ÜNİTE 1 - EPİDEMİYOLOJİ
EPİDEMİYOLOJİNİN AMACI VE BÖLÜMLERİ
Epidemiyoloji, populasyonlarda hastalıkların sıklığını, dağılımını ve hastalık oluşumunu etkileyen faktörleri inceleyen ve bu hastalıklara yönelik hedefleri ve yöntemleri belirleyen bir bilim dalıdır. Epidemiyolojinin çalışma alanları veya amaçları üç ana bölüm altında incelenebilir. Epidemiyoloji, nedeni bilinmeyen hastalıkların kökeninin araştırılmasında bir teşhis aracı olarak kullanılabilir. Epidemiyoloji, populasyondaki infeksiyonların özelliklerinin belirlenmesinde kullanılabilir. Bir hastalığın epidemiyolojisi dendiği zaman, hastalığın populasyon düzeyindeki özellikleri ve çevreyle ilişkilerine bağlı özellikleri anlaşılır.
Epidemiyoloji, infeksiyon kontrol programlarının planlanması ve izlenmesinde kullanılabilir. Bir hayvan populasyonundaki hastalıkları kontrol altına almak veya ortadan kaldırmak için, hastalığın boyutlarını, oluşumu ile ilgili faktörleri, mücadele etmek için gerekli yöntemleri, bunun maliyetini ve olası sonuçlarını bilmek gerekir. Hastalıkların tüm bu yönleriyle epidemiyoloji ilgilenir. Epidemiyoloji, hastalıkları ele alma yönüne ve kullanılan yöntemlere göre dört dala ayrılabilir.
Tanımlayıcı epidemiyoloji, sahada hastalığın ve hastalık nedenlerinin gözlenmesi anlamına gelir ve epidemiyolojik bir araştırmanın ilk adımıdır.
Tanımlayıcı epidemiyoloji, hastalığın dağılımı, boyutları, görülme zamanı, etkilenen türler populasyonlar, hastalık sıklığı, yeni vakaların görülmesi, olası etken, konak ve çevre faktörleri ve bulaşma yolları gibi yönlerini kapsar. Yapılan gözlemler bazen tamamen sübjektif olabilir ancak, ve diğer bilimsel disiplinler ile birlikte yapılan gözlemlerde genellikle sonuçta bir hipotez ortaya çıkar.
Deneysel epidemiyoloji; seçilen veya oluşturulan gruplarda hastalığın gözlenmesi anlamına gelir. Deneysel epidemiyolojide genellikle bir hipotezin test edilmesi amaçlanmıştır. Bu tip epidemiyolojik yaklaşım, doğal hastalık vakalarının veya deneysel hastalık vakalarının gözlenmesinde kullanılabilir. Doğal hastalık vakalarının gözlenmesinde, devam etmekte olan hastalıkla ilgili hayvan populasyonlarında seçilen gruplarda gözlemler yapılır veya biten bir hastalıkla ilgili veriler gruplara ayrılarak incelenir. Bu gruplar mevcut hayvan po-pulasyonunun yapısına ve populasyonu etkileyen faktörlere göre, araştırmacının belirlediği yönde seçilir. Deneysel yolla oluşturulan hastalıklardan ise çeşitli değişkenleri kapsayan hayvan grupları oluşturulur ve gözlemler bu gruplarda yapılır. Deneysel epidemiyolojide populasyon içinde mutlaka kontrol grupları bulunur. Analitik epidemiyoloji; tanımlayıcı ve deneysel epidemiyoloji gözlemlerinin kantitatif veriler haline çevrilip, matematiksel ve istatistiksel yöntemlerle değerlendirilmesini kapsayan epidemiyoloji dalı analitik epidemiyolojidir. Analitik epidemiyolojide genellikle hipotez edilen ilişkilerin istatistiksel önemi belirlenir. Teorik epidemiyoloji, doğal hastalık oluşumu ve bununla ilgili faktörlerin matematiksel olarak değerlendirilip hastalık modeli oluşturulmasını kapsar.
Bir hastalığın oluşumunu ve populasyondaki sıklığını etkileyen her faktöre veya değişkene "belirleyici" (determinant) denir. Hastalık oluşumunu etkileyen belirleyicileri tanımlayan çeşitli kavramlar vardır. Primer belirleyiciler, hastalık oluşumu için gerekli olan ve varlıkları hastalık üzerine çok önemli etkiler yapan faktörlerdir. Primer belirleyici olmadığında o hastalık olmaz.
Sekonder belirleyiciler, hastalık oluşumu için mutlak gerekli olmayan, ancak varlıkları hazırlayıcı ve kuvvetlendirici etki gösteren faktörlerdir.
Konak ile ilgili determinantlar, hayvanı belirli bir infeksiyona duyarlı konuma getiren faktörlerdir. Konak belirleyicilerinin başlıcalari; tür, ırk, yaş, cinsiyet, genetik ve bağışıklıktır. İnfeksiyöz etkenlerin çoğunluğu, birden fazla hayvan türünde hastalık oluşturabilmesine karşın bazı infeksiyonlar bazı hayvan türlerinde kesinlikle görülmez. Buna doğal direnç denir ve temelde o türün genetik yapısına bağlı fizyolojik veya yapısal özellikleri ile ilişkilidir. Irk özelliği, bazı hastalıklarda, özellikle hastalığın sıklığında ve şiddetinde belirleyici bir rol oynar.
Tür, ırk, yaşlanma ve cinsiyet gibi tüm konakçı belirleyicilerin temelde bireyin genetik yapısından kaynaklanan faktörler olduğu düşünülebilir. Hatta hayvana yaptırılan iş bile, hayvanın genetik yapısından kaynaklanan fiziksel özelliklerine dayanan bir belirleyicidir. Ancak, hastalığın genetik belirleyicisi dendiğinde bizzat genler ve DNA ile ilişkili hastalıklar ele alınmaktadır. Bir populasyondaki bireyler arasında belirli bir hastalığa duyarlılık veya hastalık riski bakımından farklılıklar vardır.
Bireysel bağışıklık dışında, populasyonların bağışıklık düzeylerinde de farklılıklar olabilir. Bir populasyondaki dirence sürü bağışıklığı denir ve populasyon-daki dirençli hayvanların düzeyini ifade etmek için kullanılır. Doğal sürü bağışıklığında populasyon, etken ile daha önce karşılaşmamış veya etkene karşı aşılanmamış olmasına rağmen infeksiyona karşı dirençlidir. Bunun nedeni tam olarak açıklanamamıştır ancak seleksiyon ile ilgisi olduğu düşünülmektedir. Kazanılmış sürü bağışıklığı, populasyonun etken ile ilk karşılaşmasından veya aşılanmasından sonra koruyucu antikorların gelişmesiyle oluşur. Sürü bağışıklığının etkili olabilmesi için populasyondaki tüm bireylerin koruyucu bağışıklık elemanları taşıması gerekmez. Eğer populasyondaki dirençli hayvanların oranı yüksekse, infeksiyon etkeni sürüye girdiğinde tüm duyarlı hayvanların hastalanma riski azdır. Direkt temasla geçen infeksiyonların çoğunda, sürünün %70-80'inin dirençli olması genellikle yeterli bir sürü bağışıklığı sağlar. Sürüye dışarıdan veya doğum yoluyla yeni duyarlı hayvanlar katıldığında sürü bağışıklığı azalır ve epidemiler patlak verir.
Etken Belirleyicileri
Konakçıda oluşturduğu hastalığın şiddetine ve sonuçlarına göre mikroorganizmalar çok virulent veya az virulent olarak ayrılabilir. Bir mikroorganizmanın konakçıda hastalık oluşturmasını etkileyen çok sayıda faktör vardır. Bunların bir kısmı mikroorganizmanın yapısal özellikleri ile diğerleri ise yaşam şekli ve çevre koşulları ile ilgilidir.
Çevre Belirleyicileri
Çevre faktörlerinin hem konakçı, hem hastalık etkeni ve hem de konakçı-etken ilişkileri üzerine etkisi vardır. Bu faktörler ayrıca hastalığın bulaşmasında ve taşınmasında rol oynayan aracıları da etkilerler. Çevre faktörleri arasında yer alan unsurlar da birbirleriyle ilişki içindedirler. Çevre faktörleri fiziksel (abiyotik) ve biyolojik (biotik) olmak üzere iki ana başlık altında toplanabilir. Fiziksel çevre, iklim, yerleşim, toprak ve barınak gibi, biyolojik çevre flora, fauna, insan ve stres gibi çeşitli doğal ve yapay değişkenleri içerir.
Fiziksel Çevre: İklim
İklim, başta konak olmak üzere hastalık etkeni ve biyolojik çevre belirleyicileri üzerinde de etkili olur. Epidemiyolojik açıdan iklim kavramı iki yönden ele alınabilir; makroiklim ve mikroiklim.
Makroiklim
Hayvanların doğada maruz kaldıkları genel iklim koşullarıdır. Bu iklim koşulları içine, yağış, sıcaklık, nem, rüzgar, hava basıncı, oksijen konsantrasyonu ve solar radyasyon gibi meteorolojik olaylar girer. Çevre ısısı primer bir hastalık nedenidir.
Mikro iklim
Makroiklim verileri, daha küçük alanlarda, örneğin bir otlağın zeminindeki, bir kümesteki veya şehrin bir sokağındaki gerçek iklim koşullarını yansıtmayabilir.
İklim Koşullarının Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi
İklim koşulları, belirli noktalarda ve yerden belli yükseklikte kurulmuş Stevenson gözlem aygıtları ile saptanır. Buradan elde edilen veriler izopletler üzerinde birleştirilerek daha geniş coğrafik bölgeler için anlamlı bilgiler elde edilir. İklim koşulları birbirleriyle ilişki içinde olduklarından, iklim değişkenlerinin ortak etkilerini belirlemek için çeşitli ölçütler geliştirilmiştir. Epidemiyolojik araştırmalarda kullanılan iklim kavramları şunlardır. Soğuk-rüzgar indeksi; hava sıcaklığı ile rüzgar hızının ortak etkisini ifade etmek için kullanılan bir ölçüttür. Soğukta vücuttan ısı kaybı çok fazla olduğu için özellikle sıfırın altındaki derecelerde önemlidir. Isı-nem indeksi; hava sıcaklığının nem ile ortak etkisini ifade etmek için kullanılan bir ölçüttür. Nemin etkisi de rüzgarın etkisine benzer. Etkili ısı indeksi; sıcaklık, nem ve rüzgar hızının ortak etkilerinin ifadesidir. Bu üç faktörün canlı organizma üzerindeki etkisini belirten birime etkili ısı denir. Bu ölçüt kullanılarak, populas-yonların iklimden kaynaklanan yıllık kümülatif stres'i belirlenir. Bioklimatogram-lar; iklimin hastalık üzerindeki etkisini epidemiyolojik açıdan değerlendirmeye yarayan grafiklerdir. Bu grafikler bir bölge için ısı ve yağış miktarlarının ortalamasını genellikle bir yıl için aylık dilimler halinde gösterirler. Bu grafikler biyolojik verilerin (serbest yaşayan patojenlerin ve vektörlerin minimum veya maksimim yaşama koşulları gibi) değerlendirilmesinde kullanılır.
Fiziksel Çevre: Yerleşim ve Toprak
Hayvanların yaşadığı bölgeler direkt olarak makroiklim koşullarının etkisi altında olduğundan farklı bölgelerde yaşayan hayvanların içinde bulunduğu koşullar da farklı olacaktır.
Jeolojik oluşumuna ve iklim koşullarına bağlı olarak çeşitli bölgelerdeki toprak tipleri farklıdır, Toprak tipi ikli m ile birlikte direkt olarak bitki örtüsünü ve bu da dolaylı olarak hayvan populasyonlarımn yapısını etkiler. Toprak tipi, bir mikroiklimdeki nem oranı ile de ilişkilidir. Geçirgenlik ve kimyasal içerik ile birlikte bu faktör patoje-nik etkenlerin toprak üzerindeki yaşam koşulları üzerine önemli rol oynar.
Fiziksel Çevre: Barınak
Barınakların ana fonksiyonu hayvanı iklim koşullarından korumaktır. Barınağın tipine göre ısı, hava dolaşımı, nem, ışık, zemin ve altlık kontrollü koşullarda tutulabilir. Bu faktörlerin her birisi hastalık oluşumunu direkt ve dolaylı olarak etkileyebilir.
Yüksek nem ayrıca, patojenik etkenlerin üremesine uygun bir ortam yaratır. Barınak zemininin yapısı hayvanların ayak hastalıkları ile ilişkili olabilir. Altılığın niteliği çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasında rol oynayabilir.
Biyolojik Çevre: Flora ve Fauna
Bir yerin bitki örtüsü flora, hayvan içeriği fauna olarak ifade edilir.
Bitkiler, direkt veya indirekt yolla hayvan hastalıklarının oluşumunda rol oynayabilirler. Floradaki zehirli veya zararlı bitkiler doğrudan hastalığa neden olabildikleri gibi, yararlı bitkiler özellikle bağışıklık sistemini destekleyerek infensiyonlara karşı direnci arttırabilirler. Belirli infeksiyöz etkenler faunadaki yabani hayvanlar tarafından ta-sınırlar. Bir bölgede bu hayvanların bulunması, evcil hayvanlar için önemli bir risktir.
Biyolojik Çevre: İnsan
Biyolojik çevrenin bir unsuru olan insan evcil hayvanların sağlığı üzerinde en etkili faktörlerden birisidir. İnsan faktörü, makroiklim belirleyicileri dışındaki tüm çevre belirleyicilerini değiştirebilir. İnsan unsuru tarafından direkt olarak belirlenen faktörler, insanın kendisi, yetiştirme, diyet, hayvanın kullanım alanı ve bakımdır. İnsan direkt olarak hayvanları infeksiyöz etkenlerle bulaştırabilir. Ayrıca insan tarafından üretilen kimyasal maddeler, gazlar ve çevre kirliliği hayvan sağlığını direkt olarak etkiler. Hayvan barınaklarında veya yetiştirmelerindeki hayvan populasyonunun sıklığı hastalıkların çıkışını ve yayılışını kolaylaştırır.
Biyolojik Çevre: Stres
Stres, çevreden gelen ve vücudun dengesini bozan uyarımlara karşı oluşan biyolojik reaksiyonların bir yansımasıdır. Stres yaratan faktörlere stresör denir.
Eğer strese karşı gelişen biyolojik reaksiyon uygun veya yeterli değilse patolojik lezyon-lar ortaya çıkar. Stres, çeşitli hastalıkların sekonder belirleyicisidir. Stresin devamı protein kaybına, anormal organ fonksiyonlarına, immun sistemin ve yangısal reaksiyonların baskılanmasına neden olur. Uygun olmayan tüm çevre belirleyicileri bir stres nedenidir. Ayrıca, hayvan nakli, yetersiz beslenme, aşılama, kastrasyon, boynuz, kuyruk ve kulak kesimi hayvanlarda strese neden olur. Stres, primer bir hastalık nedeni de olabilir.
MİKROORGANİZMALARIN BULAŞMASI VE YAYILMASI
Mikroorganizmaların Vücuda Girişi
Sindirim sistemi yoluyla; mikroorganizmaların vücuda giriş kapılarından en önemlisi sindirim kanalıdır. İnfeksiyöz etkenler, kontamine yem ve sular ile vücuda girer. Bu yolla vücuda giren etkenler arasında sindirim sistemi patojenleri yanında diğer sistemlerde hastalık oluşturanlar da vardır. Solunum sistemi yoluyla; hava çok sayıda mikroorganizma içerir ve bu etkenler soluk havası ile alınabilirler. Bu etkenlerin çoğu üst solunum yollarında tutulur, daha küçük yapıda olanlar (vi-ruslar, mikoplazmalar) akciğerlere kadar inerler. Solunum sistemine giren etkenler genellikle solunum sistemi infeksiyonlarına neden olurlar. Ürogenital sistem yoluyla; mikroorganizmalar dişi genital kanalına çiftleşme, suni tohumlama yoluyla veya vulvadan direkt temas ile girerler (assendens yol). Erkek genital kanalına ve üriner sisteme dışarıdan giriş ise çok ender görülür. Erkek ve dişi genital ve üriner sistemlerine dolaşımdan geçen (dessendens yol) etkenler de vardır. Deri yoluyla; sağlam deri çoğu etkenin vücuda girişine izin vermez, ancak yaralanma ve yanık gibi deri bütünlüğünün bozulduğu durumlarda deride bulunan veya çevreden bulaşan mikroorganizmalar bu yolla vücuda girebilirler. Bazı etkenler sağlam deriden de vücuda girebilirler (örn; brusella, leptospira). Göz ve kulak mukozası yoluyla; çoğu göz patojenleri ve bazı mukoza patojeni viruslar göz mukozasından girebilirler. Kulak mukozası ile giriş yolunu daha çok fırsatçı patojenler kullanır. Dolaşım sistemi yoluyla; normal koşullarda mikroorganizmalar dolaşım sistemine direkt olarak ulaşamazlar. Ancak, derin yaralanmalar, operasyonlar, injeksiyon ve kan emici arthropodların bulunduğu durumlarda kan dolaşımına direkt mikroorganizma girişi olabilir. Meme başı kanalı yoluyla; çevrede veya meme başında bulunan mikroorganizmalar, meme başı kanalından içeri girebilirler. Normal meme başı kanalı kapalıdır, ancak sağım ve sonraki bir saat için açık kalır ve etken girişine izin verir.
Mikroorganizmaların Vücutta Yayılması
Hücrelerarası yayılma; özellikle invazif karakterdeki mikroorganizmalar ve vi-ruslar, vücuda giriş noktalarında veya kolonize oldukları yerlerde hücreden hücreye yayılabilirler. Bu yayılma şekli deride, mukoz membranlarda ve vücut dokularında görülebilir. Fagositik hücrelerle yayılma; hücreiçi patojenlerin çoğunluğu makrofajlar tarafından fagosite edilmelerine karşın öldürülemezler. Dolayısıyla, bakteriyi fagosite eden hücre vücudun bir başka bölgesin göç ettiği zaman bakteriyi de oraya taşımış olur. Kan yoluyla yayılma; invazif bakterilerin bir kısmı kanı sadece yayılma, bir kısmı da hem yayılma hemde üreme aracı olarak kullanırlar. Kanı yayılma aracı olarak kullanan bakteriler, vücuda girdikten sonra kana geçer, burada bakteriyemi dönemi geçirdikten sonra ilgi duydukları organa yerleşirler. Lenf yoluyla yayılma; bazı mikroorganizmalar vücutta üredikten sonra lenf dolaşımı ile yayılır ve lenf yumrularına yerleşirler. Sinir yoluyla yayılma; bazı in-feksiyöz etkenler periferik sinirden vücuda girer ve sinir boyunca beyine doğru ilerler.
Mikroorganizmaların Vücuttan Çıkışı
Deri yoluyla; deride infeksiyon oluşturan etkenler yine deri salgıları ile vücuttan çıkar ve çevreye yayılırlar. Solunum sistemi yoluyla; solunum sistemine yerleşen etkenler buradan burun akıntısı, mukoid salgılar ve öksürük vasıtasıyla dışarı çıkarlar.
Sindirim Sistemi yoluyla; infeksiyöz etkenler sindirim sisteminden dışkı veya kusma ile yolla çıkarlar.
Ürogenital sistem yoluyla; idrar ile ancak spesifik hastalık etkenleri vücut dışına çıkar.
Salgılar yoluyla; mastitis etkenleri ve bazı sistemik infeksiyon etkenleri süt ile vücut dışına çıkarlar.
Mikroorganizmaların Bulaşma Şekilleri
Vertikal Bulaşma
İnfeksiyöz etkenlerin bir nesilden diğerine taşınmasına vertikal bulaşma denir.
Vertikal bulaşma herditer veya kongenital bulaşma şeklinde olabilir.
Herediter Bulaşma
Anne veya babanın genomuna entegre olabilen bazı infeksiyon ajanların DNA kopyalarının embriyoya taşınmasıdır (örn; retroviruslar).
Kongenital Bulaşma
Çiftleşmenin herhangi bir anından doğuma kadar geçen sürede olan bulaşmaya kongenital bulaşma denir. Bu bulaşma şekli memelilerde uterusta, kanatlılarda yumurta kanalında gerçekleşir. Kongenital bulaşma abortus, malfarmasyonlu yavru doğumu veya gizli infekte yavru doğumu ile sonuçlanabilir. Kongenital bulaşma germinal, plasental veya doğum anında olabilir. Germinal bulaşma, ovumun bizzat kendisinin veya yüzeyinin infeksiyöz etkeni barındırmasına bağlı olarak embriyonun infekte olmasıdır. Germinal bulaşmaya kanatlı hayvanlarda çok rastlanır.
Plasental bulaşma, annedeki infeksiyöz etkenlerin plasentadan geçerek yavruya bulaşmasıdır.
Doğumda bulaşma, annenin alt genital kanalında bulunan etkenlerin doğum anında yavruyu bulaşması şeklinde olur.
Horizontal Bulaşma
Horizontal bulaşma doğumdan sonra oluşan her türlü bulaşmadır; bu nedenle postuterin bulaşma da denir. İnfekte bir hayvanla fiziksel temas veya hayvanın her türlü atığı ile temas sonucu oluşan horizontal bulaşma şekline direkt bulaşma denir. Bu bulaşma şeklinde hastalık etkeni, bir hayvandan veya hayvanın atık ve akıntılarından başka bir hayvana, herhangi bir aracı olmaksızın deriden veya mukozadan direkt olarak geçer.
Duyarlı hayvanlar bunları ağız yoluyla aldıklarında infekte olurlar. Bu bulaşma şekline fekal-oral bulaşma da denir. Duyarlı hayvanlar etkenleri çiftleşme sırasında alabilirler; bu bulaşma şekline veneral bulaşma denir. İnfekte hayvanların solunum sisteminden burun akıntısı ve öksürük yoluyla çıkan etkenler de çevredeki duyarlı hayvanları bulaştırabilir. Bu bulaşma şekline damlacık infeksiyonu veya hava kökenli bulaşma denir.
Hastalık etkenlerinin bir hayvandan diğerine canlı veya cansız aracılar veya insan vasıtasıyla bulaşmasına indirekt bulaşma denir. Tıbbi veya cerrahi bir müdahale sırasında, hekimin hayvanı infekte etmesi şeklinde oluşan indirekt bulaşmaya iatrojenik bulaşma denir. Cerrahi müdahale sırasında hekimin elinin, örtülerin, cerrahi aletlerinin veya enjektörlerinin kontamine olması bulaşmaya neden olabilir.
Cansız Aracılarla Bulaşma
İndirekt bulaşmanın diğer bir yoludur. Hastalık etkenlerinin taşınmasında rol oynayan cansız aracılar koşum ve tımar takımları, kuluçka makinaları, yumurta viol-leri, yem ve su kaplarıdır. Ayrıca, insan tarafından hazırlanan et unu ve kemik unu gibi hazır yemler de bulaşmada rol oynayabilir; böyle aracılara fomit adı verilir.
Canlı Aracılarla Bulaşma
Genellikle konaktan farklı türde vertebralı veya vertebrasız hayvanların rol oynadığı bulaşma şeklidir. İnfeksiyon etkenlerini vücutlarında taşıyıp, diğer tür hayvanlara bulaştıran vertebralı aracılara rezervuar veya rezervuar konak denir. İnfeksiyöz etken rezervuarda yaşayıp çoğalabilir, ancak genellikle hastalık oluşturmaz.
Hastalık etkenlerini vertebralı hayvanlara taşıyan veya bulaştıran vertebrasız aracılara vektör denir.
Hastalık etkeninin geçirdiği evrelere göre vektörler mekanik ve biyolojik olmak üzere ikiye ayrılır. Eğer hastalık etkeni vektörde hiç bir üreme ve gelişme dönemi geçirmiyorsa, böyle taşıyıcılara mekanik vektör denir. Mekanik vektörler, bir hayvandan aldıkları etkeni diğer hayvana taşırlar.
Eğer hastalık etkeni, duyarlı konakçı hayvana geçmeden önce vektörün vücudunda yaşam siklusunun bir bölümünü geçiriyorsa veya çoğalıyorsa, böyle vektörlere biyolojik vektör denir. Biyolojik vektörler vasıtasıyla üç tip bulaşma olur.
Hastalık etkeni yaşam siklusunun gerekli bir evresini mutlaka vektörde geçirmek zorundadır. Ancak bu devreyi geçirdikten sonra duyarlı konağı in-fekte edebilir.
Hastalık etkeni ancak biyolojik vektör içinde üredikten sonra duyarlı konakçıları ifekte edebilir.
Hastalık etkeni duyarlı konakçı hayvana geçmeden önce vektörün vucu-dunda hem bir yaşam evresi geçirir, hem de çoğalır. Bazen de etken vektörde gelişim evresi geçirir ve vektörün dışkısı ile dışarı çıkar. Duyarlı hayvan etkeni bu dışkı vasıtasıyla alır; hayvanın infekte olması için vektörle direkt teması gerekli değildir. Buna sterkoraryan bulaşma denir.
Konak Tipleri
Tüm bulaşma olaylarının sonunda hastalık etkeninin son olarak bulaştığı hayvana son konak denir. Bu, bulaşma ile ilgili dinamik olayların tamamlandığı konakçıyı ifade eder.
. Parazitolojide son konak ile eş anlamlı olarak belirleyici konak terimi kullanılır. Bu terim, etkenin seksüel üreme fazını tamamladığı konakçıyı ifade eder. Bir infeksiyonun endemik olarak seyrettiği bir bölgede, in-feksiyon etkenini barındıran veya hastalanan hayvanlara primer konak denir
Başta viruslar olmak üzere infeksiyöz etkenlerin, yaşamlarını devam ettirebilmeleri için genellikle bir primer konağa gereksinimleri olduğu için, bunlara kalıcı konak da denir. Etkeni taşıyan ve genellikle hastalanmayan, fakat bulaşmada rol oynayan konağa sekonder konak denir.
Sekonder konak terimi ile eşanlamlı olarak parazitolojide paratenik konak, entomolojide mekanik vektör terimleri kullanılabilir. Böyle konaklarda parazitin gelişme dönemi yoktur.
Vücudunda gelişme evrelerinden birini, genellikle aseksüel üreme geçiren parazit bulunduran konaklara arakonak denir. Bir hayvan popülasyonuna girerek duyarlı hayvan sayısının artmasına dolayısıyla infeksiyöz etkenin yayılmasına olanak sağlayan hayvanlara güçlendirici konak denir. Bu terim daha çok viral infeksiyon-larda kullanılır. İnfeksiyöz etkenleri genellikle bulaştırmayan hayvanlara rastlantısal konak veya geçici konak denir. Diğer konakçı tipleri arasında bağlantı kuran konağa bağlantı konağı denir. Bunların vücutlarında etkenin herhangi bir gelişme evresi geçmez. Etkeni uzun süre bulaştırmadan vücudunda tutan konağa gizleyen konak denir.
İnfeksiyonun Uzaklara Taşınması
Hayvan hareketleri iki şekilde olabilir; infek-siyonu taşıyan yabani hayvanlar göç edebilir veya infeksiyonun endemik olarak seyrettiği bölgelerdeki hayvanlar insanlar tarafından nakledilebilir. Her iki durumda da hayvanlar üzerindeki vektörler de bunlarla taşınırlar.
Rüzgar ve akarsular gerek respiratorik ve veziküler hastalık etkenlerini gerekse vektörleri uzak bölgelere taşıyabilirler.
Aşı gibi biyolojik ürünlerinin ve hayvanlardan hazırlanan yemlerin nakli de in-feksiyonların ülkelerarasında yayılmasına neden olabilir. Aynı tür mikroorganizmaların değişik ülkelerde infeksiyona neden olan tipleri farklı olabilir. Bir ülkede belirli bir suşa karşı hazırlanan canlı attenüe bir aşı, başka bir ülkedeki hayvanlara uygulandığında klinik infeksiyonlara neden olabilir. İnfekte hayvanlardan hazırlanan yem ürünleri de infeksiyonların çok uzak bölgelere yayılmasına neden olabilir.
İnfeksiyonlann Yayılmasıyla İlgili Faktörler
Hastalık Belirleyicilerinin Rolü
İnfeksiyonların bulaşmasını ve yayılmasını etkileyen konak faktörü, konağın duyarlılığıdır. Bu duyarlılık, tür, ırk, yaş, cinsiyet ve bağışıklık gibi faktörlere bağlıdır (Bak. Hastalık determinantları). Bulaşmada etkene bağlı faktörler, infektivite, viru-lens ve dayanıklılıktır. Etkenlerin infektivitesi, infeksiyonu başlatmak için gerekli mikroorganizma miktarı ile ilişkilidir. Eğer bir mikroorganizma birden çok hayvan türünü infekte edebiliyorsa, infektivitesi türler arasında farklılık gösterebilir.
İnkübasyon Periyodu
Etkenin vücuda girdiği andan yerleştiği ana kadar geçen süreye prepatent periyot denir. İnfeksiyonun başlangıcından klinik belirtilerin görüldüğü ana kadar geçen süreye ise inkübasyon periyodu (kuluçka dönemi) denir. Bu yüzden, gizli infeksi-yonlarda prepatent periyod vardır, inkübasyon periyodu yoktur. Bu periyodlar belirli bir etken ve konak için bile sabit değildir. Kısa inkübasyon periyoduna sahip hastalıkların klinik seyri de kısa sürer; hasta kısa sürede iyileşir veya ölür. Böyle infeksiyonların yayılması için, etkenin yaşam zincirini sürdüreceği konakları bulması, dolayısıyla yüksek bir konak yoğunluğuna gereksinim vardır.
İnkübasyon periyodu uzun olan hastalıklarda ise etken konak vücudunda uzun süre kalıp çevreye bulaştığı için, böyle infeksiyonlar populasyon yoğunluğunun az olduğu yerlerde de kolayca yayılır (örn; kuduz, tüberküloz, leptospirozis, yavaş virus infeksiyonları).
Etkili Temas
Etkili temas terimi, infeksiyon oluşması muhtemel koşulları ifade eder. Etkili temas, etkenin dayanıklılığına, vücuda giriş ve çıkış yollarına ve konak dağılımına bağlıdır. Bazı hastalıklarda etkili temas süresi çok kısadır. Bazı hastalıklarda ise çok uzundur
İnfektivite süresi, infekte bir hayvan tarafından bulaştırılabilecek duyarlı konakçıların sayısını belirler. Bir bölgedeki hayvan türlerinin dağılımı da infeksiyonun yayılması üzerine etkili olabilir. Bu durum aynı bölgede aynı etkeni taşıyan birden fazla tür bulunduğunda söz konusu olur. Ancak bu durumda da mutlak bulaşma olacağı anlamı çıkmaz.
İNFEKSİYON TİPLERİ
Vücuttaki Konumlarına Göre
Vücuda girdikten sonra tüm vücuda yayılabilen ve birden çok sistemde belirlenebilen patojenlerden ileri gelen infeksiyonlara generalize infeksiyon denir.
Vücudun sadece belirli bir dokusunda, organında veya sisteminde görülen infeksiyonlara lokal infeksiyon denir.
Fokal infeksiyon, vücudun bezsi ve cepsi yapılarındaki odaklardan kaynaklanan infeksiyon şeklidir.
Latent infeksiyon, konak ile patojen arasındaki ilişkinin dengeli olduğu durumlarda patojenin hastalık belirtileri oluşturmadan vücutta bulunmasını ifade eder.
Fırsatçı infeksiyon, hayvanın normal florasında bulunan mikroorganizmaların, floranın bozulması veya bağışıklığın baskılanması halinde oluşturdukları infeksiyon şeklidir.
Gizli infeksiyon, hayvanın hastalanma olasılığı olmadan patojeni vücudunda taşıması durumudur.
Hastalık belirtilerinin ortaya çıkması için birden çok patojenin birlikte faaliyetinin gerekli olduğu duruma ortak infeksiyon veya ko-infek-siyon denir
Bir patojen hastalık oluşturduktan sonra ikinci bir patojen hastalığa katılır ve hastalık tablosunu şiddetlendirirse ikinci etkenin olaya katılmasına sekonder infek-siyon denir.
Hastalık Seyrine Göre
İnkübasyon süresi çok kısa olan ve genellikle çok az klinik belirti gösteren veya hiç göstermeyen infeksiyonlara pera-kut infeksiyon denir.
İnkübasyon süresi kısa olan ancak klinik belirtiler oluşturan in-feksiyonlara akut infeksiyon denir
Subakut infeksiyon akut ve kronik hastalık seyirleri arasına sokulan seyir şeklidir ve genelde 2 haftalık bir süreyi ifade eder. Gerek inkübasyon süresi gerekse hastalık süresi uzun olan infeksiyonlara kronik infeksiyon denir.
POPULASYONDA İNFEKSİYON
Bireyleri arasında ve diğer populasyondaki hayvanlarla çok teması olan populasyonlara kontagiyöz popülasyon denir. Ayrılmış, çevreyle ilişkisi az olan hayvanları barındıran populasyonlara separe populasyon denir. Zaman zaman giriş ve çıkışlar olan separe populasyonlara açık populasyon denir. Hayvan hareketleri tamamen kısıtlanmış ve dışarıyla hiç ilişkisi olmayan populasyonlara kapalı populasyon denir. Bir hastalık veya olaya konu olan populasyona riskteki populasyon denir.
Populasyondaki İnfeksiyon Seyri
Populasyonda infeksiyonların seyri, belirli bir zaman boyutunu ve etkilenen hayvanların sayısını ifade edecek şekilde ele alınır. Bu durum, yeni infeksiyon vakalarını veya belirli bir olayın sayısını dikey eksende, zamanı yatay eksende, yani vakaları zamana karşı veren grafiklerle veya sıklık poligonları ile açıklanır. Epidemi-yolojide bu grafiklere, daha doğrusu hastalığın grafikte izlenen seyrine epidemik eğri denir. Epidemik eğri, bir populasyondaki infeksiyonun dinamik gelişimini gösterir. Epidemiyolojik açıdan populasyonlarda dört tip infeksiyon seyredebilir: sporadik, endemik, epidemik ve pandemik.
Sporadik İnfeksiyon
Eğer bir infeksiyon bir populasyonda bireysel vakalar halinde, nadiren ve düzensiz olarak görülüyorsa buna sporadik infeksiyon denir. Sporadik infeksiyonlar genellikle çiftlik ve köy gibi küçük populasyonlarda ortaya çıkar.
Endemik İnfeksiyon
Eğer bir infeksiyon populasyonda belirli bir oranda sürekli bulunuyorsa buna endemik infeksiyon denir. Endemik seyirli infeksiyonlarda, etkenin populasyon içinde sürekli bulunması ve düzenli olarak bulaşması söz konusu olduğundan böyle hastalıklar belirli bölgelerde yerleşmişlerdir.
Epidemik İnfeksiyon
Bir populasyonda hiç görülmeyen bir infeksiyon ortaya çıkar veya çok düşük en-demik düzeyde seyreden bir infeksiyonun vaka sayısı aniden artarsa bu duruma epidemi adı verilir. Endemik seyirli infeksiyonun artmasına artan endemi adı da verilir. Epidemik infeksiyonlar pratikte "salgın" olarak da ifade edilir. Epidemilerin oluşumu ve düzeyi genellikle önceden tahmin edilemez.
Pandemik İnfeksiyon
Bir epidemi ortaya çıktığında, populasyonun daha önce var olmayan bir veya daha çok faktörle karşı karşıya kaldığı, yani hastalık determinantlarının mutlaka değişmiş olduğu anlaşılır. Epidemilerin genel özelliklerinden birisi, infeksiyonun aniden ortaya çıkması ve hemen dikkati çekmesidir. Epidemiler, kaynaklarına ve zaman içindeki dağılımlarına göre ikiye ayrılırlar: nokta epidemisi ve yayılan epidemi. Bir populasyondaki hayvanlar ortak bir kaynaktan ve aynı zamanda infekte olurlarsa, ortaya çıkan duruma nokta epidemisi denir. Bu tip epidemide vakalar aniden ve çok kısa zaman aralıklarında görülür. Bir populasyondaki hayvanlar ortak bir kaynaktan fakat farklı zamanlarda infekte olurlarsa, ortaya çıkan duruma ortak kaynak epidemisi denir. Bu tip epidemide hayvanların etkenle teması kısa da olsa belli bir zaman periyoduna dağılır; buna bağlı olarak hastalık vakaları da aralıklarla görülür.
Pandemik İnfeksiyon
Çok geniş boyutlu olan, ülkelerarası, hatta kıtalararası yayılma eğilimi gösteren epidemilere pandemi adı verilir. Pandemik infeksiyonlar görüldükleri ülkelerde genellikle endemik seyir göstermezler, yani pandemik infeksiyon oluşmadan önce o populasyonda hastalık yoktur. Pandemilere virulensi çok yüksek olan mikroorganizmalar, neden olurlar. Pandemiler genellikle belirli ve uzun zaman periyotlarında ortaya çıkarlar. Bunun başlıca nedeni, latent dönemde populasyondaki sürü bağışıklığının çok düşük düzeye inmesidir.
Epidemiyolojik Oranlar
Epidemiyolojide çeşitli verileri içeren iki sayısal değeri karşılaştırmak için üç yol kullanılır ve bunlar "rate", "ratio" ve "pro-portion" terimleri ile tanımlanır. Bu üç terimin anlamları farklı olmasına rağmen, Türkçe'de üçünün de sözlük anlamı "oran" dır. Bu nedenle terimler orijinal şekillerinde kullanılmışlardır. Ratio, bir kantitatif ölçüyü diğerine bölerek elde edilen bir değerdir.
Pro-portion, bir kantitatif değerin, içinde yer aldığı topluluk değerine oranıdır.
Proportionda zaman kavramı yoktur ve herhangi bir zaman kesitindeki olayları kasteder. Rate, bir değerde (pay) belirli bir zaman aralığında oluşan değişikliği diğer değere (payda) göre ifade eden bir terimdir. Zaman paydanın bir parçası olarak yer alır.
Bir hayvan populasyonda infeksiyon ortaya çıktığında gözlemlerin, örneğin, ölen hayvanların, riskteki populasyon ile kantitatif olarak karşılaştırılması ve değerlendirilmesi gerekir. Bu amaçtan yola çıkan ve en sık kullanılan epidemiyolojik kavramlar şunlardır.
Prevalans, belirli bir populasyonda ve herhangi bir zaman kesitindeki vaka düzeyini belirtir. Prevalansta, eski ve yeni olaylar ayırt edilmez. Böylece prevalans günlük, haftalık, aylık, yıllık veya yaşam boyu olabilir.
İnsidens, bir populasyonda, belirli bir zaman periyodu içinde ortaya çıkan yeni hastalık vakalarını belirtir. Diğer bir deyişle, insidens hayvanların sağlıklı konumdan hasta konuma geçişini ölçer. İnsidensin iki önemli unsuru; yeni vakaların sayısı ve yeni vakaların oluştuğu zaman aralığıdır. Bir hastalığın bir populasyondaki insidensini saptamak için belirli aralıklarla araştırma yapılması gerekir. İnsidens oranında, pay belli zaman aralığındaki vaka sayısını, payda her bir hayvanın riskte olduğu zaman aralığının toplamını kapsar.
Letalite, bir hastalıktan ölen hayvanların tüm hasta hayvanlara oranını gösterir ve genellikle yüzde oranla ifade edilir.
Morbidite, bir populasyondaki hasta veya infekte hayvanların populasyondaki tüm hayvanlara oranıdır ve genellikle yüzde oranla ifade edilir.
Morbidite, genellikle klinik seyirli infeksiyonların bulaşma gücünü göstermek için kullanılan bir ölçüdür. Mortalite, bir populasyonda belli bir hastalıktan ölen hayvanların populasyondaki tüm hayvanlara oranıdır ve genellikle yüzde oranla ifade edilir.
Kümülatif insidens, bir populasyonda, belli bir periyodun başlangıcında sağlıklı olup periyodun sonunda hasta olan hayvanların, periyod başlangıcındaki sağlıklı hayvanlara oranıdır.
NOT: Bu ünitede epidemiyolojinin bölümleri iyi bilinmelidir.