ÜNİTE 1 - YEM BİLGİSİNE GİRİŞ
Hayvanların doğru ve dengeli bir biçimde beslenmesi iki nedenden dolayı özellikle önem taşımaktadır. Bunlardan bir tanesi doğru ve dengeli bir beslenme planı uygulayarak yüksek bir verim elde etmek, diğeri de hayvanların beslenmesi amacıyla kullanılacak yem maddelerini en ucuz ve en yararlı bir biçimde sağlamaktır
YEMİN TANIMI
belirli kullanım sınırları ve işleme koşulları altında verildiğinde hayvan sağlına zarar vermeyen, onların yaşamsal ve verime dönük besin maddesi ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılmak üzere içersinde en az bir besin maddesini barındıran maddelere yem ya da yem maddesi denilmektedir.
YEMİN TANIMI
belirli kullanım sınırları ve işleme koşulları altında verildiğinde hayvan sağlına zarar vermeyen, onların yaşamsal ve verime dönük besin maddesi ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılmak üzere içersinde en az bir besin maddesini barındıran maddelere yem ya da yem maddesi denilmektedir.
Yem maddelerinin büyük bir kısmı hayvanlara çeşitli işlemlerden geçirilerek verilmektedir. Öğütme, ezme, ısıyla muamele, doğrama yem maddelerine hayvanlara verilmeden önce uygulanan işlemlerden bazılarıdır.
gibi bir yem maddesi en az bir besin maddesi içermelidir. Hayvan beslenmesinde kullanılan pek çok yem maddesi karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineral gibi besin maddelerinin pek çoğunu bir arada barındırabilse de bazı yem maddeleri sadece bir ya da birkaç besin maddesini içermektedirler.
YEMLERDE BULUNAN BESİN MADDELERİ VE HAYVAN TÜRLERİNE GÖRE METABOLİZMALARI
Canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri, gelişmeleri, verimde bulunabilmeleri ve enerji ihtiyaçlarını sağlamak üzere dışarıdan alması gereken ve yem maddelerinin en küçük birimini oluşturan maddelere besin maddesi denir. Yemlerde bulunan besin maddeleri kimyasal yapılarına göre karbonhidratlar, proteinler, lipitler, vitaminler ve mineraller olmak üzere 5'e ayrılır. Yem maddeleri değişen oranlarda ve çeşitlilikte besin maddesi içerebilirler.
Karbonhidratlar
Karbonhidratlar, karbon, hidrojen ve oksijen elementlerinden oluşan organik bileşiklerdir.
Hayvan beslemede yem olarak kullanılan bitkilerin yaklaşık kuru maddesinin 2/3'ü karbonhidratlardan meydana gelmektedir. Karbonhidratlar hayvanlar tarafından vücutta ısı ve enerji kaynağı olarak kullanılırlar. Karbonhidratların fazlası vücutta yağ şeklinde depolanır. Hayvan vücudunda karbonhidrat miktarı çok azdır. Bunların çoğu kanda çok düşük miktarda şekerler (glikoz) olarak yer alırlarken, karaciğerde glikojen olarak depo edilmektedir.
Karbonhidratlar, yapılarında şeker molekülü içerip içermemelerine göre iki ana gruba ayrılır. Yapılarında tek şeker molekülü içerenler monosakkarit, birden fazla şeker molekülü içerenler oligosakkarit olarak sınıflandırılır. Monosakkaritler yapılarında bulunan karbon atomu sayısına göre beş karbonlu şekerler (pentozlar) ve altı karbonlu şekerler (heksozlar) olarak sınıflandırılır. Beş karbonlu şekerlerin hayvan besleme bakımından önemlileri ksiloz, arabinoz ve ribozdur. Ksiloz, bitkilerdeki odunsu maddelerden elde edilir. Erik, kiraz ve üzümün yapısında az miktarda bulunur. Arabi-noz, sakız ve zamkların yapısında bulunan beş karbonlu şekerdir. Riboz, nükleik asitlerin yapısına girer. Aynı zamanda riboflavin vitamininin de önemli bir bileşenidir. Altı karbonlu şekerlerin hayvan besleme açısından önemli görevleri vardır. Glikoz, fruktoz, galaktoz ve mannozfizyolojik sistemde rol alan en önemli altı karbonlu şekerlerdir. Glikoz, memelilerin çoğunda kan şekerini oluşturur. Nişasta ve selülozun temel yapı taşıdır. Tek mideli hayvanlarda karbonhidrat sindiriminin son ürünüdür ve başlıca enerji kaynağı olarak kullanılır. Fruktoz, meyvelerde ve balda bol miktarda bulunur ve meyve şekeri olarak isimlendirilir. Galaktoz, glikozla birlikte süt şekerini oluşturur. Mannoz, bitkilerde bol miktarda bulunur. İki molekül monosakkaridin bir araya gelmesiyle dissakkaritler oluşmaktadır. Hayvan beslenmesi bakımından en önemli disakkaritler ise sükroz, maltoz, sellobiozve laktoz .Çok sayıda monosakkaridin bir araya gelmesiyle oluşan polisakkaritler, bitkisel kökenli yem maddelerinde en fazla bulunan besin maddelerindendir. Nişasta, glikojen, selüloz ve hemiselüloz bu gruba giren önemli polisakkaritlerdir. Nişasta, bitkilerde bulunan başlıca depo karbonhidrat şeklidir. Glukojen, karbonhidratların vücutta tek depo şeklidir. Karaciğer ve kaslarda depo edilir. Selüloz, bitkilerde en fazla bulunan karbonhidrattır. Selüloz, hemiselüloz ve lignin ile birlikte bitkilerin hücre duvarında yer alırlar ve bitkilere dayanıklılık verirler. Glikoz, nişastanın olduğu gibi selülozun da yapıtaşını oluşturur.
Karbonhidratların Hayvan Türlerine Göre Metabolizması
Tek midelilerde karbonhidratların sindirimi tükürükte bulunan enzimler (amilaz) vasıtasıyla ağızda başlar. Atların, kedi ve köpeklerin tükürük salgılarında karbonhidratları parçalayacak enzimler bulunmaz. Bu hayvanlarda karbonhidratların sindirim yeri ince bağırsaklardır. İnce bağırsaklarda karbonhidratları sindiren enzimler pankreastan (amilaz) ve bağırsak villuslarından salgılanırlar (amilaz, maltaz, gli-kosidaz, laktaz ve sükraz ). Bu enzimlerin etkisi ile karbonhidratlar kendilerini oluşturan en küçük şekerlere kadar parçalanır. Parçalanma sonucunda ortaya çıkan ürünler, bağırsakların mikrovillusları tarafından emilirler. Emilen şekerlerin büyük bir kısmı enerji üretiminde kullanılırken, geri kalan kısmı da yağ asitlerine dönüşür.Karbonhidratlar,geviş getiren hayvanlarda büyük oranda işkembede fermantasyona uğrarlar.
Proteinler
Tüm canlıların beslenmesinde proteinler önemli bir rol oynamaktadır. Proteinler çok sayıda amino asidin bir araya gelmesiyle oluşmuş yüksek moleküllü besin maddeleridir. Proteinler yapılarında karbon, hidrojen ve oksijenin yanında azot da içerir. Ayrıca bazı proteinler kükürt, demir, çinko, fosfor ve bakır gibi çeşitli iz elementleri de içermektedir. Tek mideli hayvanlarda protein kaynaklarını hayvansal ve bitkisel kökenli yemler oluştururken, geviş getiren hayvanlarda bunlara ilaveten işkembede yaşayan mikroorganizmaların kendisi de mikrobiyel protein kaynağını oluştururlar. Proteinler kimyasal özelliklerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılırlar:
Basit proteinler (albuminler, globulinler, prolaminler, protaminler, histonlar, globinler): Bu proteinler sadece aminoasitlerden oluşmuşlardır,
Bileşik proteinler (Nükleoproteinler, mukoproteinler, glikoproteinler, lipop-roteinler, fosfoproteinler, kromoproteinler, metalloproteinler): Protein molekülü ile protein olmayan diğer molekülün birleşmesiyle oluşan proteinlerdir,
Protein niteliğinde olmayan azotlu bileşikler (aminler, amidler, pürin ve pi-rimidin bazları, nitratlar, üre): Bitkisel ve hayvansal yemlerde protein ve aminoasit formunda olmayan, fakat azot içeren bileşiklerdir. Bunlar geviş getiren hayvanlar dışında çok fazla değerlendirilemezler. Hayvan besleme açısından pratik uygulamalarda en fazla üre ve amonyum tuzları kullanılır,
Proteinlerin Hayvan Türlerine Göre Metabolizması
Tek midelilerde, yemlerle alınan proteinlerin sindirimi, mide sıvısı içerisinde proteini sindiren enzimlerle (pepsin ve katapsin) karşılaştığında başlamış olur. Pepsin enzimi mide hücreleri tarafından aktif olmayan formda pepsinojen olarak salgılanır. Daha sonra mide sıvısı içerisinde bulunan hidroklorik asit ile karşılaştığında aktif olan formu pepsine dönüşür. İnce bağırsaklara geçen içerikle birlikte, pepsinden sonra ince bağırsaktaki enzimler (tripsin, kimotripsin, karboksipeptidaz A ve B) ile yem proteinlerinin parçalanması devam eder. İnce bağırsaktaki enzimler pankreastan aktif olmayan formlarda salgılanır (tripsinojen, kimotripsinojen, pro-karboksipeptidaz A ve B).Yemlerde bulunan proteinlerin enzimlerle parçalanması sonucu ortaya çıkan amino asitler, ince bağırsak boşluğundan, bağırsak duvarına geçiş yaparlar. Sonrasında da kan ve lenf damarlarına geçmesiyle emilim sonlanmış olur. Geviş getiren hayvanlar ile tek midelilerde vücutta amino asitlerin birbirine dönüşümü ve amino asit sentezi aynıdır. Buna ilaveten geviş getiren hayvanlar işkembe mikroorganizmaları sayesinde, tek midelilerden farklı olarak vücutta sentezlenmeyen amino asit gereksinimlerini de karşılayabilirler.
Yemlerle vücuda gereksinimden fazla alınan amino asitler parçalanarak bir kısmı (karboksil kökü) enerji üretiminde kullanılırken, bir kısmı da (amino grubu) amonyağa dönüşerek vücuttan atılır. Amonyağın büyük bir kısmı karaciğer vasıtasıyla üreye dönüştürülür ve dolaşımdan üre formunda dışarı atılır. Kuşlar ve sürüngenler amonyağı ürik asit şeklinde dışarı atarlar. Balıklar ise amonyağı solungaçları ile direk suya verirler.
Geviş getiren hayvanlarda yemlerle alınan proteinler, protein yapısında olmayan azotlu bileşikler ve tükürük yoluyla gelen üre, işkembede bulunan mikroorganizmalar tarafından azot kaynağı olarak kullanılır. İşkembeye gelen bu kaynakların tamamı amonyağa dönüştürülür. Daha sonra bu mikroorganizmalar gerekli enerji kaynağı buldukları ortamlarda, amonyağı kullanarak çoğalırlar ve kendi vücut proteinlerini de sentezlemiş olurlar. İşkembe içeriğinin bağırsaklara geçmesi ve bu içerikteki mikroorganizmaların sindirilmeleri ile birlikte hayvan vücudu için gerekli olan amino asitler karşılanmış olur. İşkembe ortamında mikroorganizmaların kullanabileceğinden fazla amonyak üretilmişse bu amonyak işkembe duvarından emilerek karaciğere gelir ve burada üreye çevrilir. Oluşan ürenin bir kısmı böbreklerden idrar ile atılırken, bir kısmı ise kan dolaşımı ile tükürük bezlerine gelir ve tükürük ile tekrar işkembeye döner. İşkembede mikroorganizmaların fermantasyonundan kaçan proteinler, amino asitler ve mikrobiyel proteinler ince barsağa gelirler. İnce bağırsakta meydana gelen protein sindirimi tek mideli hayvanlarda olduğu gibi şekillenir.
Lipitler
Lipitler; yapılarında karbon, hidrojen ve oksijen atomu bulunan, suda erimeyen, buna karşın eter, kloroform ve benzen gibi çözücülerde eriyen organik bileşiklerdir. Bu bileşikler yem maddelerinde çok değişik formlarda bulunurlar ve gliserol kapsayan ve kapsamayan lipitler olmak üzere başlıca iki ana grupta incelenirler. Gliserol kapsayan lipitlerin en önemli üyesi olan yağlar, basit lipitler grubunda yer alırlar. Trigliseritler, yağların doğada en yaygın olarak bulunan formudur ve üç yağ asidinin bir gliserol molekülü tarafından birbirlerine bağlanmasıyla oluşur. Mısır, buğday, arpa gibi tahıllarda yağın önemli bir kısmı trigliserit formundadır. Yonca, tırfıl, çayır otu gibi kaba yemlerde ise trigliserit miktarı düşük olup, bu yem maddeleri bileşik lipitler grubunda yer alan galaktolipitler bakımından zengindirler. Yem maddelerinde; karoten, klorofil ve mumlar gibi eterde çözünen ancak glise-rol kapsamayan ve hayvana enerji anlamında katkısı olmayan lipitler de bulunmaktadır. Bu grubun bir üyesi olan mumlar, bitki yapraklarının ve meyvelerin dış yüzeyini kaplayarak koruyucu bir rol üstlenirler ancak yukarıda da vurgulandığı gibi herhangi bir enerji değeri taşımazlar.
Yağlar; sıvı ve katı yağlar olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Sıvı yağlar oda sıcaklığında sıvı, katı yağlar ise katı formda olup, bu durum tamamen yağların kapsadığı yağ asitlerinin özelliğinden kaynaklanır. Yağların hayvan besleme açısından en önemli özelliği, karbonhidrat ve proteinlerden çok daha yüksek enerji değerine sahip olmalarıdır. Hayvanlar enerji ihtiyaçlarını öncelikle yem maddelerinde bulunan karbonhidrat ve yağlardan karşılarlar. Hayvana ihtiyacının üzerinde protein verilmesi durumunda ya da açlık durumunda, proteinler de organizmada karbonhidrat ve yağlar gibi enerji sağlamak amacıyla kullanılabilmektedir. Besin maddelerinden (karbonhidrat, yağ, protein) enerji sağlanabilmesi için bunların vücutta yakılması yani hayvanın solunum yapması ve solunumla aldığı oksijenin de hücrelere kadar ulaşması gerekmektedir. Oksijen hücrelere ulaşıp besin maddelerinin yapısındaki karbon ve hidrojen atomları ile birleştiğinde, son ürün olarak karbondioksit, su ve bir miktar da enerji açığa çıkmaktadır. Hayvan yemlerine katılan yağların enerji ve esansiyel yağ asitlerinin kaynağı olmalarının yanı sıra daha pek çok avantajları vardır. Bu avantajları şu şekilde sıralamak mümkündür. Yağlar;Kolin kaynağıdırlar,Yağda eriyen (A, D, E, K) vitaminlerin taşıyıcısıdırlar ve bu vitaminlerin bağırsaklardan emilmesinde rol alırlar. Yemin tozumasını önleyerek, hayvanların yemi tüketmesi esnasında solunum yollarının korunmasını sağlarlar, Yemden yararlanmayı artırırlar,Yemlerin lezzetini dolayısıyla yem tüketimini artırırlar,Pelet yem yapımını kolaylaştırırlar,Hayvanlar üzerinde çevre sıcaklığının yarattığı stresi azaltırlar.
Lipitlerin Hayvan Türlerine Göre Metabolizması
Lipitlerin sindirim ve emilimi ince bağırsaklarda gerçekleşmektedir. lipitlerin sindirim ve emilimindeki en önemli nokta, bu maddelerin su ile karışabilir bir hale gelmesi ve sıvı bir tabaka ile kaplı olan ince bağırsak mukozasından emilmesidir. Lipitlerin sindirim, emilim ve metabolizmasında hayvan türlerine göre ortak noktalar olduğu gibi, bazı farklılıklar da bulunmaktadır. Bu kapsamda, tek mideli ve geviş getiren hayvanlar temel alınarak konu karşılaştırmalı olarak anlatılacak ve bu sayede bilgilerin kalıcı olması sağlanacaktır.Tek mideli hayvanların rasyonlarında lipitler büyük ölçüde trigliserit formunda-dır. Midede lipit sindirimi yoktur. Geviş getiren hayvanların yaşamlarının ilk dönemlerinde işkembe faal durumda olmadığından, lipitler tek mideli hayvanlarda olduğu gibi sindirilir.
Vitaminler, yaşamın sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi, canlıların büyümesi ve çeşitli verim performanslarında bulunabilmeleri için çok düşük miktarlarda gereksinim duyulan organik bileşiklerdir. Hayvanların yaşamsal işlevlerini sürdürebilmeleri ve çeşitli verimlerde bulunabilmeleri için, vitaminlerin dengeli bir şekilde hazırlanan rasyonlarla düzenli olarak hayvanlara verilmesi gerekir.Hayvanlara verilen yem maddelerinin vitamin düzeyleri çeşitli faktörler nedeniyle değişebilir. Bu faktörler arasında; yem bitkisinin yetiştiği bölge, biçim dönemi, hasat ve depolama koşulları, yem ham maddelerinin işlenme şekli sayılabilir. Bu nedenle vitamin ve mineralleri içeren premikslerrasyona katılmakta ve bu maddelerle ilgili olarak meydana gelebilecek eksiklikler önlenmektedir.hayvanların vitamin gereksinimlerinin karşılanması ancak yemlerdeki vitamin değerleri dikkate alınarak hazırlanan dengeli rasyonlarlamümkündür.Vitaminler genel özellikleri açısından;
•Yağda eriyen (A, D, E ve K vitamini)
•Suda eriyen (B grubu vitaminler ile C vitamini) olmak üzere iki grup altında toplanmaktadırlar.
Yağda ve suda eriyen vitaminleri birbirinden ayıran farklar:
Yağda Eriyen Vitaminler |
Suda Eriyen Vitaminler |
Sadece karbon (C), Hidrojen (H) ve Oksijen (O) içerirler |
Bunlara ilaveten kobalt (Co), kükürt (S) ve azot (N)'da bulunabilir |
Bağırsakta yağ bulunduğu zaman emilebilirler |
Emilmeleri için yağa gereksinimleri yoktur |
Vücuttan gübre ile atılırlar |
Vücuttan idrar ile atılırlar |
Vücutta depolanabilir |
Çok düşük düzeyler dışında vücutta depolanmaz |
Bitkilerde provitaminleri bulunur |
Doğada aktif şekilleri bulunur, provitaminleri yoktur |
Vücutta özel fonksiyonları vardır |
Genelde enerji metabolizmasında görev alırlar |
A Vitamini
A vitamini açık sarı renkte, hava ve ışık etkisiyle kolayca okside olabilen bir özelliğe sahiptir. Balık yağında, karaciğerde, kolosturumda ve yumurta sarısında bulunur. Yeşil yapraklı bitkilerde, sarı renkli sebzelerde provitamini olan karotenler şeklindedir. Bu bileşikler vücuda alındıklarında A vitamininin aktif şekline dönüştürülürler. Ancak hayvan türlerinin ve aynı hayvan türleri içinde farklı ırkların ka-roteni A vitaminine dönüştürme yetenekleri farklıdır.
A vitamini karaciğerde depolanır ve yüksek düzeyde alınması zehirlenmelere neden olabilir. Kemik gelişiminde, solunum sindirim ve üreme organlarının epitel hücrelerinin korunmasında önemli rol oynar. Bir diğer fonksiyonu da ışık uyarımlarını beyne iletmektir. Eksikliği "gece körlüğü" olarak bilinen hastalığa neden olur. Ayrıca, A vitamini eksikliğinde vücut direnci azaldığından enfeksiyonlara karşı duyarlılık artar.
D Vitamini
D vitamininin ergokalsiferol (D2) ve kolekalsiferol (D3) olmak üzere iki farklı formu vardır. Kanatlılar dışındaki hayvanlarda her iki vitamin formu da benzer etkinlikte kullanılır.
Güneş ışınlarının etkisiyle önce deride 7-dehidrokolesterole, sonrasında, sırasıyla karaciğer ve böbrekte aktif vitamin formuna dönüşürler. D3 vitamini balık karaciğeri, balık yağı ve yumurta sarısında, D2 vitamini ise güneşte kurutulmuş otlarda bulunur.
D vitamini, bağırsaktan kalsiyum emilimini sağlayan proteinin yapımında görevlidir. Kemiklerde kalsiyum birikimini ve gereksinim duyulduğunda bu dokulardan mobilizasyonunu yönetir. Ayrıca kandaki kalsiyum ve fosfor düzeyinin normal sınırlar içinde tutulmasında etkindir. Özellikle yumurta kabuğu oluşumu ve laktas-yon dönemlerinde kemiklerden kalsiyumun serbest bırakılmasında büyük önem taşır. Eksikliğinde genç hayvanlarda bacaklarda "X" ya da "O" şeklinde görünümlerle karakterize raşitizm, yaşlılarda ise osteomalasi (kemik erimesi) oluşur. Kanatlılarda kalsiyumun etkin kullanılmamasına bağlı olarak kırık ve çatlak yumurta oranlarında artış, gaga ve ayaklarda yumuşama görülür. Geviş getirenlerde ise iştahsızlık, tetani gözlemlenebilir. Fazla miktarda D vitamini alımı yumuşak dokularda (kalp, kas dokusu) kalsiyum birikimine neden olarak bu dokuları sertleştirir.
E Vitamini
Doğada 8 farklı formu bulunan E vitamininin en aktif ve en yaygın formu oc-tokoferoldür. oc-tokoferol, yem ve vücuttaki oksitlenmeye açık maddeleri oksidasyondan koruyan mükemmel bir doğal antioksidandır. Yeşil yapraklı yemler, tahılların jerm kısımları, bitkisel yağlar başlıca E vitamini kaynağıdırlar. E vitamini ışığa karşı oldukça duyarlıdır. Bu yüzden E vitamini içeren yemler güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır. Buna karşın ısıya karşı oldukça dirençlidir,
E vitamini, hücre zarlarını oksidasyondan koruyarak sağlıklı kalmalarını sağlar. Ayrıca doymamış yağ asitlerini oksijenin zararlı etkilerinden korur. Bu etkisini sadece yemlerde değil, vücuttaki yağ asitlerini de oksidasyondan koruyarak gösterir. Eksikliğinde civcivlerde beyinde kanama ve ödemle karakterize ensafalomalazi, kuzu ve buzağılarda topallık, kas zayıflığı ile kendini gösteren beyaz kas hastalığı oluşur. Gelişmesini tamamlamış hayvanlarda döl verimi bozuklukları ve ölü doğuma neden olur.
K Vitamini
K vitamini, tek midelilerde kalın bağırsaktaki, geviş getiren hayvanların ise işkembesindeki mikroorganizmalar tarafından sentezlenebilmektedir. K vitamininin Kı, K2 ve K3 olarak bilinen üç formu bulunmaktadır. Kıvitamini yonca, lahana ve yeşil yapraklı bitkilerde bulunur, K2 vitamini hayvanların sindirim sistemindeki bakteriler tarafından sentezle-nir. K3 vitamini ise sentetik formdur. Bu vitamin kanın pıhtılaşamasını sağlayan protrombinin oluşumu için gereklidir. Eksikliğinde kanın pıhtılaşamaması sonucu anemi (kansızlık) meydana gelir.
Suda Eriyen Vitaminler
B grubu vitaminler ve C vitamini suda çözündüğü için suda eriyen vitaminler olarak isimlendirilirler. İşkembesi henüz yeterli işlevsel düzeye ulaşmamış buzağılarda ve tek mideli hayvanlarda, bu vitaminler, vücutta depo edilmedikleri ya da sen-tezlenemedikleri için düzenli olarak rasyonla verilmelidir. B vitaminlerinin büyük çoğunluğu enerji metabolizmasında görevlidir
Her ne kadar ruminantlarda B grubu vitaminler sentezlense de verimin yüksek olduğu durumlarda işkembede sentezlenen miktarlar yetersiz kalabilmektedir
Mineraller
Mineraller, hayvanların sağlıklı bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri ve genetik yapılarında barındırdıkları maksimum performansı ortaya çıkarabilmeleri için gerekli olan inorganik maddelerdir. Minerallerin en önemli fonksiyonu vitaminler ile birlikte çalışarak hem vitaminlerin hem de diğer besin maddelerinin etkin bir şekilde değerlendirilmesini sağlamaktır. Böylece sağlıklı kas ve kemik yapısı, üreme fonksiyonları, hücrelerin korunması ve gelişimi, sinir uyarılarının iletilmesi, vücuttaki elektrolit dengenin korunması gibi pek çok hayati olayı yönetirler. Mineraller vücutta sentezlenemediği için rasyonlarla hayvanlara verilmelidir. Hayvanların ihtiyaç duyduğu mineraller vücutta gereksinim duyulan miktarına göre iki kısım halinde incelenir:
Makromineraller: Vücut ağırlığının her kilogramında 50 miligramdan daha fazla bulunuyorsa makromineral olarak adlandırılır. Bunlar; kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, potasyum, klor ve kükürttür.
Mikromineraller: Vücut ağırlığının her kilogramında 50 miligramdan daha az bulunuyorsa mikromineral olarak adlandırılır. Bunlar; Demir, bakır, çinko, kobalt, mangan, iyot, flor, selenyum, molibden, krom, vanadyum, kalay, silisyum, nikel, arsenikdir.
Minerallerin vücutta değerlendirilebilmeleri için iyon formunda alınmaları gerekir.
YEMLERİN SINIFLANDIRILMASI VE DEĞERLİLİĞİ
Bir sınıflamaya göre yemler aşağıdaki gibi incelenmektedir:
- Kaba yemler
- Konsantre yemler
- Yem katkı maddeleri
Bir yem maddesinin besleyici değeri dendiğinde o yem maddesinin içermiş olduğu besin maddelerinden yararlanma oranı akla getirilmelidir. Yemlerin değerliliği çeşitli yöntemler kullanılarak anlaşılabilir. Bu yöntemleri şu şekilde açıklamak mümkündür:
- Fiziksel Değerlendirme: Bu yöntemde ele alınan yem maddesi fiziksel olarak incelenmektedir. Bu amaçla yemlerin tadı, kokusu, rengi, kıvamı gibi özellikleri üzerinde durulur. Bu değerlendirme yöntemi kullanılarak incelenen yem maddesinin özgün tad, renk, koku ve kıvamı taşıyıp taşımadığı araştırılır.
- Kimyasal Değerlendirme: Kimyasal değerlendirme yemler içersinde bulunan besin maddelerinin saptanması amacıyla yapılmaktadır. Pek çok saptama yöntemi halen bu iş için kullanılmaktadır. Bu yöntemler kullanılarak yemlerin başlıca ham protein, ham selüloz, ham yağ, kuru madde ve ham kül içerikleri, vitamin ve mineral düzeyleri belirlenebilmektedir.
- Biyolojik Değerlendirme: Yem maddelerinin hayvanlar üzerindeki etkilerinin daha iyi ve en doğru biçimde anlaşılmasına hizmet eden bir yöntemdir. Bu yöntem içersinde en çok sindirilebilirlik denemeleri yapılmaktadır
Mikrobiyolojik Değerlendirme: Bu değerlendirme yöntemi yemlerde bulunması muhtemel zararlı mikroorganizmaların ya da bunların toksin adı verilen zararlı metabolitlerinin varlığının ve düzeyinin belirlenmesi amacıyla kullanılmaktadır.
YEMLERİN ENERJİ DEĞERLİLİĞİ
Enerji iş yapabilme yeteneğidir. Yaşayan her türlü canlı organizma besin maddelerinin yanı sıra mutlaka enerjiye de ihtiyaç duyarlar. Enerji kalbin çalışması, soluk alma gibi hayati fonksiyonların yanı sıra verimsel işlevler için de kullanılmaktadır. Yem maddeleri besin maddesi içermelerinin yanı sıra enerji değerine de sahip olabilirler.
Yemlerdeki enerji her biri aynı zamanda organik madde olan proteinler, karbonhidratlar ve lipitlerden sağlanır. Minareller inorganik maddelerdir ve enerji içermezler. Bir yem maddesinin toplam yanabilir enerjisi brüt enerji olarak adlandırılır.
YEMLERİN DEĞERLİLİĞİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Yemlerin değerliliği pek çok faktör tarafından etkilenmektedir. Bu faktörler, yemlerin besleyici değerini etkileyenler ve besin maddesi değerini etkileyenler şeklinde iki ana başlık altında incelenebilir.
Yemlerin Besleyici Değerini Etkileyen Faktörler Yemlerin İşlenmesi
Pek çok yem maddesi hayvanlara verilmeden önce çeşitli işlemlerden geçirilmektedir. Bu işlemlerin yapılmasındaki temel amaç onların yarayışlılıklarını arttırmaktır. Yemler pek çok yöntem kullanılarak işlenebilir. Bunlardan en çok bilineni ve en yaygın kullanılanı öğütmedir
Yemlerin besleyici değerinin arttılması için pişirme, buharla muamele, ısıl işlem uygulaması, doğrama, parçalama ve kesme işlemleri kullanılan diğer yöntemlerdendir.
Tüketilen Yem Miktarı
Tüketilen yem miktarı arttıkça yemlerin sindirilebilirliği dolayısıyla besleyici değeri azalmaktadır. Bu olayın nedeni sindirim sisteminden geçiş süratinin artmasın-dandır. Yemlerin sindirim sisteminden geçiş sürati arttıkça sindirim sisteminde kalma, dolayısıyla sindirim enzimleriyle maruz kalma süresi kısalmaktadır.
Yemler Arasında Birlikte Etki
Yapılan çalışmalar bazı yem maddelerinin hayvanlara birlikte yedirildiğinde ayrı ayrı yedirilmelerine göre besleyici değerlerinin daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur.
Beslenme Alışkanlığı
Bu faktör özellikle geviş getiren yani ruminant hayvanların beslenmesinde önemlidir. Ruminantlar tüketmiş oldukları yemlerin büyük bir kısmını işkembe yani numenlerinde parçalamaktadırlar. Rumende bu işlem orada yaşayan çok sayıda ve türdeki mikroorganizmalar tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu olay kısaca mikro-biyalfermantasyon olarak adlandırılmaktadır. Rumen mikroorganizmaları çok fazla sayıda ve türde olmakta verilen yemin niteliğine göre türler arasındaki baskınlık artıp azalabilmektedir.
Hayvan Türü
Yem maddeleri hayvan türlerine göre farklı besleyici değerlere sahip olabilir
Yemlerin Besin Maddesi Değerini Etkileyen Faktörler Su Düzeyi
Yem maddeleri çeşitli düzeylerde su içermektedirler. İçermiş oldukları su düzeyleri farklı aynı iki yem maddesinin besin maddesi değerleri aynı değildir.
Kimyasal Bileşim
Kimyasal bileşim bir yem maddesinin içermiş olduğu besin maddesi kapsamıdır. Yem bitkisi olarak bilinen bitkisel kökenli bazı yem maddelerinin besin maddesi kapsamı bunların yetiştirilmeleri sırasında sabit olmayıp biçilme zamanına, elde ediliş yöntemine göre değişebilmektedir.
Toprağın Niteliği
Yem maddelerinin ekildikleri toprağın niteliğine göre besin maddesi bileşimleri değişebilmektedir.
Saklama Koşulları
Yem maddelerinin uzun süreli olarak depolanmaları içermiş oldukları bazı besin maddelerinde azalmaya yol açabilir.
NOT: Bu ünitede yem çeşitleri iyi bilinmelidir.