I. ÜNİTE - İŞLETME VE İŞLETMECİLİKLE İLGİLİ KAVRAMLAR
İşletmecilik bilimi, günümüzdeki konumuna gelmeden önce, işletme bilimiyle yakından ilişkiliydi. Başlarda hukuk bilimi, adaletin sağlanması çerçevesinde insan ihtiyaçlarının karşılanması için, kıt kaynaklarla sonsuz ihtiyaçları karşılama arasında adil bir denge kurma çabasındaydı. Hukuk bilimi zaman içerisinde genişleyince, yeni gelişen iktisat bilimi hukuk biliminin ilgilendiği bazı alanlarla ilgilenmeye başladı. Böylece iktisat bilimi sonsuz insan ihtiyaçları ile kıt kaynaklar arasında bir denge kurmaya çalıştı.
İşletme biliminin inceleme ve araştırma konusunu işletmeler oluşturur. İşletme bilimi işletmelerin iç ve dış çevresindeki olayları inceleme, bunların nedenlerini araştırma, açıklama ve belirli ilkeleri ortaya koyma amaçlarını taşımaktadır.
İşletme kavramı herkes için farklı şeyler çağrıştırabilir. Bazılarımız bu kavramı duyduğumuzda çalışabileceğimiz iş yerlerini, bazılarımız ise tüketicilere ürün ve hizmet sağlayan işyerlerini düşünebiliriz.
Küresel ekonomi, farklı alanlarda faaliyet gösteren değişik büyüklüklerde milyonlarca işletmenin etkisi altındadır. Her gün çok sayıda yeni işletme kurulmaktadır. Bu işletmelerin bazılarının mülkiyeti özel sektöre, bazılarının ise kamuya aittir.
Literatürde işletme kavramının çok sayıda tanımı yapılmıştır. Bu tanımlardan birine göre işletme, “toplumdaki bireylerin ihtiyaçlarını kâr sağlama amacıyla karşılamak için, düzenli olarak ürün ya da hizmetin üretim ya da dağıtımını gerçekleştiren ekonomik bir etkinlik’lir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi, işletme yalnızca otomobil, mobilya ve giysi gibi somut ürünler üretmez, aynı zamanda eğitim, sağlık ve ulaşım gibi hizmetleri de sağlar. Ayrıca işletmeler üretilen ürün ya da hizmetlerin dağıtımını da gerçekleştirirler.
İŞLETMELERİN FAALİYET ALANLARI
İşletmelerin faaliyet alanlarını genel olarak üç gruba ayırabiliriz:
- Endüstri olarak adlandırılan ürünlerin üretimi ile ilgili faaliyetler.
- Ticaret olarak adlandırılan ürün ve hizmetlerin değişimi ve dağıtımı ile ilgili faaliyetler.
- Hizmet olarak adlandırılan soyut ürünlerin üretimi ve pazarlanması ile ilgili faaliyetler.
Endüstri, somut ürünlerin üretimi ile ilgili olan bir işletme dalıdır. Endüstriler tarafından üretilen ürünler, son tüketici ya da endüstriyel tüketiciler tarafından kullanılabilir. Endüstri işletmeleri temel, imalat ve yapı endüstrisi olmak üzere üçe ayrılır. Temel endüstri işletmeleri; madencilik ve taş ocakçılığı (yenilenemez) ya da ormancılık ve balıkçılık (yenilenebilir) işletmelerinden oluşur.
Ürünlerin üreticiden tüketiciye aktarılmasını sağlayan ve işletmelerin faaliyetlerinde onlara destek olan işletmeler ise ticaret işletmeleridir. Ticaret işletmeleri toptancı, perakendeci, ithalatçı ve ihracatçı olarak faaliyet gösterebilirler. Endüstri ve ticaret işletmelerinden ayrı olarak hizmet işletmeleri ise, tüketicilere soyut ürünleri sağlarlar. Hizmet işletmeleri, endüstriyel ya da son tüketiciye yönelik olarak çalışabilir.
Modern bir işletmenin başarılı bir biçimde varlığını sürdürebilmesi, girişimci ya da yönetici tarafından iyi yönetilmesine bağlıdır. Bu nedenle başarılı bir işletmenin temellerini şu koşulların oluşturduğu söylenebilir:
Doğru örgütlenme: Örgütlenme, iş ve iş araçlarının mantıksal düzenlenmesidir. Bir işletmeyi örgütlemek, işlevlerini yerine getirebilmesi için gerekli olan her şeyi sağlamaktır.
Etkin yönetim: Modern bir işletmenin başarılı olarak yaşamını sürdürebilmesinin ikinci temel koşulu, etkin bir biçimde yönetilmesidir. Bir işletme fiziksel kaynaklar, iş gücü ve sermayeyi başarılı bir biçimde bir araya getirse de kendi kendine hiçbir yere varamaz.
Girişimcinin nitelikleri: Tüm işletme faaliyetlerinin odak noktasında, girişimci yer alır. İşletme örgüt yapısı ve yönetiminin görevleri, işletmeyi yönetme sorumluluğuna sahip olan girişimciye bağlı olarak belirlenir.
Ekonomik yapı içerisinde, hane halkları ve işletmeler ürün ve hizmet pazarı ve üretim faktörü pazarı ile etkileşim içerisindedirler. Ürün pazarlarında, hane halkları alıcı, işletmeler satıcı konumunda iken üretim faktörleri pazarında, hane halkları satıcı, işletmeler ise alıcı konumundadır. Diyagram aynı zamanda, paranın nasıl kazanıldığı ve harcandığını ve ekonomi etrafında nasıl hareket ettiğini de bize göstermektedir.
Ekonomik akış diyagramı, ekonomide reel gelir büyümesinin tamamen reel üretim büyümesine bağlı olduğunu göstermektedir. Buna göre; ekonomide emek, sermaye, doğa, teknoloji gibi üretim faktörlerinde bir artış yaşandığında, işletmeler bu faktörler karşılığında faktör sahiplerine ücret, faiz ya da rant olarak ödemelerde bulunurlar.
İŞLETMECİLİĞE İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR Ekonomik Sistemler
Bir toplumun üretim, değişim, tüketim ve bölüşüm gibi ekonomik sorunlarını birdüzen içerisinde çözmek için oluşturulan sosyal örgütlenme biçimleri, ekonomik sistemleri oluşturmaktadır. Ekonomik sistemlerin tümü, toplumdaki bireylerin mutluluk ve refahını gerçekleştirme amacını taşır.
Bir ülkenin sahip olduğu politik sistem, ekonomik sistemin de belirleyicisidir. Bu nedenle iki sistem birbirinden ayrı tutulamaz.
Feodalizmin çöküşüyle birlikte, 16. yüzyıldan itibaren Batı Avrupa’da kapitalist sistemin temelleri atılmaya başlanmıştır. 15. yüzyılda sanayi, ticaret ve bankacılık alanlarında yaşanan büyüme, kapitalizmin gelişmesinde etkili olmuştur. 18. yüzyılda Endüstri Devrimi’nin ardından, Adam Smith’in yaratıcısı olduğu ve ekonomik hayatta devlet müdahalesini kabul etmeyen “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” düşüncesi ekonomiye hâkim olmuştur.
Kapitalist sistem, kârlılık, rekabet ve akılcılık olgularını dikkate alır. Sistemin temelinde, kendi çıkarları doğrultusunda akılcı kararlar alan bireyler bulunur. İşletmeler için kârlılık, bu sistemde en önemli olgudur, bu nedenle bireyler aşırı tüketime yönlendirilir. Sistemde rekabetin varlığı, fiyatlar yoluyla sistemin tüketiciler lehine işleyeceğini ifade eder.
19. yüzyılda Alman düşünür KarlMarx, sosyalist düşüncenin temellerini atmıştır. Kapitalist sisteme bir tepki olarak ortaya çıkan sosyalist sistemde, birey ve toplumun refah ve mutluluğunu sağlamada kapitalist sistem başarılı olamaz. Bu nedenle kapitalist sistemin temellerini oluşturan bireycilik ve özel mülkiyet bu sistemde yer verilmez.
Piyasa ekonomisine dayalı kapitalizmin ve merkezi planlamaya dayalı sosyalizmin toplumsal refah sağlama konusunda başarılı olamaması, karma ekonomik sistem düşüncesini hayata geçirmiştir. Karma ekonomik sistem, özel mülkiyet yanında kamu mülkiyeti ve devlet girişimciliğine yer verir ve toplumcu bir düşünceye dayanır. Karma ekonomide, devlet planlamasına yer verilmekle birlikte, sosyalist sistemde olduğu gibi otoriter bir yapı bulunmaz.
Toplumdaki bireylerin, maddi ve kültürel varlıklarını sürdürebilmeleri ve geliştirebilmeleri için, çeşitli ürün ve hizmetlere karşı duydukları isteğe ve bu isteğin yarattığı gerginliğe ihtiyaç denir. İnsanlar, yaşamları boyunca ihtiyaçlarını karşılamak için çaba gösterirler. Bireyler, çeşitli ürün ya da hizmetlerin tüketimi ile ihtiyaçlarını karşılarlar. Ürün ve hizmetlerin ihtiyaçları karşılama özelliğine fayda adı verilir.
Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi
Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi teorisi, ABD’li psikolog Abraham Maslow tarafından 1943 yılında yayınlanmış bir çalışmada ortaya atılmıştır. Maslow, bu teori ile insan ihtiyaçlarını kapsamlı ve sistemli bir biçimde sınıflandırmaya çalışmıştır. Bu teoriye göre iki temel varsayım vardır. Birinci varsayıma göre, bireylerin gösterdiği tüm davranışlar bireyin ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir. İkinci varsayıma göre ise ihtiyaçların bir sırası vardır ve belirli bir basamaktaki ihtiyaçları karşılanmayan birey, bir üst basamaktaki ihtiyacı algılayamaz.
Maslow, bu sıralamada insan ihtiyaçlarını en temel olandan, insan kişiliğinin gelişimine paralel olarak en karmaşık olana doğru sıralamaya çalışmıştır.
Fizyolojik ihtiyaçlar; bireylerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için kesinlikle karşılanması gereken ihtiyaçlardır. Nefes alma, yeme, içme, uyku gibi ihtiyaçlar bu grupta yer alan ihtiyaçlar arasındadır.
Güvenlik ihtiyacı; bireylerin fizyolojik ihtiyaçlarının belirli bir düzeyde karşılanmasının ardından ikinci sırada yer alan güvenlik ihtiyacı ön plana çıkar.
Sevgi ve ait olma ihtiyacı; fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanmasının ardından bireyler için sosyal ihtiyaçlar olarak bilinen sevgi ve ait olma ihtiyacı önem kazanır.
Saygı görme ihtiyacı; ihtiyaçlar hiyerarşisinin dördüncü sırasında saygı görme ihtiyacı yer almaktadır. Toplum içindeki bireyler, toplumdaki diğer bireyler tarafından takdir edilmeyi ve saygı duyulmayı isterler.
Kendini gerçekleştirme ihtiyacı; Maslow’a göre bireylerin sıralamanın en üstünde yer alan bu ihtiyacı hissedebilmesi için, diğer basamaklarda yer alan ihtiyaçlarının tümünün karşılanmış olması gerekir.
Bizim için yaşamsal öneme sahip olmayan, ancak yaşamımıza rahatlık ve konfor ekleyen şeyler ise istek olarak adlandırılır. İnsanlar, yeni bir ceket ya da yeni bir araba isteyebilirler.
Talep, bir ekonomide tüketici davranışlarını açıklarken arz, üretici davranışlarını açıklar. Talep, belirli bir zaman diliminde piyasada, tüketicilerin değişik fiyat düzeylerinde satın almak istedikleri ekonomik ürün ve hizmet miktarı olarak tanımlanabilir.
Belirli bir zaman diliminde, üreticilerin piyasada değişik fiyat düzeylerinde satmak istedikleri ürün miktarına ise arz adı verilir. Arz üzerinde etkili olan fiyat dışındaki değişkenler; üretim kaynaklarının fiyatları, ilişkili ürünlerin fiyatları, teknoloji, üreticilerin beklentileri, üretim yapan işletmelerin sayısı olarak sıralanabilir.
Üretilen ürün ve hizmetlerin, istek ve ihtiyaçları karşılama amacıyla kullanmasına tüketim denir. Tüketim eylemini gerçekleştiren birey ya da örgütler ise tüketici adını alır.
Tüketiciler satın alma ve kullanma amacına göre, son tüketici ve endüstriyel tüketici olmak üzere ikiye ayrılır.
Son tüketici; kendisinin ya da aile bireylerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere satın almada bulunan kişi ya da kişilerdir.
Endüstriyel tüketici; ekonomik faaliyetlerinin devamlılığını sağlamak üzere satın almada bulunan işletme ya da örgütlerdir.
İnsan ihtiyaçlarını karşılama özelliği taşıyan araçlara, ürün ya da hizmet adı verilir. Bu araçlardan dokunulabilir olanlar (somut) ürün, dokunulamaz olanlar (soyut) ise hizmet olarak adlandırılır. Örneğin, bir endüstri işletmesi tarafından üretilen buzdolabı ürün olarak nitelendirilirken, bu ürününün tüketicilere ulaştırılmak üzere taşınması ile ilgili faaliyetler hizmet olarak nitelendirilir. İşletmeler, ürün ya da hizmet üretebileceği gibi her ikisini de bir arada üretip pazarlayabilirler.
Ekonomik Ürün ve Ekonomik Olmayan Ürün
Ürünler, elde etmek için çaba harcanıp harcanmamasına göre ekonomik ürün ve ekonomik olmayan ürün olarak ikiye ayrılır.
Ekonomik Ürün: İnsan ihtiyaçlarını karşılama özelliğine sahip, doğada herkes için yeterli miktarda ve hazır bulunmayan ürünler ekonomik ürünlerdir. Bu ürünlerin elde edilebilmesi için emek ve çaba harcanmalıdır.
Ekonomik Olmayan Ürün: İnsan ihtiyaçlarını giderme özelliğine sahip, doğada herkesin ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde bol miktarda bulunan ürünler ekonomik olmayan ürünlerdir. Bu ürünlerin elde edilmesi için herhangi bir emek ya da çaba harcamaya gerek yoktur. Hava, güneş ışığı ve yağmur suyu gibi.
Tüketim Ürünü ve Endüstriyel Ürün
Ürünler, tüketicilerin satın alınma amacına göre tüketim ürünü ve endüstriyel ürün olarak ikiye ayrılır.
Tüketim ürünü, bireylerin kişisel ihtiyaçlarını karşılamak üzere satın aldıkları ve tekrar üretim amacıyla kullanılmayan ürünlerdir. Bu ürünler tüketicilerin ihtiyaçlarını doğrudan karşılar. Gıda ürünleri, ev eşyaları, giysiler vb. gibi.
Endüstriyel ürün, bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere sunulacak olan ürün ve hizmetlerin üretiminde kullanılan ürünlerdir. Bu ürünler, üretim ürünü ya da sermaye ürünü olarak da adlandırılırlar. Ham maddeler, makine ve araç gereçler vb. gibi.
Ürünler, kullanım sürelerine göre dayanıklı ve dayanıksız ürün olarak ikiye ayrılır. Dayanıklı ürün, tüketiciler tarafından elde edildikten sonra, uzun süre fayda yaratan ürünler dayanıklı ürünlerdir. Buzdolabı, televizyon, mobilya dayanıklı ürünlere örnek olarak gösterilebilir.
Dayanıksız ürün, kısa süre ya da bir kez kullanım sonucunda faydasını yitiren ürünler, dayanıksız ürünlerdir. Gıda ürünleri, benzin gibi ürünler dayanıksız ürünler olarak nitelendirilir.
Sınırsız olan insan ihtiyaçlarını gidermeye yarayan ürün ve hizmetlerin elde edilmesi için yapılan her türlü faaliyet, üretim olarak adlandırılır.
İnsanların ihtiyaçlarını karşılayabilecek ürün ya da hizmetlerin çok azı, doğa ya da içinde bulunulan çevrede hazır halde bulunmaktadır. Bunun dışında, ihtiyaçlarımızı karşılayacak olan ürün ve hizmetlerin çoğunun üretilebilmesi için üretici tarafından bazı kaynakların bir araya getirilmesi gerekir. Üretim faktörü olarak adlandırılan bu kaynaklar; doğal kaynaklar, iş gücü ve sermaye olmak üzere üç temel unsurdan oluşmaktadır.
Yer altı ve yer üstü kaynaklarla, doğanın sahip olduğu her türlü unsur, doğal kaynak olarak değerlendirilir. Bir ülkede var olan doğal kaynaklar, o ülkede üretilebilecek ürün ve hizmetler konusunda belirleyici olur. Doğal kaynaklar, bir ülkenin üretim yeteneğini etkileyen ve doğadan sağlanan her türlü şeydir. Hava, su, toprak, bitki örtüsü, hayvanlar ve madenler doğal kaynakları oluşturur.
İş gücü, ürün ya da hizmetlerin üretimini gerçekleştiren fiziksel ya da düşünsel insani çabaları ifade eder. Üretimde yer alan bir işçinin, fiziksel gücünden yararlanılırken, bir yöneticinin, düşünsel gücünden yararlanılır.
Üretimi gerçekleştirebilmek için gerekli olan kaynaklardan bir diğeri, sermayedir. Sermaye kavramı farklı açılardan değişik şekillerde tanımlanabilir. Bir üretim faktörü olarak ekonomik açıdan sermaye; araçlar, makineler, binalar gibi işletmeler tarafından ürün ve hizmet üretiminde kullanılan fiziksel kaynakları ifade eder.
Yeni ekonomide entelektüel sermaye, fiziksel sermayeyi tamamlayıcı bir rol üstlenmektedir. Temelini bilgi, beceri ve deneyimin oluşturduğu entelektüel sermaye, bir işletmenin günümüzdeki ve gelecekteki başarısı üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. İş gücünün niteliği; eğitim, işyerinde verilen eğitim ve iş yerinde kazanılan deneyimler sonucunda artar.
Üretim faktörlerini bir araya getirerek üretime yönlendiren, işletmeyi kurarak risklere katlanıp, kâr sağlamaya çalışan kişi girişimcidir. Girişimci bir birey, bir işletme ya da kamu kuruluşu olabilir. Bir işletmeyi hayata geçirmek için, risk alma istekliliği ile birlikte, yönetsel ve örgütsel becerilere sahip girişimcilere ihtiyaç vardır. Girişimci, tüm diğer üretim faktörlerini harekete geçirici bir özelliğe sahiptir.
Ürün ve hizmet üretiminde gerekli olan üretim bilgisi, teknoloji olarak adlandırılır. Teknoloji, günümüzde yaşamımızın her alanında olduğu gibi işletmecilikte de önemli bir unsurdur. Üretimde teknik bilgi ve teknolojinin gelişmesi, üretimi artırıcı ve maliyetleri azaltıcı bir etki yaratmaktadır. Ancak, teknolojinin sürekli değişen bir unsur olduğu unutulmamalıdır. İşletmelerin yoğun rekabet dünyasında varlıklarını sürdürebilmeleri, değişen teknolojiye uyum sağlamaları ile olanaklıdır.
Bir üretim faktörü olarak teknolojiyi, üretim ve ürün teknolojisi olarak iki açıdan ele alabiliriz. Üretim teknolojisinin kapsamına; bilgisayar, makine, donanım, araç ve gereç gibi unsurlar girer. Ürün teknolojisi ise patent, know-how ve marka gibi unsurları kapsar.
Bir ülkenin ekonomik gelişmesinde, girişimci sayısının artmasının önemli etkisi bulunmaktadır. Dengeli bir ekonomik kalkınma, işsizliğin azalması ve sosyal refahın sağlanması için kendi işini kurmak isteyen girişimcilerin teşvik edilmesi son derece önemlidir.
Toplumdaki bireylerin yaşamlarını sürdürebilmeleri, çeşitli ihtiyaçların karşılanmasına bağlıdır. Girişimciler, bu ihtiyaçları karşılamak üzere faaliyet gösteren bireylerdir. Girişimcilik kavramı, farklı yazarlarca ya da kurumlarca değişik bakış açılarına göre tanımlanmıştır. Bu nedenle girişimciliğin evrensel olarak genel kabul görmüş bir tanımına rastlamak zordur.
KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) girişimciyi, “pazardaki bir boşluğu veya ihtiyacı belirleyerek iş fikrine dönüştüren, ayrıca risk üstlenen ve işini kurabilmek için gerekli kaynakları bir araya getirebilen kişi” olarak tanımlamaktadır.
OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ise girişimciliği, “ekonomik fırsatların belirlenerek değerlendirilmesine dayanan refah yaratma süreci” olarak tanımlamaktadır.
Bu tanımlara göre girişimcilik, ekonomik fırsatların belirlenmesi ile başlayan ve girdi ve kaynakların sağlanarak işletmenin hayata geçirilmesi ile devam eden dinamik bir süreçtir.
Bu süreç aşağıda sıralanan üç ayrı unsuru içermektedir.
Kurumsal altyapı: Eğitimli, deneyimli ve birikim sahibi, sorun çözme yeteneğine sahip iş gücü.
Bürokrasi ve mevzuat: İşletme kurmadaki güçlükler, kuruluş yeri sorunları, işletme sürecinde karşılaşılan sorunlar, istihdam ve iş gücü sorunları.
Destek programları: Eğitim, danışmanlık, başlangıç sermayesi, diğer finansal destekler, kredi garantisi, teknoloji destekleri, yer temini ve bilgi kaynaklarına erişim.
Günümüzde girişimcilik kavramı, iş kurmanın ötesinde bir anlam ifade etmeye başlamıştır. Kavramın içerisinde; yenilik yapma, daha yüksek riskler alma, yeni fırsatlar yakalama ve bunları yaşama geçirme önem kazanmıştır. Günümüz girişimcisinin işlevleri şu şekilde sıralanabilir:
- Üretim faktörlerini üretime yönlendirme.
- Ürün ve hizmet çeşitliliği sağlama.
- İstihdam yaratma ve istihdamı artırma.
- Toplumsal refahın artmasına katkı sağlama.
- Teknoloji ve bilimin gelişimine katkı sağlama.
- Yeni pazarlar ve yeni iş modelleri yaratma.
- Sermaye birikimi sağlama.
Bunların yanı sıra günümüz girişimcisi; yenilikçi olma, risk alma, yönetim becerileri geliştirme, araştırma, değişime direnci ortadan kaldırma, ekonomik kalkınmaya destek olma gibi işlevlere sahip olmalıdır.
Başarılı bir girişimcinin sahip olması gereken çeşitli özellikler vardır. Bu özellikleri kişisel ve davranışsal özellikler olmak üzere iki başlık altında toplamak olanaklıdır.
Yönetici ile ilgili çeşitli tanımlar yapılmakla birlikte klasik tanıma göre yönetici, kâr ve risk başkalarına ait olmak üzere, işletme kaynaklarını işletme amaçlarına yönlendiren kişi olarak tanımlanabilir. Yönetici işletme amaçlarını gerçekleştirirken planlama, örgütleme, yöneltme, koordinasyon ve denetim işlevlerini yerine getirir. Yönetici, girişimci gibi risk ve kârın üstlenicisi olmayıp, ücret karşılığında girişimci için işletmede çalışan kişidir.
Liderlik ve yöneticilik kavramları çoğu zaman birbiri ile karıştırılan iki kavramdır. Ancak liderlik, başarılı yöneticilerin sahip olduğu bir özelliktir.