İşlem yapılıyor, lütfen bekleyin...

Hizmette 10+ Yıl ve binlerce müşteri memnuniyeti... | %100 doğru kaynak | %100 memnuniyet | %100 mezuniyet |

Netsorular.com
LVB209U-VETERİNER MİKROBİYOLOJİ VE EPİDEMİYOLOJİ DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ
LVB209U-VETERİNER MİKROBİYOLOJİ VE EPİDEMİYOLOJİ DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİNE VE DİĞER DERSLERİN DERS ÖZETİNE ULAŞABİLİR, AÖF ÇIKMIŞ SORULARI, AÖF DERS ÖZETLERİNİ VE AÖF YARDIMCI KİTAPLARI ONLİNE SİPARİŞ VEREBİLİRSİNİZ...

ÜNİTE 1 - EPİDEMİYOLOJİ

 

EPİDEMİYOLOJİNİN AMACI VE BÖLÜMLERİ

Epidemiyoloji, populasyonlarda hastalıkların sıklığını, dağılımını ve hastalık oluşu­munu etkileyen faktörleri inceleyen ve bu hastalıklara yönelik hedefleri ve yön­temleri belirleyen bir bilim dalıdır.  Epidemiyolojinin çalışma alanları veya amaçları üç ana bö­lüm altında incelenebilir. Epidemiyoloji, nedeni bilinmeyen hastalıkların kökeninin araştırılmasında bir teşhis aracı olarak kullanılabilir.  Epidemiyoloji, populasyondaki infeksiyonların özelliklerinin belirlenme­sinde kullanılabilir. Bir hastalığın epidemiyolojisi dendiği zaman, hastalığın populasyon düzeyindeki özellikleri ve çevreyle ilişkilerine bağlı özellikleri anlaşılır.

Epidemiyoloji, infeksiyon kontrol programlarının planlanması ve izlenme­sinde kullanılabilir. Bir hayvan populasyonundaki hastalıkları kontrol altına almak veya ortadan kaldırmak için, hastalığın boyutlarını, oluşumu ile ilgili faktörleri, mücadele etmek için gerekli yöntemleri, bunun maliyetini ve ola­sı sonuçlarını bilmek gerekir. Hastalıkların tüm bu yönleriyle epidemiyoloji ilgilenir. Epidemiyoloji, hastalıkları ele alma yönüne ve kullanılan yöntemlere göre dört da­la ayrılabilir.

Tanımlayıcı epidemiyoloji, sahada hastalığın ve hastalık nedenle­rinin gözlenmesi anlamına gelir ve epidemiyolojik bir araştırmanın ilk adımıdır.

Epidemiyolojinin Bölümleri

Tanımlayıcı epidemiyoloji, hastalığın dağılımı, boyutları, görülme zamanı, etkilenen türler  populasyonlar, hastalık sıklığı, yeni vakaların görülmesi, olası etken, konak ve çevre faktörleri ve bulaşma yolları gibi yönlerini kapsar. Yapılan göz­lemler bazen tamamen sübjektif olabilir ancak, ve diğer bilimsel disiplinler ile bir­likte yapılan gözlemlerde genellikle sonuçta bir hipotez ortaya çıkar.

Deneysel epidemiyoloji; seçilen veya oluşturulan gruplarda hastalığın gözlenmesi anlamına gelir. Deneysel epidemiyolojide genel­likle bir hipotezin test edilmesi amaçlanmıştır. Bu tip epidemiyolojik yaklaşım, do­ğal hastalık vakalarının veya deneysel hastalık vakalarının gözlenmesinde kullanı­labilir. Doğal hastalık vakalarının gözlenmesinde, devam etmekte olan hastalıkla ilgili hayvan populasyonlarında seçilen gruplarda gözlemler yapılır veya biten bir hastalıkla ilgili veriler gruplara ayrılarak incelenir. Bu gruplar mevcut hayvan po-pulasyonunun yapısına ve populasyonu etkileyen faktörlere göre, araştırmacının belirlediği yönde seçilir. Deneysel yolla oluşturulan hastalıklardan ise çeşitli değiş­kenleri kapsayan hayvan grupları oluşturulur ve gözlemler bu gruplarda yapılır. Deneysel epidemiyolojide populasyon içinde mutlaka kontrol grupları bulunur. Analitik epidemiyoloji; tanımlayıcı ve deneysel epidemiyoloji gözlemlerinin kantitatif veriler haline çevrilip, matematiksel ve istatistiksel yöntemlerle değerlen­dirilmesini kapsayan epidemiyoloji dalı analitik epidemiyolojidir. Analitik epidemi­yolojide genellikle hipotez edilen ilişkilerin istatistiksel önemi belirlenir. Teorik epidemiyoloji, doğal hastalık oluşumu ve bununla ilgili faktörlerin matematiksel olarak değerlendirilip hastalık modeli oluşturulmasını kapsar.

HASTALIK BELİRLEYİCİLERİ

Bir hastalığın oluşumunu ve populasyondaki sıklığını etkileyen her faktöre veya değişkene "belirleyici" (determinant) denir. Hastalık oluşumunu etki­leyen belirleyicileri tanımlayan çeşitli kavramlar vardır. Primer belirleyiciler, hasta­lık oluşumu için gerekli olan ve varlıkları hastalık üzerine çok önemli etkiler yapan faktörlerdir. Primer belirleyici olmadığında o hastalık olmaz.

Sekonder belirle­yiciler, hastalık oluşumu için mutlak gerekli olmayan, ancak varlıkları hazırlayıcı ve kuvvetlendirici etki gösteren faktörlerdir.

 

Konak Belirleyicileri

Konak ile ilgili determinantlar, hayvanı belirli bir infeksiyona duyarlı konuma ge­tiren faktörlerdir. Konak belirleyicilerinin başlıcalari; tür, ırk, yaş, cinsiyet, genetik ve bağışıklıktır. İnfeksiyöz etkenlerin çoğunluğu, birden fazla hayvan türünde has­talık oluşturabilmesine karşın bazı infeksiyonlar bazı hayvan türlerinde kesinlikle görülmez. Buna doğal direnç denir ve temelde o türün genetik yapısına bağlı fiz­yolojik veya yapısal özellikleri ile ilişkilidir. Irk özelliği, bazı hastalıklarda, özellik­le hastalığın sıklığında ve şiddetinde belirleyici bir rol oynar.

Tür, ırk, yaşlanma ve cinsiyet gibi tüm konakçı belirleyicilerin temelde bireyin genetik yapısından kaynaklanan faktörler olduğu düşünülebilir. Hatta hayvana yaptırılan iş bile, hayvanın genetik yapısından kaynaklanan fiziksel özelliklerine dayanan bir belirleyicidir. Ancak, hastalığın genetik belirleyicisi dendiğinde bizzat genler ve DNA ile ilişkili hastalıklar ele alınmaktadır. Bir populasyondaki bireyler arasında belirli bir hastalığa duyarlılık veya hastalık riski bakımından farklılıklar vardır.

Bireysel bağışıklık dışında, populasyonların bağışıklık düzeylerinde de farklı­lıklar olabilir. Bir populasyondaki dirence sürü bağışıklığı denir ve populasyon-daki dirençli hayvanların düzeyini ifade etmek için kullanılır. Doğal sürü bağışık­lığında populasyon, etken ile daha önce karşılaşmamış veya etkene karşı aşılan­mamış olmasına rağmen infeksiyona karşı dirençlidir. Bunun nedeni tam olarak açıklanamamıştır ancak seleksiyon ile ilgisi olduğu düşünülmektedir. Kazanılmış sürü bağışıklığı, populasyonun etken ile ilk karşılaşmasından veya aşılanmasından sonra koruyucu antikorların gelişmesiyle oluşur. Sürü bağışıklığının etkili olabil­mesi için populasyondaki tüm bireylerin koruyucu bağışıklık elemanları taşıması gerekmez. Eğer populasyondaki dirençli hayvanların oranı yüksekse, infeksiyon etkeni sürüye girdiğinde tüm duyarlı hayvanların hastalanma riski azdır. Direkt te­masla geçen infeksiyonların çoğunda, sürünün %70-80'inin dirençli olması genel­likle yeterli bir sürü bağışıklığı sağlar. Sürüye dışarıdan veya doğum yoluyla yeni duyarlı hayvanlar katıldığında sürü bağışıklığı azalır ve epidemiler patlak verir.

Etken Belirleyicileri

Konakçıda oluşturduğu hastalığın şiddetine ve sonuçlarına göre mikroorganizmalar çok virulent veya az virulent olarak ayrılabi­lir. Bir mikroorganizmanın konakçıda hastalık oluşturmasını etkileyen çok sayıda faktör vardır. Bunların bir kısmı mikroorganizmanın yapısal özellikleri ile diğerleri ise yaşam şekli ve çevre koşulları ile ilgilidir.

Çevre Belirleyicileri

Çevre faktörlerinin hem konakçı, hem hastalık etkeni ve hem de konakçı-etken ilişkileri üzerine etkisi vardır. Bu faktörler ay­rıca hastalığın bulaşmasında ve taşınmasında rol oynayan aracıları da etkilerler. Çevre faktörleri arasında yer alan unsurlar da birbirleriyle ilişki içindedirler. Çevre faktörleri fiziksel (abiyotik) ve biyolojik (biotik) olmak üzere iki ana baş­lık altında toplanabilir. Fiziksel çevre, iklim, yerleşim, toprak ve barınak gibi, bi­yolojik çevre flora, fauna, insan ve stres gibi çeşitli doğal ve yapay değişkenle­ri içerir.

Fiziksel Çevre: İklim

İklim, başta konak olmak üzere hastalık etkeni ve biyolojik çevre belirleyicile­ri üzerinde de etkili olur. Epidemiyolojik açıdan iklim kavramı iki yönden ele alı­nabilir; makroiklim ve mikroiklim.

Makroiklim

Hayvanların doğada maruz kaldıkları genel iklim koşullarıdır. Bu iklim koşulları içine, yağış, sıcaklık, nem, rüzgar, hava basıncı, oksijen konsantrasyonu ve solar radyasyon gibi meteorolojik olaylar girer. Çevre ısısı primer bir hastalık nedenidir.

 

 

Mikro iklim

Makroiklim verileri, daha küçük alanlarda, örneğin bir otlağın zeminindeki, bir kü­mesteki veya şehrin bir sokağındaki gerçek iklim koşullarını yansıtmayabilir.

İklim Koşullarının Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi

İklim koşulları, belirli noktalarda ve yerden belli yükseklikte kurulmuş Stevenson gözlem aygıtları ile saptanır. Buradan elde edilen veriler izopletler üzerinde bir­leştirilerek daha geniş coğrafik bölgeler için anlamlı bilgiler elde edilir. İklim ko­şulları birbirleriyle ilişki içinde olduklarından, iklim değişkenlerinin ortak etkileri­ni belirlemek için çeşitli ölçütler geliştirilmiştir. Epidemiyolojik araştırmalarda kul­lanılan iklim kavramları şunlardır. Soğuk-rüzgar indeksi; hava sıcaklığı ile rüzgar hızının ortak etkisini ifade etmek için kullanılan bir ölçüttür. Soğukta vücuttan ısı kaybı çok fazla olduğu için özellikle sıfırın altındaki derecelerde önemlidir. Isı-nem indeksi; hava sıcaklığının nem ile ortak etkisini ifade etmek için kullanılan bir ölçüttür. Nemin etkisi de rüzgarın etkisine benzer. Etkili ısı indeksi; sıcaklık, nem ve rüzgar hızının ortak etkilerinin ifadesidir. Bu üç faktörün canlı organizma üzerindeki etkisini belirten birime etkili ısı denir. Bu ölçüt kullanılarak, populas-yonların iklimden kaynaklanan yıllık kümülatif stres'i belirlenir. Bioklimatogram-lar; iklimin hastalık üzerindeki etkisini epidemiyolojik açıdan değerlendirmeye ya­rayan grafiklerdir. Bu grafikler bir bölge için ısı ve yağış miktarlarının ortalamasını genellikle bir yıl için aylık dilimler halinde gösterirler. Bu grafikler biyolojik verile­rin (serbest yaşayan patojenlerin ve vektörlerin minimum veya maksimim yaşama koşulları gibi) değerlendirilmesinde kullanılır.

Fiziksel Çevre: Yerleşim ve Toprak

Hayvanların yaşadığı bölgeler direkt olarak makroiklim koşullarının etkisi altın­da olduğundan farklı bölgelerde yaşayan hayvanların içinde bulunduğu koşullar da farklı olacaktır.

Jeolojik oluşumu­na ve iklim koşullarına bağlı olarak çeşitli bölgelerdeki toprak tipleri farklıdır, Toprak tipi ikli m ile birlikte direkt olarak bitki örtüsünü ve bu da dolaylı olarak hayvan populasyonlarımn yapısını etkiler. Toprak tipi, bir mikroiklimdeki nem oranı ile de ilişkilidir. Geçirgenlik ve kimyasal içerik ile birlikte bu faktör patoje-nik etkenlerin toprak üzerindeki yaşam koşulları üzerine önemli rol oynar.

Fiziksel Çevre: Barınak

Barınakların ana fonksiyonu hayvanı iklim koşullarından korumaktır. Barınağın ti­pine göre ısı, hava dolaşımı, nem, ışık, zemin ve altlık kontrollü koşullarda tutula­bilir. Bu faktörlerin her birisi hastalık oluşumunu direkt ve dolaylı olarak etkileye­bilir.

Yüksek nem ayrıca, patojenik etkenlerin üreme­sine uygun bir ortam yaratır. Barınak zemininin yapısı hayvanların ayak hastalıkla­rı ile ilişkili olabilir. Altılığın niteliği çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasında rol oyna­yabilir.

Biyolojik Çevre: Flora ve Fauna

Bir yerin bitki örtüsü flora, hayvan içeriği fauna olarak ifade edilir.

Bitkiler, direkt veya indirekt yolla hayvan hastalıklarının oluşumunda rol oynayabilirler. Florada­ki zehirli veya zararlı bitkiler doğrudan hastalığa neden olabildikleri gibi, yararlı bitkiler özellikle bağışıklık sistemini destekleyerek infensiyonlara karşı direnci arttırabilirler. Belirli infeksiyöz etkenler faunadaki yabani hayvanlar tarafından ta-sınırlar. Bir bölgede bu hayvanların bulunması, evcil hayvanlar için önemli bir risktir.

Biyolojik Çevre: İnsan

Biyolojik çevrenin bir unsuru olan insan evcil hayvanların sağlığı üzerinde en et­kili faktörlerden birisidir. İnsan faktörü, makroiklim belirleyicileri dışındaki tüm çevre belirleyicilerini değiştirebilir. İnsan unsuru tarafından direkt olarak belirle­nen faktörler, insanın kendisi, yetiştirme, diyet, hayvanın kullanım alanı ve ba­kımdır. İnsan direkt olarak hayvanları infeksiyöz etkenlerle bulaştırabilir. Ayrıca insan tarafından üretilen kimyasal maddeler, gazlar ve çevre kirliliği hayvan sağ­lığını direkt olarak etkiler. Hayvan barınaklarında veya yetiştirmelerindeki hay­van populasyonunun sıklığı hastalıkların çıkışını ve yayılışını kolaylaştırır.

Biyolojik Çevre: Stres

Stres, çevreden gelen ve vücudun dengesini bozan uyarımlara karşı oluşan biyo­lojik reaksiyonların bir yansımasıdır. Stres yaratan faktörlere stresör denir.

Eğer strese karşı gelişen biyolojik reaksiyon uygun veya yeterli değilse patolojik lezyon-lar ortaya çıkar. Stres, çeşitli hastalıkların sekonder belirleyicisidir. Stresin devamı protein kaybına, anormal organ fonksiyonlarına, immun sistemin ve yangısal reak­siyonların baskılanmasına neden olur. Uygun olmayan tüm çevre belirleyicileri bir stres nedenidir. Ayrıca, hayvan nakli, yetersiz beslenme, aşılama, kastrasyon, boy­nuz, kuyruk ve kulak kesimi hayvanlarda strese neden olur. Stres, primer bir has­talık nedeni de olabilir.

MİKROORGANİZMALARIN BULAŞMASI VE YAYILMASI

Mikroorganizmaların Vücuda Girişi

Sindirim sistemi yoluyla; mikroorganizmaların vücuda giriş kapılarından en önemlisi sindirim kanalıdır. İnfeksiyöz etkenler, kontamine yem ve sular ile vücu­da girer. Bu yolla vücuda giren etkenler arasında sindirim sistemi patojenleri ya­nında diğer sistemlerde hastalık oluşturanlar da vardır. Solunum sistemi yoluyla; hava çok sayıda mikroorganizma içerir ve bu etkenler soluk havası ile alınabilirler. Bu etkenlerin çoğu üst solunum yollarında tutulur, daha küçük yapıda olanlar (vi-ruslar, mikoplazmalar) akciğerlere kadar inerler. Solunum sistemine giren etkenler genellikle solunum sistemi infeksiyonlarına neden olurlar. Ürogenital sistem yo­luyla; mikroorganizmalar dişi genital kanalına çiftleşme, suni tohumlama yoluyla veya vulvadan direkt temas ile girerler (assendens yol). Erkek genital kanalına ve üriner sisteme dışarıdan giriş ise çok ender görülür. Erkek ve dişi genital ve üriner sistemlerine dolaşımdan geçen (dessendens yol) etkenler de vardır. Deri yoluyla; sağlam deri çoğu etkenin vücuda girişine izin vermez, ancak yaralanma ve yanık gibi deri bütünlüğünün bozulduğu durumlarda deride bulunan veya çevreden bu­laşan mikroorganizmalar bu yolla vücuda girebilirler. Bazı etkenler sağlam deriden de vücuda girebilirler (örn; brusella, leptospira). Göz ve kulak mukozası yoluy­la; çoğu göz patojenleri ve bazı mukoza patojeni viruslar göz mukozasından gire­bilirler. Kulak mukozası ile giriş yolunu daha çok fırsatçı patojenler kullanır. Do­laşım sistemi yoluyla; normal koşullarda mikroorganizmalar dolaşım sistemine direkt olarak ulaşamazlar. Ancak, derin yaralanmalar, operasyonlar, injeksiyon ve kan emici arthropodların bulunduğu durumlarda kan dolaşımına direkt mikroor­ganizma girişi olabilir. Meme başı kanalı yoluyla; çevrede veya meme başında bulunan mikroorganizmalar, meme başı kanalından içeri girebilirler. Normal me­me başı kanalı kapalıdır, ancak sağım ve sonraki bir saat için açık kalır ve etken girişine izin verir.

Mikroorganizmaların Vücutta Yayılması

Hücrelerarası yayılma; özellikle invazif karakterdeki mikroorganizmalar ve vi-ruslar, vücuda giriş noktalarında veya kolonize oldukları yerlerde hücreden hücre­ye yayılabilirler. Bu yayılma şekli deride, mukoz membranlarda ve vücut dokula­rında görülebilir. Fagositik hücrelerle yayılma; hücreiçi patojenlerin çoğunluğu makrofajlar tarafından fagosite edilmelerine karşın öldürülemezler. Dolayısıyla, bakteriyi fagosite eden hücre vücudun bir başka bölgesin göç ettiği zaman bakte­riyi de oraya taşımış olur. Kan yoluyla yayılma; invazif bakterilerin bir kısmı ka­nı sadece yayılma, bir kısmı da hem yayılma hemde üreme aracı olarak kullanır­lar. Kanı yayılma aracı olarak kullanan bakteriler, vücuda girdikten sonra kana ge­çer, burada bakteriyemi dönemi geçirdikten sonra ilgi duydukları organa yerleşir­ler. Lenf yoluyla yayılma; bazı mikroorganizmalar vücutta üredikten sonra lenf dolaşımı ile yayılır ve lenf yumrularına yerleşirler. Sinir yoluyla yayılma; bazı in-feksiyöz etkenler periferik sinirden vücuda girer ve sinir boyunca beyine doğru ilerler.

 

Mikroorganizmaların Vücuttan Çıkışı

Deri yoluyla; deride infeksiyon oluşturan etkenler yine deri salgıları ile vücuttan çıkar ve çevreye yayılırlar. Solunum sistemi yoluyla; solunum sistemine yerleşen etkenler buradan burun akıntısı, mukoid salgılar ve öksürük vasıtasıyla dışarı çı­karlar.

Sindirim Sistemi yoluyla; infeksiyöz etkenler sindirim sisteminden dışkı veya kusma ile yolla çıkarlar.

Ürogenital sistem yoluyla; idrar ile ancak spesifik hastalık etkenleri vücut dışına çıkar.

Salgılar yoluyla; mastitis etkenleri ve bazı sistemik infeksiyon et­kenleri süt ile vücut dışına çıkarlar.

Mikroorganizmaların Bulaşma Şekilleri

Vertikal Bulaşma

İnfeksiyöz etkenlerin bir nesilden diğerine taşınmasına vertikal bulaşma denir.

Vertikal bulaşma herditer veya kongenital bulaşma şeklinde olabilir.

Herediter Bulaşma

Anne veya babanın genomuna entegre olabilen bazı infeksiyon ajanların DNA kopyalarının embriyoya taşınmasıdır (örn; retroviruslar).

Kongenital Bulaşma

Çiftleşmenin herhangi bir anından doğuma kadar geçen sürede olan bulaşmaya kongenital bulaşma denir. Bu bulaşma şekli memelilerde uterusta, kanatlılarda yu­murta kanalında gerçekleşir. Kongenital bulaşma abortus, malfarmasyonlu yavru doğumu veya gizli infekte yavru doğumu ile sonuçlanabilir. Kongenital bulaşma germinal, plasental veya doğum anında olabilir. Germinal bulaşma, ovumun biz­zat kendisinin veya yüzeyinin infeksiyöz etkeni barındırmasına bağlı olarak embri­yonun infekte olmasıdır. Germinal bulaşmaya kanatlı hayvanlarda çok rastlanır.

Plasental bulaşma, annedeki infeksiyöz etkenlerin plasentadan geçerek yavruya bulaşmasıdır.

Doğumda bulaşma, annenin alt genital kanalında bulu­nan etkenlerin doğum anında yavruyu bulaşması şeklinde olur.

Horizontal Bulaşma

Horizontal bulaşma doğumdan sonra oluşan her türlü bulaşmadır; bu nedenle postuterin bulaşma da denir. İnfekte bir hayvanla fiziksel temas veya hayvanın her türlü atığı ile temas sonucu oluşan horizontal bulaşma şekline direkt bulaşma de­nir. Bu bulaşma şeklinde hastalık etkeni, bir hayvandan veya hayvanın atık ve akıntılarından başka bir hayvana, herhangi bir aracı olmaksızın deriden veya mu­kozadan direkt olarak geçer.

Duyarlı hayvanlar bunları ağız yoluyla aldıklarında infekte olurlar. Bu bulaşma şekline fekal-oral bulaşma da denir. Duyarlı hayvan­lar etkenleri çiftleşme sırasında alabilirler; bu bulaşma şekline veneral bulaşma denir. İnfekte hayvanların solunum sisteminden burun akıntısı ve öksürük yoluyla çıkan etkenler de çevredeki duyarlı hayvanları bulaştırabilir. Bu bulaşma şekline damlacık infeksiyonu veya hava kökenli bulaşma denir.

Hastalık etkenlerinin bir hayvandan diğerine canlı veya cansız aracılar veya in­san vasıtasıyla bulaşmasına indirekt bulaşma denir. Tıbbi veya cerrahi bir mü­dahale sırasında, hekimin hayvanı infekte etmesi şeklinde oluşan indirekt bulaş­maya iatrojenik bulaşma denir. Cerrahi müdahale sırasında hekimin elinin, ör­tülerin, cerrahi aletlerinin veya enjektörlerinin kontamine olması bulaşmaya ne­den olabilir.

Cansız Aracılarla Bulaşma

İndirekt bulaşmanın diğer bir yoludur. Hastalık etkenlerinin taşınmasında rol oy­nayan cansız aracılar koşum ve tımar takımları, kuluçka makinaları, yumurta viol-leri, yem ve su kaplarıdır. Ayrıca, insan tarafından hazırlanan et unu ve kemik unu gibi hazır yemler de bulaşmada rol oynayabilir; böyle aracılara fomit adı verilir.

Canlı Aracılarla Bulaşma

Genellikle konaktan farklı türde vertebralı veya vertebrasız hayvanların rol oyna­dığı bulaşma şeklidir. İnfeksiyon etkenlerini vücutlarında taşıyıp, diğer tür hayvan­lara bulaştıran vertebralı aracılara rezervuar veya rezervuar konak denir. İnfeksi­yöz etken rezervuarda yaşayıp çoğalabilir, ancak genellikle hastalık oluşturmaz.

Hastalık etkenlerini vertebralı hayvanlara taşıyan veya bulaştıran vertebrasız aracılara vektör denir.

Hastalık etkeninin geçirdiği evrelere göre vektörler mekanik ve biyolojik ol­mak üzere ikiye ayrılır. Eğer hastalık etkeni vektörde hiç bir üreme ve gelişme dö­nemi geçirmiyorsa, böyle taşıyıcılara mekanik vektör denir. Mekanik vektörler, bir hayvandan aldıkları etkeni diğer hayvana taşırlar.

Eğer hastalık etkeni, duyarlı konakçı hayvana geçmeden önce vektörün vücudun­da yaşam siklusunun bir bölümünü geçiriyorsa veya çoğalıyorsa, böyle vektörlere biyolojik vektör denir. Biyolojik vektörler vasıtasıyla üç tip bulaşma olur.

Hastalık etkeni yaşam siklusunun gerekli bir evresini mutlaka vektörde ge­çirmek zorundadır. Ancak bu devreyi geçirdikten sonra duyarlı konağı in-fekte edebilir.

Hastalık etkeni ancak biyolojik vektör içinde üredikten sonra duyarlı konak­çıları ifekte edebilir.

Hastalık etkeni duyarlı konakçı hayvana geçmeden önce vektörün vucu-dunda hem bir yaşam evresi geçirir, hem de çoğalır. Bazen de etken vektör­de gelişim evresi geçirir ve vektörün dışkısı ile dışarı çıkar. Duyarlı hayvan etkeni bu dışkı vasıtasıyla alır; hayvanın infekte olması için vektörle direkt teması gerekli değildir. Buna sterkoraryan bulaşma denir.

Konak Tipleri

Tüm bulaşma olaylarının sonunda hastalık etkeninin son olarak bulaştığı hay­vana son konak denir. Bu, bulaşma ile ilgili dinamik olayların tamamlandığı ko­nakçıyı ifade eder.

. Parazitolojide son konak ile eş anlamlı olarak belir­leyici konak terimi kullanılır. Bu terim, etkenin seksüel üreme fazını tamamladı­ğı konakçıyı ifade eder. Bir infeksiyonun endemik olarak seyrettiği bir bölgede, in-feksiyon etkenini barındıran veya hastalanan hayvanlara primer konak denir

Başta vi­ruslar olmak üzere infeksiyöz etkenlerin, yaşamlarını devam ettirebilmeleri için ge­nellikle bir primer konağa gereksinimleri olduğu için, bunlara kalıcı konak da de­nir. Etkeni taşıyan ve genellikle hastalanmayan, fakat bulaşmada rol oynayan ko­nağa sekonder konak denir.

Sekonder konak terimi ile eşanlamlı olarak parazitolojide paratenik konak, entomolojide mekanik vektör terimleri kullanılabilir. Böyle konaklarda parazitin gelişme dönemi yoktur.

Vücu­dunda gelişme evrelerinden birini, genellikle aseksüel üreme geçiren parazit bu­lunduran konaklara arakonak denir. Bir hayvan popülasyonuna girerek duyarlı hayvan sayısının artmasına dolayısıyla infeksiyöz etkenin yayılmasına olanak sağ­layan hayvanlara güçlendirici konak denir. Bu terim daha çok viral infeksiyon-larda kullanılır. İnfeksiyöz etkenleri genellikle bulaştırmayan hayvanlara rastlan­tısal konak veya geçici konak denir. Diğer konakçı tipleri arasında bağlantı ku­ran konağa bağlantı konağı denir. Bunların vücutlarında etkenin herhangi bir ge­lişme evresi geçmez. Etkeni uzun süre bulaştırmadan vücudunda tutan konağa gizleyen konak denir.

İnfeksiyonun Uzaklara Taşınması

Hayvan hareketleri iki şekilde olabilir; infek-siyonu taşıyan yabani hayvanlar göç edebilir veya infeksiyonun endemik olarak seyrettiği bölgelerdeki hayvanlar insanlar tarafından nakledilebilir. Her iki durum­da da hayvanlar üzerindeki vektörler de bunlarla taşınırlar.

Rüzgar ve akarsular gerek respiratorik ve veziküler hastalık etkenlerini gerekse vektörleri uzak bölgelere taşıyabilirler.

Aşı gibi biyolojik ürünlerinin ve hayvanlardan hazırlanan yemlerin nakli de in-feksiyonların ülkelerarasında yayılmasına neden olabilir. Aynı tür mikroorganiz­maların değişik ülkelerde infeksiyona neden olan tipleri farklı olabilir. Bir ülkede belirli bir suşa karşı hazırlanan canlı attenüe bir aşı, başka bir ülkedeki hayvanla­ra uygulandığında klinik infeksiyonlara neden olabilir. İnfekte hayvanlardan hazır­lanan yem ürünleri de infeksiyonların çok uzak bölgelere yayılmasına neden ola­bilir.

İnfeksiyonlann Yayılmasıyla İlgili Faktörler

Hastalık Belirleyicilerinin Rolü

İnfeksiyonların bulaşmasını ve yayılmasını etkileyen konak faktörü, konağın du­yarlılığıdır. Bu duyarlılık, tür, ırk, yaş, cinsiyet ve bağışıklık gibi faktörlere bağlıdır (Bak. Hastalık determinantları). Bulaşmada etkene bağlı faktörler, infektivite, viru-lens ve dayanıklılıktır. Etkenlerin infektivitesi, infeksiyonu başlatmak için gerekli mikroorganizma miktarı ile ilişkilidir. Eğer bir mikroorganizma birden çok hayvan türünü infekte edebiliyorsa, infektivitesi türler arasında farklılık gösterebilir.

İnkübasyon Periyodu

Etkenin vücuda girdiği andan yerleştiği ana kadar geçen süreye prepatent periyot denir. İnfeksiyonun başlangıcından klinik belirtilerin görüldüğü ana kadar geçen süreye ise inkübasyon periyodu (kuluçka dönemi) denir. Bu yüzden, gizli infeksi-yonlarda prepatent periyod vardır, inkübasyon periyodu yoktur. Bu periyodlar be­lirli bir etken ve konak için bile sabit değildir. Kısa inkübasyon periyoduna sahip hastalıkların klinik seyri de kısa sürer; hasta kısa sürede iyileşir veya ölür. Böyle infeksiyonların yayılması için, etkenin yaşam zincirini sürdüreceği konakları bul­ması, dolayısıyla yüksek bir konak yoğunluğuna gereksinim vardır.

İnkübasyon periyodu uzun olan hastalıklarda ise etken konak vücudunda uzun süre kalıp çevreye bulaştığı için, böyle infeksiyonlar populasyon yoğunluğu­nun az olduğu yerlerde de kolayca yayılır (örn; kuduz, tüberküloz, leptospirozis, yavaş virus infeksiyonları).

Etkili Temas

Etkili temas terimi, infeksiyon oluşması muhtemel koşulları ifade eder. Etkili te­mas, etkenin dayanıklılığına, vücuda giriş ve çıkış yollarına ve konak dağılımına bağlıdır. Bazı hastalıklarda etkili temas süresi çok kısadır. Bazı hastalıklarda ise çok uzundur

İnfektivite sü­resi, infekte bir hayvan tarafından bulaştırılabilecek duyarlı konakçıların sayısını belirler. Bir bölgedeki hayvan türlerinin dağılımı da infeksiyonun yayılması üzeri­ne etkili olabilir. Bu durum aynı bölgede aynı etkeni taşıyan birden fazla tür bu­lunduğunda söz konusu olur. Ancak bu durumda da mutlak bulaşma olacağı an­lamı çıkmaz.

İNFEKSİYON TİPLERİ

Vücuttaki Konumlarına Göre

Vücuda girdikten sonra tüm vücuda yayılabilen ve birden çok sistemde belirlenebilen pa­tojenlerden ileri gelen infeksiyonlara generalize infeksiyon denir.

Vücudun sadece belirli bir dokusunda, organında veya siste­minde görülen infeksiyonlara lokal infeksiyon denir.

Fokal infeksiyon, vücudun bezsi ve cepsi yapılarındaki odaklar­dan kaynaklanan infeksiyon şeklidir.

Latent infeksiyon, ko­nak ile patojen arasındaki ilişkinin dengeli olduğu durumlarda patojenin hastalık belirtileri oluşturmadan vücutta bulunmasını ifade eder.

Fırsatçı infeksiyon, hayva­nın normal florasında bulunan mikroorganizmaların, floranın bozulması veya ba­ğışıklığın baskılanması halinde oluşturdukları infeksiyon şeklidir.

Gizli infeksiyon, hayvanın hastalanma olasılığı ol­madan patojeni vücudunda taşıması durumudur.

Hastalık belirtilerinin ortaya çıkması için birden çok pato­jenin birlikte faaliyetinin gerekli olduğu duruma ortak infeksiyon veya ko-infek-siyon denir

Bir patojen hastalık oluşturduktan sonra ikinci bir patojen hastalığa katılır ve has­talık tablosunu şiddetlendirirse ikinci etkenin olaya katılmasına sekonder infek-siyon denir.

Hastalık Seyrine Göre

İnkübasyon süresi çok kısa olan ve genellikle çok az klinik belirti gösteren veya hiç göstermeyen infeksiyonlara pera-kut infeksiyon denir.

İnkübasyon süresi kısa olan ancak klinik belirtiler oluşturan in-feksiyonlara akut infeksiyon denir

Subakut infeksiyon akut ve kronik hasta­lık seyirleri arasına sokulan seyir şeklidir ve genelde 2 haftalık bir süreyi ifade eder. Gerek inkübasyon süresi gerekse hastalık süresi uzun olan infeksiyonlara kronik infeksiyon denir.

POPULASYONDA İNFEKSİYON

Bireyleri arasında ve diğer populasyondaki hayvanlarla çok teması olan populasyonlara kontagiyöz popülasyon denir.  Ayrılmış, çevreyle ilişkisi az olan hayvanları barındıran populasyonlara separe populasyon denir.  Zaman zaman giriş ve çıkışlar olan separe populasyonlara açık populasyon de­nir. Hayvan hareketleri tamamen kısıtlanmış ve dışarıyla hiç ilişkisi olma­yan populasyonlara kapalı populasyon denir.  Bir hastalık veya olaya konu olan populasyona riskteki populasyon denir.

Populasyondaki İnfeksiyon Seyri

Populasyonda infeksiyonların seyri, belirli bir zaman boyutunu ve etkilenen hay­vanların sayısını ifade edecek şekilde ele alınır. Bu durum, yeni infeksiyon vakala­rını veya belirli bir olayın sayısını dikey eksende, zamanı yatay eksende, yani va­kaları zamana karşı veren grafiklerle veya sıklık poligonları ile açıklanır. Epidemi-yolojide bu grafiklere, daha doğrusu hastalığın grafikte izlenen seyrine epidemik eğri denir. Epidemik eğri, bir populasyondaki infeksiyonun dinamik gelişimini gösterir. Epidemiyolojik açıdan populasyonlarda dört tip infeksiyon seyredebilir: sporadik, endemik, epidemik ve pandemik.

Sporadik İnfeksiyon

Eğer bir infeksiyon bir populasyonda bireysel vakalar halinde, nadiren ve düzen­siz olarak görülüyorsa buna sporadik infeksiyon denir. Sporadik infeksiyonlar ge­nellikle çiftlik ve köy gibi küçük populasyonlarda ortaya çıkar.

Endemik İnfeksiyon

Eğer bir infeksiyon populasyonda belirli bir oranda sürekli bulunuyorsa buna en­demik infeksiyon denir. Endemik seyirli infeksiyonlarda, etkenin populasyon içinde sürekli bulunması ve düzenli olarak bulaşması söz konusu olduğundan böyle hastalıklar belirli bölgelerde yerleşmişlerdir.

 

Epidemik İnfeksiyon

Bir populasyonda hiç görülmeyen bir infeksiyon ortaya çıkar veya çok düşük en-demik düzeyde seyreden bir infeksiyonun vaka sayısı aniden artarsa bu duruma epidemi adı verilir. Endemik seyirli infeksiyonun artmasına artan endemi adı da verilir. Epidemik infeksiyonlar pratikte "salgın" olarak da ifade edilir. Epidemilerin oluşumu ve düzeyi genellikle önceden tahmin edilemez.

Pandemik İnfeksiyon

Bir epidemi ortaya çıktığında, populasyonun daha önce var olmayan bir veya da­ha çok faktörle karşı karşıya kaldığı, yani hastalık determinantlarının mutlaka de­ğişmiş olduğu anlaşılır. Epidemilerin genel özelliklerinden birisi, infeksiyonun ani­den ortaya çıkması ve hemen dikkati çekmesidir. Epidemiler, kaynaklarına ve za­man içindeki dağılımlarına göre ikiye ayrılırlar: nokta epidemisi ve yayılan epide­mi. Bir populasyondaki hayvanlar ortak bir kaynaktan ve aynı zamanda infekte olurlarsa, ortaya çıkan duruma nokta epidemisi denir. Bu tip epidemide vakalar aniden ve çok kısa zaman aralıklarında görülür. Bir populasyondaki hayvanlar or­tak bir kaynaktan fakat farklı zamanlarda infekte olurlarsa, ortaya çıkan duruma ortak kaynak epidemisi denir. Bu tip epidemide hayvanların etkenle teması kı­sa da olsa belli bir zaman periyoduna dağılır; buna bağlı olarak hastalık vakaları da aralıklarla görülür.

Pandemik İnfeksiyon

Çok geniş boyutlu olan, ülkelerarası, hatta kıtalararası yayılma eğilimi gösteren epidemilere pandemi adı verilir. Pandemik infeksiyonlar görüldükleri ülkelerde genellikle endemik seyir göstermezler, yani pandemik infeksiyon oluşmadan önce o populasyonda hastalık yoktur. Pandemilere virulensi çok yüksek olan mikroor­ganizmalar, neden olurlar. Pandemiler genellikle belirli ve uzun zaman periyotla­rında ortaya çıkarlar. Bunun başlıca nedeni, latent dönemde populasyondaki sürü bağışıklığının çok düşük düzeye inmesidir.

Epidemiyolojik Oranlar

Epidemiyolojide çeşitli verileri içeren iki sayısal değeri karşılaştırmak için üç yol kullanılır ve bunlar "rate", "ratio" ve "pro-portion" terimleri ile tanımlanır. Bu üç terimin anlamları farklı olmasına rağmen, Türkçe'de üçünün de sözlük anlamı "oran" dır. Bu nedenle terimler orijinal şekil­lerinde kullanılmışlardır. Ratio, bir kantitatif ölçüyü diğerine bölerek elde edilen bir değerdir.

Pro-portion, bir kantitatif değerin, içinde yer aldığı topluluk değerine oranıdır.

Proportionda zaman kavramı yoktur ve herhangi bir zaman kesitindeki olayları kasteder. Rate, bir de­ğerde (pay) belirli bir zaman aralığında oluşan değişikliği diğer değere (payda) göre ifade eden bir terimdir. Zaman paydanın bir parçası olarak yer alır.

Bir hayvan populasyonda infeksiyon ortaya çıktığında gözlemlerin, örneğin, ölen hayvanların, riskteki populasyon ile kantitatif olarak karşılaştırılması ve de­ğerlendirilmesi gerekir. Bu amaçtan yola çıkan ve en sık kullanılan epidemiyolojik kavramlar şunlardır.

Prevalans, belirli bir populasyonda ve herhangi bir zaman kesitindeki vaka düzeyini belirtir. Prevalansta, eski ve yeni olaylar ayırt edilmez. Böylece prevalans günlük, haftalık, aylık, yıllık veya yaşam boyu olabilir.

İnsidens, bir populasyonda, belirli bir zaman periyodu içinde ortaya çıkan ye­ni hastalık vakalarını belirtir. Diğer bir deyişle, insidens hayvanların sağlıklı ko­numdan hasta konuma geçişini ölçer. İnsidensin iki önemli unsuru; yeni vakaların sayısı ve yeni vakaların oluştuğu zaman aralığıdır. Bir hastalığın bir populasyonda­ki insidensini saptamak için belirli aralıklarla araştırma yapılması gerekir. İnsidens oranında, pay belli zaman aralığındaki vaka sayısını, payda her bir hayvanın risk­te olduğu zaman aralığının toplamını kapsar.

Letalite, bir hastalıktan ölen hayvanların tüm hasta hayvanlara oranını gösterir ve genellikle yüzde oranla ifade edilir.

Morbidite, bir populasyondaki hasta veya infekte hayvanların populasyonda­ki tüm hayvanlara oranıdır ve genellikle yüzde oranla ifade edilir.

Mor­bidite, genellikle klinik seyirli infeksiyonların bulaşma gücünü göstermek için kul­lanılan bir ölçüdür. Mortalite, bir populasyonda belli bir hastalıktan ölen hayvan­ların populasyondaki tüm hayvanlara oranıdır ve genellikle yüzde oranla ifade edi­lir.

Kümülatif insidens, bir populasyonda, belli bir periyodun başlangıcında sağlıklı olup periyodun sonunda hasta olan hayvanların, periyod başlangıcındaki sağlıklı hayvanlara oranıdır.

 

NOT: Bu ünitede epidemiyolojinin bölümleri iyi bilinmelidir.

Yukarıya Git