İşlem yapılıyor, lütfen bekleyin...

Hizmette 10+ Yıl ve binlerce müşteri memnuniyeti... | %100 doğru kaynak | %100 memnuniyet | %100 mezuniyet |

Netsorular.com
İŞL105U-İŞLETME İLKELERİ DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ
İŞL105U-İŞLETME İLKELERİ DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİNE VE DİĞER DERSLERİN DERS ÖZETİNE ULAŞABİLİR, AÖF ÇIKMIŞ SORULARI, AÖF DERS ÖZETLERİNİ VE AÖF YARDIMCI KAYNAK KİTAPLARI ONLİNE SİPARİŞ VEREBİLİRSİNİZ...

I. ÜNİTE - İŞLETME VE İŞLETMECİLİKLE İLGİLİ KAVRAMLAR

İŞLETME BİLİMİ-

İşletmecilik bilimi, günümüzdeki konumuna gelmeden önce, işlet­me bilimiyle yakından ilişkiliydi. Başlarda hukuk bilimi, adaletin sağlanması çerçeve­sinde insan ihtiyaçlarının karşılanması için, kıt kaynaklarla sonsuz ihtiyaçları karşı­lama arasında adil bir denge kurma çabasındaydı. Hukuk bilimi zaman içerisinde genişleyince, yeni gelişen iktisat bilimi hukuk biliminin ilgilendiği bazı alanlarla il­gilenmeye başladı. Böylece iktisat bilimi sonsuz insan ihtiyaçları ile kıt kaynaklar arasında bir denge kurmaya çalıştı.

İşletme biliminin inceleme ve araştırma konusunu işletmeler oluşturur. İşletme bilimi işletmelerin iç ve dış çevresindeki olayları inceleme, bunların nedenlerini araştırma, açıklama ve belirli ilkeleri ortaya koyma amaçlarını taşımaktadır.

 

İŞLETME KAVRAMI

İşletme kavramı herkes için farklı şeyler çağrıştırabilir. Bazılarımız bu kavramı duy­duğumuzda çalışabileceğimiz iş yerlerini, bazılarımız ise tüketicilere ürün ve hizmet sağlayan işyerlerini düşünebiliriz.

Küresel ekonomi, farklı alanlarda faaliyet gösteren değişik büyüklüklerde mil­yonlarca işletmenin etkisi altındadır. Her gün çok sayıda yeni işletme kurulmak­tadır. Bu işletmelerin bazılarının mülkiyeti özel sektöre, bazılarının ise kamuya ait­tir.

Literatürde işletme kavramının çok sayıda tanımı yapılmıştır. Bu tanımlardan bi­rine göre işletme, “toplumdaki bireylerin ihtiyaçlarını kâr sağlama amacıyla kar­şılamak için, düzenli olarak ürün ya da hizmetin üretim ya da dağıtımını gerçek­leştiren ekonomik bir etkinlik’lir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi, işletme yalnızca otomobil, mobilya ve giysi gibi somut ürünler üretmez, aynı zamanda eğitim, sağ­lık ve ulaşım gibi hizmetleri de sağlar. Ayrıca işletmeler üretilen ürün ya da hizmet­lerin dağıtımını da gerçekleştirirler.

İŞLETMELERİN FAALİYET ALANLARI

İşletmelerin faaliyet alanlarını genel olarak üç gruba ayırabiliriz:

  1. Endüstri olarak adlandırılan ürünlerin üretimi ile ilgili faaliyetler.
  2. Ticaret olarak adlandırılan ürün ve hizmetlerin değişimi ve dağıtımı ile ilgili faaliyetler.
  3. Hizmet olarak adlandırılan soyut ürünlerin üretimi ve pazarlanması ile ilgili faaliyetler.

Endüstri, somut ürünlerin üretimi ile ilgili olan bir işletme dalıdır. Endüstriler tarafından üretilen ürünler, son tüketici ya da endüstriyel tüketiciler tarafından kul­lanılabilir. Endüstri işletmeleri temel, imalat ve yapı endüstrisi olmak üzere üçe ay­rılır. Temel endüstri işletmeleri; madencilik ve taş ocakçılığı (yenilenemez) ya da ormancılık ve balıkçılık (yenilenebilir) işletmelerinden oluşur.

Ürünlerin üreticiden tüketiciye aktarılmasını sağlayan ve işletmelerin faaliyet­lerinde onlara destek olan işletmeler ise ticaret işletmeleridir. Ticaret işletmeleri toptancı, perakendeci, ithalatçı ve ihracatçı olarak faaliyet gösterebilirler. Endüs­tri ve ticaret işletmelerinden ayrı olarak hizmet işletmeleri ise, tüketicilere soyut ürünleri sağlarlar. Hizmet işletmeleri, endüstriyel ya da son tüketiciye yönelik olarak çalışabilir.

İŞLETMELERİN BAŞARI KOŞULLARI

Modern bir işletmenin başarılı bir biçimde varlığını sürdürebilmesi, girişimci ya da yönetici tarafından iyi yönetilmesine bağlıdır. Bu nedenle başarılı bir işletmenin te­mellerini şu koşulların oluşturduğu söylenebilir:

Doğru örgütlenme: Örgütlenme, iş ve iş araçlarının mantıksal düzenlenmesi­dir. Bir işletmeyi örgütlemek, işlevlerini yerine getirebilmesi için gerekli olan her şeyi sağlamaktır.

Etkin yönetim: Modern bir işletmenin başarılı olarak yaşamını sürdürebilme­sinin ikinci temel koşulu, etkin bir biçimde yönetilmesidir. Bir işletme fiziksel kay­naklar, iş gücü ve sermayeyi başarılı bir biçimde bir araya getirse de kendi kendi­ne hiçbir yere varamaz.

Girişimcinin nitelikleri: Tüm işletme faaliyetlerinin odak noktasında, girişim­ci yer alır. İşletme örgüt yapısı ve yönetiminin görevleri, işletmeyi yönetme sorum­luluğuna sahip olan girişimciye bağlı olarak belirlenir.

 

İŞLETMELERİN EKONOMİDEKİ YERİ

Ekonomik yapı içerisinde, hane halkları ve işletmeler ürün ve hizmet pa­zarı ve üretim faktörü pazarı ile etkileşim içerisindedirler. Ürün pazarlarında, hane halkları alıcı, işletmeler satıcı konumunda iken üretim faktörleri pazarında, hane halkları satıcı, işletmeler ise alıcı konumundadır. Diyagram aynı zamanda, paranın nasıl kazanıldığı ve harcandığını ve ekonomi etrafında nasıl hareket ettiğini de bi­ze göstermektedir.

Ekonomik akış diyagramı, ekonomide reel gelir büyümesinin tamamen reel üretim büyümesine bağlı olduğunu göstermektedir. Buna göre; ekonomide emek, sermaye, doğa, teknoloji gibi üretim faktörlerinde bir artış yaşandığında, işletmeler bu faktörler karşılığında faktör sahiplerine ücret, faiz ya da rant olarak ödemeler­de bulunurlar.

 

İŞLETMECİLİĞE İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR Ekonomik Sistemler

Bir toplumun üretim, değişim, tüketim ve bölüşüm gibi ekonomik sorunlarını birdüzen içerisinde çözmek için oluşturulan sosyal örgütlenme biçimleri, ekonomik sistemleri oluşturmaktadır. Ekonomik sistemlerin tümü, toplumdaki bireylerin mut­luluk ve refahını gerçekleştirme amacını taşır.

Bir ülkenin sahip olduğu politik sistem, ekonomik sistemin de belirleyicisidir. Bu nedenle iki sistem birbirinden ayrı tutulamaz.

Kapitalist Sistem

Feodalizmin çöküşüyle birlikte, 16. yüzyıldan itibaren Batı Avrupa’da kapitalist sis­temin temelleri atılmaya başlanmıştır. 15. yüzyılda sanayi, ticaret ve bankacılık alanlarında yaşanan büyüme, kapitalizmin gelişmesinde etkili olmuştur. 18. yüzyıl­da Endüstri Devrimi’nin ardından, Adam Smith’in yaratıcısı olduğu ve ekonomik hayatta devlet müdahalesini kabul etmeyen “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsin­ler” düşüncesi ekonomiye hâkim olmuştur.

Kapitalist sistem, kârlılık, rekabet ve akılcılık olgularını dikkate alır. Sistemin te­melinde, kendi çıkarları doğrultusunda akılcı kararlar alan bireyler bulunur. İşlet­meler için kârlılık, bu sistemde en önemli olgudur, bu nedenle bireyler aşırı tüke­time yönlendirilir. Sistemde rekabetin varlığı, fiyatlar yoluyla sistemin tüketiciler le­hine işleyeceğini ifade eder.

Sosyalist Sistem

19. yüzyılda Alman düşünür KarlMarx, sosyalist düşüncenin temellerini atmış­tır. Kapitalist sisteme bir tepki olarak ortaya çıkan sosyalist sistemde, birey ve top­lumun refah ve mutluluğunu sağlamada kapitalist sistem başarılı olamaz. Bu ne­denle kapitalist sistemin temellerini oluşturan bireycilik ve özel mülkiyet bu sis­temde yer verilmez.

Karma Ekonomik Sistem

Piyasa ekonomisine dayalı kapitalizmin ve merkezi planlamaya dayalı sosyalizmin toplumsal refah sağlama konusunda başarılı olamaması, karma ekonomik sistem düşüncesini hayata geçirmiştir. Karma ekonomik sistem, özel mülkiyet yanında ka­mu mülkiyeti ve devlet girişimciliğine yer verir ve toplumcu bir düşünceye daya­nır. Karma ekonomide, devlet planlamasına yer verilmekle birlikte, sosyalist sis­temde olduğu gibi otoriter bir yapı bulunmaz.

İhtiyaç ve İstekler

Toplumdaki bireylerin, maddi ve kültürel varlıklarını sürdürebilmeleri ve geliştire­bilmeleri için, çeşitli ürün ve hizmetlere karşı duydukları isteğe ve bu isteğin yarat­tığı gerginliğe ihtiyaç denir. İnsanlar, yaşamları boyunca ihtiyaçlarını karşılamak için çaba gösterirler. Bireyler, çeşitli ürün ya da hizmetlerin tüketimi ile ihtiyaçları­nı karşılarlar. Ürün ve hizmetlerin ihtiyaçları karşılama özelliğine fayda adı verilir.

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi teorisi, ABD’li psikolog Abraham Maslow tarafın­dan 1943 yılında yayınlanmış bir çalışmada ortaya atılmıştır. Maslow, bu teori ile insan ihtiyaçlarını kapsamlı ve sistemli bir biçimde sınıflandırmaya çalışmıştır. Bu teoriye göre iki temel varsayım vardır. Birinci varsayıma göre, bireylerin gösterdi­ği tüm davranışlar bireyin ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir. İkinci varsayıma gö­re ise ihtiyaçların bir sırası vardır ve belirli bir basamaktaki ihtiyaçları karşılanma­yan birey, bir üst basamaktaki ihtiyacı algılayamaz.

Maslow, bu sıralamada insan ihtiyaçlarını en temel olandan, insan kişiliğinin gelişimine paralel olarak en karmaşık olana doğru sıralamaya çalışmıştır.

Fizyolojik ihtiyaçlar; bireylerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için kesinlikle karşılanması gereken ihtiyaçlardır. Nefes alma, yeme, içme, uyku gibi ihtiyaçlar bu grupta yer alan ihtiyaçlar arasındadır.

Güvenlik ihtiyacı; bireylerin fizyolojik ihtiyaçlarının belirli bir düzeyde karşı­lanmasının ardından ikinci sırada yer alan güvenlik ihtiyacı ön plana çıkar.

Sevgi ve ait olma ihtiyacı; fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması­nın ardından bireyler için sosyal ihtiyaçlar olarak bilinen sevgi ve ait olma ihtiyacı önem kazanır.

Saygı görme ihtiyacı; ihtiyaçlar hiyerarşisinin dördüncü sırasında saygı görme ihtiyacı yer almaktadır. Toplum içindeki bireyler, toplumdaki diğer bireyler tarafın­dan takdir edilmeyi ve saygı duyulmayı isterler.

Kendini gerçekleştirme ihtiyacı; Maslow’a göre bireylerin sıralamanın en üstünde yer alan bu ihtiyacı hissedebilmesi için, diğer basamaklarda yer alan ihtiyaçlarının tümünün karşılanmış olması gerekir.

Bizim için yaşamsal öneme sahip olmayan, ancak yaşamımıza rahatlık ve kon­for ekleyen şeyler ise istek olarak adlandırılır. İnsanlar, yeni bir ceket ya da yeni bir araba isteyebilirler.

Arz ve Talep Kavramı

Talep, bir ekonomide tüketici davranışlarını açıklarken arz, üretici davranışlarını açıklar. Talep, belirli bir zaman diliminde piyasada, tüketicilerin değişik fiyat dü­zeylerinde satın almak istedikleri ekonomik ürün ve hizmet miktarı olarak tanım­lanabilir.

Belirli bir zaman diliminde, üreticilerin piyasada değişik fiyat düzeylerinde sat­mak istedikleri ürün miktarına ise arz adı verilir. Arz üzerinde etkili olan fiyat dı­şındaki değişkenler; üretim kaynaklarının fiyatları, ilişkili ürünlerin fiyatları, tekno­loji, üreticilerin beklentileri, üretim yapan işletmelerin sayısı olarak sıralanabilir.

Tüketim ve Tüketici Kavramı

Üretilen ürün ve hizmetlerin, istek ve ihtiyaçları karşılama amacıyla kullanmasına tüketim denir. Tüketim eylemini gerçekleştiren birey ya da örgütler ise tüketici adı­nı alır.

Tüketiciler satın alma ve kullanma amacına göre, son tüketici ve endüstriyel tü­ketici olmak üzere ikiye ayrılır.

Son tüketici; kendisinin ya da aile bireylerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere satın almada bulunan kişi ya da kişilerdir.

Endüstriyel tüketici; ekonomik faaliyetlerinin devamlılığını sağlamak üzere satın almada bulunan işletme ya da örgütlerdir.

Ürün ve Hizmet Kavramı

İnsan ihtiyaçlarını karşılama özelliği taşıyan araçlara, ürün ya da hizmet adı veri­lir. Bu araçlardan dokunulabilir olanlar (somut) ürün, dokunulamaz olanlar (soyut) ise hizmet olarak adlandırılır. Örneğin, bir endüstri işletmesi tarafından üretilen buzdolabı ürün olarak nitelendirilirken, bu ürününün tüketicilere ulaştırılmak üze­re taşınması ile ilgili faaliyetler hizmet olarak nitelendirilir. İşletmeler, ürün ya da hizmet üretebileceği gibi her ikisini de bir arada üretip pazarlayabilirler.

Ekonomik Ürün ve Ekonomik Olmayan Ürün

Ürünler, elde etmek için çaba harcanıp harcanmamasına göre ekonomik ürün ve ekonomik olmayan ürün olarak ikiye ayrılır.

Ekonomik Ürün: İnsan ihtiyaçlarını karşılama özelliğine sahip, doğada herkes için yeterli miktarda ve hazır bulunmayan ürünler ekonomik ürünlerdir. Bu ürün­lerin elde edilebilmesi için emek ve çaba harcanmalıdır.

Ekonomik Olmayan Ürün: İnsan ihtiyaçlarını giderme özelliğine sahip, do­ğada herkesin ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde bol miktarda bulunan ürünler ekonomik olmayan ürünlerdir. Bu ürünlerin elde edilmesi için herhangi bir emek ya da çaba harcamaya gerek yoktur. Hava, güneş ışığı ve yağmur suyu gibi.

 

Tüketim Ürünü ve Endüstriyel Ürün

Ürünler, tüketicilerin satın alınma amacına göre tüketim ürünü ve endüstriyel ürün olarak ikiye ayrılır.

Tüketim ürünü, bireylerin kişisel ihtiyaçlarını karşılamak üzere satın aldıkları ve tekrar üretim amacıyla kullanılmayan ürünlerdir. Bu ürünler tüketicilerin ihtiyaçla­rını doğrudan karşılar. Gıda ürünleri, ev eşyaları, giysiler vb. gibi.

Endüstriyel ürün, bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere sunulacak olan ürün ve hizmetlerin üretiminde kullanılan ürünlerdir. Bu ürünler, üretim ürünü ya da sermaye ürünü olarak da adlandırılırlar. Ham maddeler, makine ve araç gereç­ler vb. gibi.

Dayanıklı ve Dayanıksız Ürün

Ürünler, kullanım sürelerine göre dayanıklı ve dayanıksız ürün olarak ikiye ayrılır. Dayanıklı ürün, tüketiciler tarafından elde edildikten sonra, uzun süre fayda ya­ratan ürünler dayanıklı ürünlerdir. Buzdolabı, televizyon, mobilya dayanıklı ürün­lere örnek olarak gösterilebilir.

Dayanıksız ürün, kısa süre ya da bir kez kullanım sonucunda faydasını yiti­ren ürünler, dayanıksız ürünlerdir. Gıda ürünleri, benzin gibi ürünler dayanıksız ürünler olarak nitelendirilir.

Üretim ve Üretim Faktörleri

Sınırsız olan insan ihtiyaçlarını gidermeye yarayan ürün ve hizmetlerin elde edil­mesi için yapılan her türlü faaliyet, üretim olarak adlandırılır.

İnsanların ihtiyaçlarını karşılayabilecek ürün ya da hizmetlerin çok azı, doğa ya da içinde bulunulan çevrede hazır halde bulunmaktadır. Bunun dışında, ihtiyaçla­rımızı karşılayacak olan ürün ve hizmetlerin çoğunun üretilebilmesi için üretici ta­rafından bazı kaynakların bir araya getirilmesi gerekir. Üretim faktörü olarak ad­landırılan bu kaynaklar; doğal kaynaklar, iş gücü ve sermaye olmak üzere üç te­mel unsurdan oluşmaktadır.

Doğal Kaynaklar

Yer altı ve yer üstü kaynaklar­la, doğanın sahip olduğu her türlü unsur, doğal kaynak ola­rak değerlendirilir. Bir ülkede var olan doğal kaynaklar, o ül­kede üretilebilecek ürün ve hizmetler konusunda belirle­yici olur. Doğal kaynaklar, bir ülkenin üretim yeteneğini et­kileyen ve doğadan sağlanan her türlü şeydir. Hava, su, top­rak, bitki örtüsü, hayvanlar ve madenler doğal kaynakları oluşturur.

İş gücü

İş gücü, ürün ya da hizmetlerin üretimini gerçekleştiren fiziksel ya da düşünsel in­sani çabaları ifade eder. Üretimde yer alan bir işçinin, fiziksel gücünden yararlanı­lırken, bir yöneticinin, düşünsel gücünden yararlanılır.

Sermaye

Üretimi gerçekleştirebilmek için gerekli olan kaynaklardan bir diğeri, sermayedir. Sermaye kavramı farklı açılardan değişik şekillerde tanımlanabilir. Bir üretim fak­törü olarak ekonomik açıdan sermaye; araçlar, makineler, binalar gibi işletmeler tarafından ürün ve hizmet üretiminde kullanılan fiziksel kaynakları ifade eder.

Yeni ekonomide entelektüel sermaye, fiziksel sermayeyi tamamlayıcı bir rol üstlenmektedir. Temelini bilgi, beceri ve deneyimin oluşturduğu entelektüel ser­maye, bir işletmenin günümüzdeki ve gelecekteki başarısı üzerinde doğrudan et­kiye sahiptir. İş gücünün niteliği; eğitim, işyerinde verilen eğitim ve iş yerinde ka­zanılan deneyimler sonucunda artar.

Girişimci

Üretim faktörlerini bir araya getirerek üretime yönlendiren, işletmeyi kurarak riskle­re katlanıp, kâr sağlamaya çalışan kişi girişimcidir. Girişimci bir birey, bir işletme ya da kamu kuruluşu olabilir. Bir işletmeyi hayata geçirmek için, risk alma istekliliği ile birlikte, yönetsel ve örgütsel becerilere sahip girişimcilere ihtiyaç vardır. Girişimci, tüm diğer üretim faktörlerini harekete geçirici bir özelliğe sahiptir.

Teknoloji

Ürün ve hizmet üretiminde gerekli olan üretim bilgisi, teknoloji olarak adlandırılır. Teknoloji, günümüzde yaşamımızın her alanında olduğu gibi işletmecilikte de önemli bir unsurdur. Üretimde teknik bilgi ve teknolojinin gelişmesi, üretimi artı­rıcı ve maliyetleri azaltıcı bir etki yaratmaktadır. Ancak, teknolojinin sürekli deği­şen bir unsur olduğu unutulmamalıdır. İşletmelerin yoğun rekabet dünyasında var­lıklarını sürdürebilmeleri, değişen teknolojiye uyum sağlamaları ile olanaklıdır.

Bir üretim faktörü olarak teknolojiyi, üretim ve ürün teknolojisi olarak iki açıdan ele alabiliriz. Üretim teknolojisinin kapsamına; bilgisayar, makine, donanım, araç ve gereç gibi unsurlar girer. Ürün teknolojisi ise patent, know-how ve marka gibi unsurları kapsar.

Girişimci ve Yönetici

Girişimci

Bir ülkenin ekonomik gelişmesinde, girişimci sayısının artmasının önemli etkisi bu­lunmaktadır. Dengeli bir ekonomik kalkınma, işsizliğin azalması ve sosyal refahın sağlanması için kendi işini kurmak isteyen girişimcilerin teşvik edilmesi son derece önemlidir.

Toplumdaki bireylerin yaşamlarını sürdürebilmeleri, çeşitli ihtiyaçların karşılan­masına bağlıdır. Girişimciler, bu ihtiyaçları karşılamak üzere faaliyet gösteren bi­reylerdir. Girişimcilik kavramı, farklı yazarlarca ya da kurumlarca değişik bakış açı­larına göre tanımlanmıştır. Bu nedenle girişimciliğin evrensel olarak genel kabul görmüş bir tanımına rastlamak zordur.

KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) girişimciyi, “pazardaki bir boşluğu veya ihtiyacı belirleyerek iş fikrine dönüştüren, ayrıca risk üstlenen ve işini kurabilmek için gerekli kaynakları bir ara­ya getirebilen kişi” olarak tanımlamaktadır.

OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ise girişimciliği, “ekonomik fır­satların belirlenerek değerlendirilmesine dayanan refah yaratma süreci” olarak ta­nımlamaktadır.

Bu tanımlara göre girişimcilik, ekonomik fırsatların belirlenmesi ile başlayan ve girdi ve kaynakların sağlanarak işletmenin hayata geçirilmesi ile devam eden dina­mik bir süreçtir.

Bu süreç aşağıda sıralanan üç ayrı unsuru içermektedir.

Kurumsal altyapı: Eğitimli, deneyimli ve birikim sahibi, sorun çözme yetene­ğine sahip iş gücü.

Bürokrasi ve mevzuat: İşletme kurmadaki güçlükler, kuruluş yeri sorunları, işletme sürecinde karşılaşılan sorunlar, istihdam ve iş gücü sorunları.

Destek programları: Eğitim, danışmanlık, başlangıç sermayesi, diğer finansal destekler, kredi garantisi, teknoloji destekleri, yer temini ve bilgi kaynaklarına erişim.

Günümüzde girişimcilik kavramı, iş kurmanın ötesinde bir anlam ifade etmeye başlamıştır. Kavramın içerisinde; yenilik yapma, daha yüksek riskler alma, yeni fır­satlar yakalama ve bunları yaşama geçirme önem kazanmıştır. Günümüz girişimci­sinin işlevleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Üretim faktörlerini üretime yönlendirme.
  • Ürün ve hizmet çeşitliliği sağlama.
  • İstihdam yaratma ve istihdamı artırma.
  • Toplumsal refahın artmasına katkı sağlama.
  • Teknoloji ve bilimin gelişimine katkı sağlama.
  • Yeni pazarlar ve yeni iş modelleri yaratma.
  • Sermaye birikimi sağlama.

Bunların yanı sıra günümüz girişimcisi; yenilikçi olma, risk alma, yönetim be­cerileri geliştirme, araştırma, değişime direnci ortadan kaldırma, ekonomik kalkın­maya destek olma gibi işlevlere sahip olmalıdır.

Başarılı bir girişimcinin sahip olması gereken çeşitli özellikler vardır. Bu özel­likleri kişisel ve davranışsal özellikler olmak üzere iki başlık altında toplamak ola­naklıdır.

Yönetîcî

Yönetici ile ilgili çeşitli tanımlar yapılmakla birlikte klasik tanıma göre yönetici, kâr ve risk başkalarına ait olmak üzere, işletme kaynaklarını işletme amaçlarına yönlen­diren kişi olarak tanımlanabilir. Yönetici işletme amaçlarını gerçekleştirirken planla­ma, örgütleme, yöneltme, koordinasyon ve denetim işlevlerini yerine getirir. Yöne­tici, girişimci gibi risk ve kârın üstlenicisi olmayıp, ücret karşılığında girişimci için iş­letmede çalışan kişidir.

Liderlik ve yöneticilik kavramları çoğu zaman birbiri ile karıştırılan iki kavram­dır. Ancak liderlik, başarılı yöneticilerin sahip olduğu bir özelliktir.

Yukarıya Git