İşlem yapılıyor, lütfen bekleyin...

Hizmette 10+ Yıl ve binlerce müşteri memnuniyeti... | %100 doğru kaynak | %100 memnuniyet | %100 mezuniyet |

Netsorular.com
SOS314U-DİN VE TOPLUM
SOS314U-DİN VE TOPLUM DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ

1. ÜNİTE - TEMELLER VE TANIMLAR

DİN ve TOPLUM İLİŞKİSİ

Sosyolojik bir kurum olan din, dünyanın her yerinde bütün toplumlarda bir davranış biçimi olarak görülür. Bütün toplumsal yapılarda din ile karşılaşırız. Farklı biçimlerde karşılaştığımız dinin, birçok ortaklığı bulunabilir. Toplum, insanlığın en eski zamanlarından beri insan varlığının temel şartıdır. Din insan toplumsallığının en önemli görüntülerinden biridir. Sosyolojinin rolü, din ve toplum arasındaki ilişkinin önemini anlatmaktır.

Thomas Hobbes: (1588- 1679)Ünlü İngiliz düşünürü ve doğa durumu filozoflarından biridir. ‘’Leviethan’’ en ünlü kitabıdır. Bu kitabında, kaos içindeki toplumsal yaşamda devletin rolünü ifade eden yedi başlı ejderha metaforuna başvurmuştur. Meşhur ‘’İnsan, insanın kurdudur.’’ sözünün sahibidir.

Jean Jacques Rousseau: (1712- 1778) Fransız düşünür. Toplum Sözleşmesi, İnsanlar arasındaki eşitsizliğin kaynağı ve Emile gibi eserler yazmıştır. Özünde iyi olan insanların sosyalleşme ile birlikte bozulduğunu söylemiştir.

John Lo >Dinin en ilkel toplumlarda bulunan temel bir şekli vardır. İlk ortaya çıktığında nasılsa bugünkü ilkel kabilelerde de aynı şekliyle bulunabilir.

  • Basitten karmaşaya, çok tanrıcılıktan tek tanrıcılığa doğru bir evrim geçirmiştir.
  • Dinin insan tarafından uydurulmuş olduğu varsayımına dayanıyor.

DİN SOSYOLOJİSİ VE DİNİ SOSYOLOJİ FARKI

Din sosyolojisi, toplumsal bir kurum olan dinin, toplumdaki rolünü ve etkisini inceleyen bir bilim dalıdır. Dinin bütün dünyadaki toplumlarda mutlaka var olduğu uzlaşılmış bir tespittir. Din sosyolojisi, tespit edilen din olgusunun diğer toplumlara olan etkileşimini inceler. Din sosyolojisi, bir din kurumunun diğer sosyolojik kurumlarla ( ekonomi, aile, siyaset, eğitimi boş zamanlar) olan ilişkisini, dinsel davranışlarla diğer sosyolojik davranışlar arasındaki ilişkiyi anlamaya ve açıklamaya çalışan bir alt disiplindir.

Dini sosyoloji ise; belli bir dinin bakış açısıyla hareket eder. Sosyolojinin kullanımını belli bir dinin amaçları ve programı açısından ele alır. Bununla birlikte, belli bir dinin toplum bakış açısı, toplum ve birey hakkında ortaya koyduğu görüşlerin işlenmesidir. Din sosyolojisinde  din, sosyolojinin bir nesnesi, dini sosyolojide ise , sosyolojik çözümlemeye dinin öğretilerinin toplumsal gerçeklik hakkındaki görüşlerine ışık tutar.

DİNİN SOSYOLOJİK İNCELEMESİ: METODOLOJİ TARTIŞMASI

Metodoloji, her zaman bir şeyin aslına en uygun bilgiyi elde etmenin yolunu ifade eder. Sosyolojik metodolojide, din kavramının toplumdaki etkilerini, insan için gerçeğe en yakın şekilde anlamını çözümlemeyi hedefler. Metodoloji eleştirisi de bir yöntemin belli bir konudaki bilgiyi bize yeterince verip vermediğini ile ilgilidir. İnanç alanında sosyoloğa düşen, insan zihninde dinin nasıl bir yapıyla kurulduğunu, din tanımlarının toplumsal süreçlere ne şekilde etki ettiğini çözümlemektir. Bunun için de en uygun yöntemler; anket, katılımcı gözlem, derinlemesine mülakat, odak grup çalışmaları ve metin incelemeleri dir.

BİR SOSYAL FAKTÖR OLARAK DİN VE DİNİ İNAÇLAR

Sosyolojik aktör; bir toplumsal varlığı bulunduğu davranışla bir anlamlandırma ve niyet taşıyan bir varlıktır. Kuşkusuz din bir aktör olma niteliğine sahip değildir. Allah’ a inanan biri için O mutlak bir aktördür, her şeyi zaten o yapıyor. Sosyolojinin ilgilendiği inancın nasıl bir etkiye yol açtığıdır. Tanrı veya din insanın zihninde veya kalbinde olan bir kavram olsa da insanın davranışları üzerine bir aktör olarak etkide bulunmaktadır.

KLASİK SOSYOLOJİK TEORİLERDE DİN

Bu teorisyenler için dinin yeri, görevi ve konumu çok özel bir yere sahiptir. Aydınlanma Dönemi’nin düşünürlerinin neredeyse hepsinin dine dair bir bakış açıları vardır. Örneğin; Tocquivelle ‘nin Amerikan toplumu içinde bir sivil toplum ve demokrasi kültürünün oluşumuna yaptığı katkılar.

Alexis de Tocqueville: (1805-1859) Fransız sosyal düşünür. Liberal düşüncenin öncü isimlerindendir. Otuzlu yılların ortalarında Amerika’ya yaptığı  9 aylık yolculuğun akabinde yazmış olduğu ‘’Amerika’da Demokrasi’’ isimli eseri sosyoloji ve siyaset biliminin klasik metinlerinde sayılıyor.

AugusteComte(1798-1857)

Bir hurafe olarak dinden evrensel bilim dinine:sosyolojinin kurucu olarak görünen Comte, pozitivizmin kurucusudur. Din hakkındaki görüşleri karmaşık olan Comte, insanlık tarihini bir evrim süreci içinde değerlendirmiş ve dinin de bu sürece bağlı olarak bir değişim geçirdiğini savunmuştur. Hocası ve yine sosyolojinin öncülerinden olan Saint Simon ‘dan etkilenmiştir. Comte insanlık tarihini üç evreye ayırmıştır. Birinci evreyi dinsel ve mitolojik düşünce olarak adlandırmıştır. Bu birinci evre, daha sonradan metafizik evre, en son bilimsel evre olan bu evrelere nazaran ilkel bir evredir. Kısacası, dinsel düşünceyi ilken zamanlardaki insanlığın cehaletine bağlamış ve bilgi seviyesinin artışı ile aşılacağını düşünmüştür. Ayrıca bilimsel dönemlere özgü bir din inşa etme yoluna gitmiştir. Geliştirdiği dinin terminolojisi Hristiyanlığın kavramlarını taklit ediyordu. Bu insanlık dinine bir ilmihal yazdı.

Karl Marx(1818-1883)

Bir yanlış bilinç ve kalpsiz bir dünyanın kalbi olarak din:Marx’ın din hakkındaki görüşleri onun toplumsal yapı hakkındaki görüşleri ile örtüşür. Ona göre; dinin gerçek bir varlığı yok, olsa da maddi dünyanın bir yansımasıdır. Dinin toplumdaki işlevi de bu temel varsayıma göre değerlendirilmelidir. Marx, dinin bireysel bir ürün olmadığını, toplumsal bir ürün olduğunu ve bu ürünün yanlış ve aldatıcı bir dünya oluşturduğunu anlatmıştır. Kısacası, Marx dine hem bir üstyapı( devlet, hukuk, aile) kurumu olarak hem de ideoloji olarak ele almış, her iki yaklaşımda da dinin bir insan kuruntusu olduğunu savunmuştur.

 

Emile Durkheim(1858-1917)

Toplumsal yapıştırıcı olarak din:Din sosyolojisinin ilk defa gerçek anlamda çerçevesi belirlenmiş bir disiplin  olarakDurkheim tarafından  uygulanmıştır.  Emile, dini bütün boyutlarıyla anlamaya çalışmış ve toplumdaki işlevini ampirik yöntemlere dayanan yaklaşımlarla açıklamaya çalışmıştır. Durkheim’in din çalışmaları toplumsal bütünlüğü hedefleyen bir araçsalcı yaklaşımı içinde barındırır. Yani dini, toplumsal bütünlüğün sağlanmasında bir yapıştırıcı(tutkal, çimento) olarak görüyor ve bu işlevi olumlu olarak görüyor. Durkheim’a göre bütün dinlerin kökeni birdir ve dünyada var olan bütün dinlerin belli bir tarihsel sürece göre değişmiştir. Durkheim’ın dinle ilgili temel kitabı ‘’Dini Hayatın Temel Biçimleri’’ dir. Bu eserdeki temel varsayımı bütün dinlerin kökeninin aynı olduğu ve hepsinin belli bir evrim sürecinden geçip geliştikleridir. Durkheim’ın  yapısalcı- işlevselci düşüncenin en önemli ismi sayılır. Kendisi toplumu bir organizma olarak düşünmüştür. Dinin de işlevi toplumu bir arada tutmak, toplumu kaynaştırmaktır. Bu işlev için bir yapıştırıcı, tutkal veya çimento gibi, metaforlar kullanmıştır.

MaxWeber(1864-1920)

Anlamlı sosyal eylem ve motivasyon olarak din: Weberyorumlamacı sosyolojinin ilk ve en önemli ismidir. Din sosyolojisi ile ilgili çok önemli çalışmaları vardır. Dine olan yaklaşımı onun sosyal eylem hakkındaki tanımıyla tutarlıdır.  Weber’in birinci önceliğinin eylemin aktörünü ‘’ anlamak ‘’ olduğu görülür. Weber’in ünlü çalışması ‘’Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu’’nda Marksistlere göre ekonomik şartların sonucundan ibaret olan protestan hareketin aksine kapitalimin doğuşundan etkili olan bir çalışma ve iş ahlakı motivasyonu sağladığını keşfeder. Weber’in ‘’Din Sosyolojisi ve Din Sosyolojisi Üzerine Makaleleri’’nin derlendiği kitapları da vardır.

Gerçekliğin Zihinsel İnşası ve Din (Fenomenoloji ve Etnometodoloji)

Fenomenoloji; insanların dünyayı zihinsel olarak nasıl ve hangi kavramlarla anlamlandırdıklarını araştırır. Gerçekten ziyade gerçekliğin zihne nasıl yansıdığı önemlidir. Fenomenolojik yöntemin ilk önemli ismi AlfredSchutz’dur. Daha sonra Mircea Eliade ile Peter Berger in çalışmaları fenomenolojik alanda önemli çalışmalar yapmışlardır.

Etnometodoloji; Fenomenoloji ye dayanan insanların zihinlerine gerçekliğin yansıyan bir görüntüsünün olduğunu kabul eder, fakat bu görüntünün her bir insan zihninde aynı olmadığını söyler. HaroldGarfinkel isimli sosyolog, geliştirdiği bir yöntemle insanların ortak gerçeklik algısının ne kadar farazi olduğunu bazı testler ile göstermeye çalışmıştır. 

Yukarıya Git