İşlem yapılıyor, lütfen bekleyin...

Hizmette 10+ Yıl ve binlerce müşteri memnuniyeti... | %100 doğru kaynak | %100 memnuniyet | %100 mezuniyet |

Netsorular.com
İLH2009-YAŞAYAN DÜNYA DİNLERİ
İLH2009-YAŞAYAN DÜNYA DİNLERİ DERSİ 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ

I. ÜNİTE  - DİNİN ANLAM VE DEĞERİ

Halk arasındaki yaygın kullanımında dinkavramı genellikle kutsal terimiyle birlikte ele alınır. Öyle ki din, zihinlerdeöncelikle kutsal terimini çağrıştırmakta; kutsal alana yönelik duygu vedüşüncelerle tavır ve davranışları ifade etmektedir. Halk arasındayaygın olarak dinin Allah’tan kaynaklanan ilahi bir yapı ya da kurum olduğuve çeşitli kutsal değerlerin ifadesi olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda, dinterimi sınırlı bir çerçevede kullanılmakta, örneğin kendilerini yeni ya damüstakil bir din olarak tanımlasalar da çeşitli kişi ya da gruplarca tasarlananveya sosyal gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan bazı akımlar dinkapsamında görülmemektedir. Kur’an’da din terimi, “yol, hayat tarzı, hesap günü, kanun, hüküm”ve benzeri anlamlarda kullanılmaktadır. Buna göre din, insanın her türlüinancını, düşüncesini, tavır ve davranışlarını ifade eden, insanın yaşam tarzıya da yaşamında izlediği yol anlamına gelmektedir. Diğer taraftan Kur’an dinterimini özel anlamda İslâm için de kullanmakta ve “Allah katında din (eddin)İslâm’dır” demektedir. Bir diğer ifadesinde ise “Kim İslâm’dan başka birdin seçerse bu ondan kabul edilmeyecektir” diyerek İslâm’ın dışındakidinlere de dikkat çekmektedir. Kur’an’ın bu kullanımı dikkate alındığında,Allah’ın inanan insanlara öngördüğü dinin İslâm olarak belirtildiği, ancakbunun dışındaki dinlerin mevcudiyetinin de prensip olarak kabul edildiğiaşikârdır. Kur’an’ın bu özel kullanımı yine Kur’an’da din terimine yüklenengenel anlamlarla bir arada düşünüldüğünde, dinin, insanın bütün yaşamındatakip ettiği temel yol, hayat tarzı şeklinde değerlendirildiği ve insanabenimseyip takip etmesi için esasları Allah tarafından belirlenen bir hayattarzı olan İslâmın öngörüldüğü anlaşılmaktadır.

Çeşitli Batı dillerinde religio ya da religion terimleriyle ifade edilen dininnasıl anlaşılması konusunda Batıda da çeşitli görüş ayrılıkları mevcuttur.Dinle ilgili genelde yaygın olan kanaat, dinin, “insanın tanrı, metafizik âlemya da kutsala yönelik duygu, düşünce ve davranışlarını ifade eden sistem”olduğu yönündedir.

Dini inanç ve değerlerin insanın ahlaki yapısıyla da yakından ilgisi vardır.Ahlak ve din ilişkisine yönelik çeşitli görüşler ileri sürülmekte ve dininahlakın kaynağı olup olmadığı tartışılmaktadır. Ancak bütün bu tartışmalarbir tarafa din ahlaki tutum ve davranışların sürdürülmesinde önemli bir olguolarak insanın karşısındadır.

DİNLER TARİHİNİN ÖNEMİ VE BİR BİLİM

DALI OLARAK GELİŞİMİ

Dinler tarihi dinlerin teolojik ve kurumsal yapılarını dinlerin tarihseltezahürlerini de dikkate alarak inceleyen bir bilim dalıdır. Dinin tarihseltezahürünü geçmişten günümüze ele alan dinler tarihi, dinleri çeşitliyöntemlerle inceler. Bunlardan deskriptif yöntemle, dinin ya da dinlerintarihsel tezahürü olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır. Fenomenolojik yöntemledini fenomenler anlaşılmaya çalışılır.

Dinler tarihi çalışmalarında ele alınan konulara ilişkin öncelikli kaynaklararasında ilgili kutsal metinler ve diğer dinsel materyal başta gelir. Ayrıcagözlem, mülakat, anket vb yöntemlerle dinlere yönelik saha araştırmaları ileele alınan konunun özelliğine göre arkeolojik materyal de oldukça önemlidir.Bundan başka konuya ilişkin ikincil derecede önem arz eden kaynaklara daaraştırıcının başvurması gereklidir. Örneğin çeşitli konularda apolojetik vereddiye geleneğini yansıtan literatür ile dinlerle ilgili yapılan çeşitliçalışmalar bunlar arasında zikredilebilir.İslâm tarihinde İslâm dışı dinsel geleneklere ilgi ve alaka oldukça erkendönemlere kadar uzanır. Kur’an ve diğer temel İslâmi kaynaklarda farklıinanç sistemleri hakkında birçok bilgi ve tartışma yer almaktadır. Hatta birbütün olarak değerlendirildiğinde Kur’an’ın yaklaşık üçte ikisi geçmiştoplumlara ilişkin kıssalardan, ehli kitap ve cahiliye dönemi Arap geleneğineyönelik tanımlama, eleştiri ve polemiklerden oluşur.

11. yüzyıldan itibaren Milel ve Nihal başlığı altında kalemealınan eserler de İslâm Tarihindeki dinler tarihi çalışmaları açısından oldukçaönemlidir Bu başlık altında kaleme alınan eserlerde farklı inanç ve düşüncesistemleri masaya yatırılmıştır. Milel ve Nihal başlığını taşıyan ilk eserinAldülkahir el-Bağdadi’ye ait olduğu, ancak eserin günümüze kadarulaşamadığı söylenmektedir. Bundan başka İbn Hazm (Kitabu’l-Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehvai ve’n-Nihal), Şehristani (Kitabu’l-Milel ve’n-Nihal) vebenzeri birçok kişinin bu başlıklı eserler yazdıkları bilinmektedir. Milel veNihal başlıklı eserler dışında, İslâm bilim geleneğinde farklı dinlere felsefi vekültürel geleneklerin tanınmasına ve araştırılmasına dayalı “diyanat” ve“firak” başlıklı çalışmaların kaleme alındığı da bir gerçektir. Ayrıca, dahasonraki dönemlerde İbnu’n Nedim (Kitabu’l-Fihrist) ve Abu’r-Reyhan el-Birûni (örneğin Tahkik ma li’l-Hind, Asaru’l-Bakiye ani’l-Kuruni’l-Haliye)gibi yazarlarca kaleme alınan çalışmaları da bu bağlamda zikretmek gerekir.

Milel ve Nihal geleneği, farklı inançların, Müslümanların iletişimiçerisinde bulunduğu farklı dinsel ve kültürel grupların tanınmasını veanlaşılmasını konu almaktadır. Bunu yaparken –özellikle Şehristani veBirûni’de gördüğümüz gibi- elden geldiğince objektif olmaya çalışılmakta;ele alınan gelenekler yargılanmadan tanımlanmaya gayret edilmektedir.

ÖNEMLİ!

İslâm tarihinde önemli bir literatüre isim olarak ortaya çıkan Milel ve Nihalkavramları insanların bağlı oldukları her tür inanç ve düşünce akımlarıylasosyal, siyasal ve ideolojik gelenekleri kapsamaktadır. Milel ve Nihal geleneğibağlamındaki çalışmalar, adeta bir kültür atlası gibi insanlığın kültürel mirasınıtanıtmayı, tanımlamayı ve yer yer karşılaştırmalar yapmayı hedeflemiştir.

DİNLER, MEZHEPLER VE KÜLTLER

Dini inanç ve değerlerin farklı anlaşılıp yorumlanması mezhepleşme hareketleriniberaberinde getirmiştir. mezhepler, yapıları itibarıyla itikadî, fıkhî ve siyasîolmak üzere üç ana kategoride incelenebilir. İtikadî mezhepler, çeşitli inançkonularında farklı yorumlamalara bağlı olarak ortaya çıkan akımlardır. Tanrı,tanrının sıfatları, çeşitli metafizik varlıklar, ahiret ve dinde temel kaynağınne’liği gibi konulardaki farklı değerlendirmeler itikadî mezheplerinbirbirleriyle farklılık arz eden yaklaşımlarını oluşturur. Örneğin HıristiyanlıktaTanrı Oğlu olduğuna inanılan İsa Mesih’in şahsı konusundakiKristolojik tartışmalar birçok mezhep hareketinin oluşumuna neden olmuştur.Benzer şekilde Yahudi geleneğinde dinde temel referansın ne olduğu (ya dasözlü geleneğin dinde kutsal kitabın yanı sıra bir referans olup olmadığı)konusu çeşitli mezhep hareketlerinin oluşumuna zenim hazırlamıştır. Diğertaraftan bazı mezhepler de dini hayatın yaşanması veya ibadet anlayışlarıylailgili farklı değerlendirmelerden kaynaklanmaktadır. Dini yaşamın nasıllığıkonusundaki farklı bakış açıları ve dinen yapılıp yapılmaması gereken hususlarkonusundaki farklılıklar bu mezheplerin oluşumunda etkili gözükmektedir.Örneğin Caynizm’in temel mezhep hareketlerinin ortaya çıkışındakitemel tartışmalardan birisinin giyim konusundaki farklı bakış açıları olduğubilinmektedir. Son olarak, dini cemaatin siyasal otorite ile ilişkileri ya dasiyasal otoritenin dine yönelik algılamaları çeşitli siyasal mezhephareketlerinin ortaya çıkışına zemin hazırlamıştır.Mezhep hareketleri bir başka açıdan ortodoksi ve heterodoksi ayrışmasışeklinde de kendisini gösterir. Ortodoksi heterodoksi ayrımı, farklı dinselgelenekleri değil, belirli bir gelenek içerisindeki farklılaşmayı ifadeetmektedir. Ortodoksi, genellikle egemen yaygın anlayış

için kullanılmıştır. Bir başka ifadeyle, kendini çoğunluğun inancını ifadeeden merkezi din anlayışıyla ve egemen siyasal güçle özdeşleştiren dinselyorum, asıl doğru öğretiyi savunduğu ve doğru ve kabul edilebilir inançlarıntemsilcisi olduğu iddiasıyla ortodoks olarak tanımlanmıştır. Bu durumdamerkezi din anlayışının dışında kalan görüş ve akımlar ise heterodoksi olarakgörülmüştür. Bu anlamda heterodoksi, çoğunluğun ya da bazı durumlardasiyasal gücün doğru ve kabul edilebilir saydığı resmi öğretinin dışında kalanher türlü akımı ifade etmektedir.

ÖNEMLİ!

Hıristiyanlığa göre İslâm’da heteredoksal akımlar daha azdır. Bunun enönemli nedenlerinden birisi İslâm’ın temel kaynaklarının Hıristiyan kaynaklarınanispetle, tarihsel otantizm açısından üzerinde daha fazla uzlaşmasağlanan bir yapıya sahip olması; bir diğeri ise İslâm inanç esaslarının sadeve sıradan insanların bilinç ve anlama düzeyine hitap eden bir özelliktaşımasıdır. İslâm’a karşılık Hıristiyanlıkta ise örneğin dinsel kaynaklarınotantizmi konusunda çok erken sayılabilecek dönemlerden itibaren çeşitligörüş ayrılıkları ortaya çıkmış ve bu ayrılıklar doktrinel ayrılıklara da zeminhazırlamıştır.

Dinler Tipolojisi/Tasnifi

Dinlerin çeşitli açılardan farklı tasniflere tabi tutuldukları dikkatiçekmektedir. Dinle ilgili yapılan tasniflerde dinin kendisinden hareketleyapılan tasniflerle tasnifi yapan kişinin dine yönelik algılamalarının etkiliolduğu görülmektedir. Örneğin geçtiğimiz yüzyılda yaygın bir söylem olaraketkisini hemen her alanda hissettiren pozitivist paradigma kendi evrimcianlayışı doğrultusunda bir dinler tipolojisi yapmaya çalışmıştır. Bu bağlamdadinler “ilkel dinler” ve “gelişmiş dinler” şeklinde iki ana grupta toplanmış;dinin ilkelliği ve gelişmişliğinde ise ilgili dine mensup olan insanların sosyokültürelyaşamları belirleyici olmuştur.Diğer taraftan dinin kendisi merkezli yapılan tasnifler de dikkat çekiciolmuştur. Örneğin her din mensubu kendi inanç ve değerlerini merkezekoyarak bir din tasnifi yapmaya çalışmıştır. Bu doğrultuda kendi inancını hakve doğru din ya da yegâne din, diğer inanç sistemlerini ise batıl dinler olaraktanımlamıştır. Örneğin İslâm geleneğinde yapılan en yaygın din sınıflamasıhak, ilahi ve semavi kavramları ekseninde olmaktadır. Buna görehak/semavi/ilahi dinler İslâm, Yahudilik ve Hıristiyanlık için kullanılmaktabunların dışındakiler ise farklı bir kategoriye oturtulmaktadır. Buradaki ölçüİslâm’ın kendisi olarak görülmektedir. Bu anlayış Yahudilik ve Hıristiyanlığıda kökeni itibarıyla hak ve ilahi kategorisinde görmekte; bunların sonradantahrif edilmiş olduğunu var saymaktadır. Bu nedenle bu dinler “muharrefdinler” olarak da adlandırılmaktadır.

Mesajın evrensel olup olmaması açısından dinleri evrensel dinler, milli dinlerşeklinde iki ana kategoriye ayırmak mümkündür. Bu sınıflamada evrenseldinler, sahip olduğu inançları evrensel düzlemde yaymaya çalışan,dolayısıyla tüm insanlar arasında yayılmayı hedefleyen inanç sistemleridir.Milli dinler ise dinin kapsamını yalnızca bir milletle, soyla, klanla ya dakabileyle sınırlamış olan geleneklerdir.Hıristiyanlık tüm inanç ve değerlerinde Mesih inancına ağırlıklı yer vermesinedeniyle Kristosentrik ya da “Mesih merkezli” bir dindir. Yahudilik İsrailoğullarınınseçilmişliği inancını merkeze koyan etnosentrik bir din olarak,İslâm ise taviz vermez tek tanrıcığı ya da tevhid inancını merkeze alanteosentrik (veya daha yerinde bir ifadeyle tevhid merkezli) bir din olarakdeğerlendirilebilir.

Dinler yayıldıkları coğrafi alanlara göre de sınıflamaya tabi tutulmakta vebu bağlamda örneğin Asya dinleri, Afrika dinleri, Avrupa dinleri ve benzeritanımlamalar yapılmaktadır. Fakat buradaki temel sorun, bir dinin özelliklede evrensel dinlerin çoğunlukla birçok coğrafi bölgede aynı anda yaşıyorolmasıdır.

Çeşitli Tanrı Düşünceleri ve Dinler

Dinlerin inanç ve ibadet sistemlerinde yer verilen üstün güç ya da güçler genellikle tanrıveya tanrılar şeklinde karşımıza çıkar. Bununla birlikte yarı tanrısal ve ruhsalvarlıklar, ata ruhları ve benzeri doğaüstü unsurlar da üstün varlıklar olaraktazim edilebilir. Ayrıca Çin dinsel geleneklerinde yer verilen Yin-Yangprensibi ve Hint dinlerinde önemli yer tutan Karma (Dharma) doktrini gibitanrısal güce sahip bir evrensel sistem de her şeyi kuşatan üstün bir güçolarak karşımıza çıkabilir.Teizm tanrı ya da tanrıların doğaüstü üstün güçler olarak algılandığıgeleneklerdir. Bunlardan monoteist ya da tek tanrıcı dinler insanlarınyaşamlarında yer verdikleri ya da verebilecekleri diğer üstün güçlerireddederek bir tek üstün gücün, yani bir Tanrı’nın varlığının kabul edilmesiniön plana çıkarmışlardır. Örneğin İslâm’da dinin temel öğretisi “Allah’ın tekilah olarak kabul edilmesi” mesajı ile ifade edilmektedir. Bu mesaj, Allah’ıntek ilah olarak kabul edilmesi ve bu konuda ona hiçbir şeyin denktutulmamasıdır. Benzer şekilde Yahudilikte de Tanrı’dan (Yahve’den) başka tanrılaredinmemek ve puta tapmamak Musa’ya verilen 10 temel emirden birisi (veen önemlisi) olarak görülür.

Dinlerde üstün güç olarak inanılan tanrısal varlık bazı dinlerde ise düalistya da politeist bir bağlamda düşünülür. Düalist ya da iki tanrıcı dinlergenellikle iyi ve kötü düalitesi çerçevesinde bir iyilik bir de kötülük tanrısınınvarlığını kabullenirler; ancak kötülükten sakınmak amacıyla iyilik tanrısınatapınmayı esas alırlar. Çoktanrıcı geleneklerde ise insan yaşamından iyi vekötü nitelikleri temsil eden bazen sayısız oranda tanrısal varlığınmevcudiyetine inanılır; hatta böylesi inanç sistemlerinde bunların yanındaçeşitli doğal varlıklar, gök cisimleri, hatta krallar ve yöneticiler gibi insanlarda üstün varlıklar kategorisindeki yerlerini alırlar. Nitekim Eski Mısır, Roma,Babil ve eski İran geleneklerinde kraliyet hanedanlarının –çoğunluklayaşamları esnasında- bir şekilde tanrısallıkla ilişkilendirilmiş olduklarıbilinmektedir.

Bazı dinlerde ise çoktanrıcılık kabul edilmekle birlikte,bunlardan yalnızca birisi üstün güç olarak kabul edilip tazim edilir. Böylesigeleneklerin tanrı inancı Henoteizm kavramıyla ifade edilir.

Yukarıya Git