara’da toplantıya çağırmıştır.  

1921 Anayasası, Mustafa Kemal’in yönlendirmesiyle icra vekilleri heyeti tarafın­dan hazırlanmış ve Büyük Millet Meclisi’nin (BMM) özel bir komisyonu tarafından incelenerek Meclis’e sunulmuştur .

1921 Anayasası güçler birliği ilkesine dayanan mec­lis hükümeti sistemini benimsemiş ve yasama yürütme ve hatta bazen yargı parlemantoda birleşmiştir.

Yürütme organı, icra vekilleri heyetidir. Bu heyet BMM’den doğan, ona bağım­lı ve onun denetimi altında çalışan bir kuruldur. Anayasa’ya göre bu heyetin üye­leri doğrudan ve tek tek Meclis tarafından seçilir ve görevden alınır.  

1921 Anayasası, devlet başkanlığı makamı öngörmemiştir. Anlaşmalara ilişkin görüşmelerin yapılması, imzalanması ve onaylanması yetkileri Anayasa gereği BMM’dedir. Bu da güçler birliği ve meclis hükümeti sisteminin bir yansıması ola­rak değerlendirilebilir.  

 Meclisin 29 Ekim 1923’te kabul ettiği bir yasayla 1921 Anayasası’nın bazı mad­deleri değiştirilmiştir. Bu değişikliklerin en önemlisi, Anayasa’nın 1. maddesine ek­lenen devletin hükümet biçiminin “cumhuriyet” olduğuna ilişkin cümledir. Bununla cumhuriyet ilan edilmiştir.

Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından ve kendi üyeleri arasından seçilir.  

1924 Anayasası

1921 Anayasası, savaş döneminde yapılmış ve buna uygun gereksinimleri karşılamıştır. Ancak bir süre sonra devletin gereksinimlerini karşılamamsı sebebiyle yeni bir anayasa gerekmiştir.  

1924 Anayasası 105 maddeden oluşmaktadır. Önceki Anayasa’da yer alan ulu­sal egemenlik, cumhuriyet ve devletin dininin İslam olduğuna ilişkin düzenleme­ler bu anayasada da yer almıştırç

1924 Anayasası’na göre Cumhurbaşkanı, Meclis tarafından ve kendi üyeleri ara­sından bir yasama dönemi için seçilir.  

Anayasa’nın 68. maddesine göre, özgürlük baş­kasına zarar vermeyecek her şeyi yapabilme hakkıdır. 

Bu anayasada temel hak ve özgürlük­leri siyasal iktidara karşı korumada yetersiz kalmıştır. Anayasa, çok sayıda hak ve özgürlüğün “kanunla düzenlenmesi”ni ya da “kanun çerçevesinde” tanınmasını öngörmüştür. 

1961 Anayasası

1924 Anayasası dönemi, 27 Mayıs 1960’ta Demokrat Parti (DP) iktidarının askerî darbeyle devrilmesiyle sona ermiştir. Silahlı Kuvvetler adına ülkeyi yöneten Millî Birlik Komitesi (MBK) 13 Aralık 1960’ta kabul ettiği 157 sayılı Yasa’yla yeni anaya­sanın bir kurucu meclis tarafından yapılmasını kabul etmiştir. Kurucu Meclisin esas görevi, yeni Anayasa ile yeni seçim yasasını en kısa zamanda hazırlamaktır. 

1961 Anayasası’nı hazırlayan Kurucu Meclis, MBK ve Temsilciler Meclisi olmak üzere iki kanattan oluşturulmuştur.  

157’si sürekli 22’si geçici toplam 179 maddeden oluşan 1961 Anayasası kendi­sinden önceki anayasalardan daha ayrıntılı ve uzundur.  

 Anayasa’nın 4/1. maddesine göre, egemenlik anayasanın koyduğu kurallara göre yetkili organlar eliyle kullanılacaktır. 

1961 Anayasası ile idarenin bütün eylem ve işlemleri de yargı denetimine tabi tutulmuştur. Yargı organının yasama ve yürütme organlarını hakkıyla denetleyebil­mesi amacıyla onun bağımsızlığını güvence altına alacak önemli düzenlemeler de getirilmiştir. Bunlar içinde en önemlilerinden birisi, yargıçların atanma, terfi ve di­siplin işlerine bakmak üzere Yüksek Hâkimler Kurulu (YHK) oluşturulmasıdır. 

 Anayasa, temel hak ve özgürlükler konusunda yeni bir anlayış getirmiştir. 1961 Anayasası’nda 1924 Anayasası’ndan çok daha geniş hak ve özgürlükler listesi yer almaktadır. Klasik hakların yanı sıra dinlenme hakkı, adil ücret, sendika kurma, toplu sözleşme ve grev, sosyal güvenlik, sağlık gibi sosyal haklar da ilk kez düzen­lenmiştir. 

1961 Anayasası 1971 ve 1973’te köklü değişiklikler geçirmiştir. Bu değişiklikle­rin genel olarak devlet otoritesini güçlendirmeye yönelik olduğu görülmektedir. Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarma yetkisi verilmesi, üniversite özerkliğinin zayıflatılması, TRT’nin özerkliğinin kaldırılması, Devlet Gü­venlik Mahkemeleri (DGM) ile Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’nin (AYİM) kurul­ması, temel hak ve özgürlükler alanının daraltılması, yapılan çok sayıda değişiklik arasında ilk akla gelenlerdir.

Yukarıya Git