İşlem yapılıyor, lütfen bekleyin...

Hizmette 10+ Yıl ve binlerce müşteri memnuniyeti... | %100 doğru kaynak | %100 memnuniyet | %100 mezuniyet |

Netsorular.com
FEL4048U-ÇAĞFAŞ FELSEFE
FEL404U-ÇAĞDAŞ FELSEFE DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ

 ÜNİTE 1:  BERGSON

Bergson, 20.yüzyılın önemli sayılan ve Türk fikir hayatını da etkilemiş bir filozoftur. Metafiziğe karşı ilginin azaldığı dönemde pozitivizm, materyalizm, evrimcilik ve entelektüalizm gibi akımları eleştirir. Yaşadığı dönemde, hem Fransa’da hem Fransa dışında haklı bir üne kavuşmuştur. Yazma-konuşma tarzının çekiciliği yanında içinde yaşadığı dönemin büyük toplumsal siyasal olayları karşısında da bir eylem adamı olarak tavır takınan Bergson, felsefe tarihi, biyoloji, psikoloji alanında da derin bilgilere sahiptir.

Bergson’a göre felsefe bilimdir. Bergson felsefeyi bilim olarak anlayışında, Descartes’ı takip eder. Descartes bilgiyi bir ağaca benzetmişti: Bu ağacın kökleri metafizik, gövdesi fizik, dalları da diğer bilimlerdi. Bergson da metafizik ile fizik arasında bir devamlılık kurmak ister. Bununla beraber, Descartes bir bilim olarak felsefenin matematiği örnek alarak akli görü (intuition) ile tümden gelimi (déduction) birleştiren bir yöntem kullanmasını uygun görmüştü. Descartes’ın felsefe bilimini kurmak için kullandığı bilim modelini matematik sağlıyordu. Bergson’un kullandığı bilim modeli ise matematik değildir, biyolojidir. Çünkü biyoloji, 19.yy’da büyük gelişmeler göstermiştir.

HAYATI  VE ESERLERİ

8 EKİM 1859 yılında Yahudi kökenli Polonyalı bir baba ile İrlandalı bir annenin çocuğu olarak Paris’te dünyaya gelir. Yahudi bir aileden gelmesine rağmen, din konusunda bütün hayatı boyunca liberal denebilecek dini inançlara sahip olmuştur. Orta yaşlardan sonra Hıristiyanlığa ardından da Katolikliğe  yönelir. Ona göre Katoliklik, Yahudiliğin kusursuz bütünlenişidir.

Dokuz yaşına kadar İngiltere’de yaşayan Bergson orta öğrenimi boyunca çok başarılı olmuştur. Matematik ve fiziğe ilgi göstermiştir. Lise eğitimini Fransa’da “Condercet” de tamamlamıştır.1877 yılında 18 yaşındayken bir retorik yarışmasında Pascal’ın çözmeden bıraktığı matematik problemini çözer ve ödül kazanır.19 yaşında önemli bir okul olan Ecole Normale Superieure’ e girer.

*Stuart Mill ve Herbert Spencer’ın eserlerinden etkilenir.

1888’de doktora tezini tamamlar. (Şuurun Doğrudan doğruya Verileri). 1924 yılında başlayan münzevi hayatında ise toplumla ilgisini büsbütün keser. 1932 yılında “Ahlakın ve Dinin İki Kaynağı” adlı eserini yayımlar. Hayatı boyunca pek çok eser verir, 1928 yılında Nobel Edebiyat  ödülünü alır.1941’de Paris’te ölür. Gerek eserlerinde gerek konuşmalarında kendine özgü bir üslup kullanır. Oldukça akıcı bir üslubu vardır. Edebi bir tarz kullanan  Bergson sıkça benzetmeye ve sembole başvurarak okuyanın zevk alacağı eserler sunar. Ama onun anlaşılması oldukça zordur. Şöyle ki, onun eserlerini anlamak için okuyucu derin bir biyoloji bilgisine sahip olmalıdır. Temel eseri YARATICI TEKAMÜL’ de en basit canlılardan en gelişmiş insana kadar her türlü canlı türüne ait örnek ve derin analizlerle  doludur.

* Bergson’un felsefesi başlıca dört eserinde bulunur:

1. Şuurun Dolaysız Verileri Üzerine Deneme (Essai sur les données immédiates

de la conscience (1889)).

2. Madde ve Hafıza (Matière et mémoire (1896)).

3. Yaratıcı Tekâmül (L’Évolution créatrice (1907)).

4. Ahlâkın ve Dinin İki Kaynağı (Les deux sources de la morale et de la religion

(1932))

“Gülme, Sürem ve Eşzamanlılık, Zihin Kudreti, Düşünce ve Devingen” gibi kitapları da vardır.

*Bergson’un Şuurun Dolaysız Verileri Üzerine Deneme’de bilinci (şuur), psişik hayatı açıklar ve bilinci, hafıza olarak tanımlayıp süremi varlığın bir ilkesi olarak ele alır. Böylece, filozof “Ben neyim?” sorusuna bir yanıt vermeyi hedefler. İlk eseri 1888 yılında Sorbonne’da verdiği doktora tezidir. Şuurun Doğrudan doğruya Verileri Üzerine Deneme isimli eserin konusu, süre ve hürriyet meselesidir. Bergson,  şuurun süre ve hürriyet olmak üzere iki verisi üzerinde durarak, bilinç tarafından yaşanmış ve bizde biricik gerçeklik olan süre fikrini analiz eder. Psikolojinin ruhsal olguları nicelleştirip saymaya çalışmakla çarpıttığını, bunu göstermek için de insanın, içsel benliğiyle ilgili olan varlığını anlatmaya çalışır.

 

 

***İkinci eseri önemli eseri Madde ve Hafıza’da ben ile evren arasındaki ilişkinin ne olduğu sorusu ele alınır. Temelde madde ve ruh ya da ruh ve beden ilişkisini ele almakla psikolojinin bir meselesini ele alıyor gibi görünse de, metafiziğin derin meselelerine dokunur. Madde ve Hafıza’da madde ile bilinç arasındaki ilişkiyi hafıza kurmaktadır. Ancak hafızanın farklı çeşitleri vardır: Alışkanlık hafızası bedenin algısına, hareketlerin tekrarına dayanır ve otomatik bir biçimde davranabilmemizi sağlar. Bergson “sürem” fikrini “hafıza” ile ilişkilendirir. Bilinç hafızadır, hatıraların korunması ve hatırlanması tinin işi, varlığın bir özelliğidir. Sürem bilinçteki her anın onun ardından gelen anla bütünselleştiği bir harekettir. Bergson’a göre süremdeki bir an yok olmaz, onu takip eden anda erir. Hafıza(bellek) incelenmeden madde ile ruh ilişkisinin anlaşılamayacağına kanaat getirir ve  “madde ile ruhun münasebeti hafıza ile beynin münasebetidir.” görüşüne varır.

***Evren nedir?” işte Yaratıcı Tekâmül bu soruyu yanıtlamak için kaleme alınmıştır. Lamarck, Darwin, ve Spencer’in evrimciliğinin teorileri içinde kalmayıp uzun araştırmalar sonucu bu kitabı yazmıştır. Bergson, süremi anların bütünselleşmesi hareketi olarak anlıyor. Sürem, Yaratıcı Tekâmül’de kozmolojinin temeli hâline gelir. Deneme’de “zekâ” (intelligence) ile “sezgi” (intuition) arasında yapılan ayrım, Yaratıcı Tekâmül’de yeni bir tını kazanır. Bergson’a göre felsefenin görevi insanlık durumunun ötesini düşünmeyi öğrenmektir. Bunu Yaratıcı Tekâmül’ün “Bütünün tabiatı benimkiyle aynıdır.” Önermesiyle ilişkilendirebiliriz. Yaratıcı Tekâmül’de Bergson Neo-Darwinizmin mekanikçiliği ile Neo-Lamarkçılığın erekselciliği arasında bir üçüncü yol bulmaya çalışır.

Evrimcilik, Charles Darwin’in (1809-1882), Türlerin Kökeni adlı eserinde (1859) tüm canlıların aslında ortak bir atadan doğduğunu, türlerin başlangıçta oldukları ya da yaratıldıkları gibi kalmadıklarını, dünyadaki yeni şartlara uyum sağlayarak sürekli bir değişim içinde bulunduklarını savunan görüştür. Darwin hangi canlıların var olacaklarını hangilerinin yok olacaklarını belirleyen mekanizmaya “doğal seçilim” adını verir.

 

 

 

***Ahlakın ve Dinin iki kaynağı, önce ahlaksal ödevin kaynağının ne olduğunu araştırmakla işe başlar. Zihnimizde en eski hatıra yasak meyve hatırasıdır. Tıpkı bu hatırda olduğu gibi çocukluğumuzdan itibaren bütün hayatımız boyunc isteklerimizi gerçekleştirmek üzere harekete geçtiğimizde karşımıza çıkan engeller ve yasakların kaynağı araştırıldığında, ahlakın toplumsal zemine dayanan bir zorunluluk duygusuna bağlandığını görüyoruz. Toplumsal ben birey beni içine almakta ve bireysel beni kendine göre biçimlendirmektedir. Yani, toplumsal sistem “bir alışkanlık sistemi”dir.  İnsani  ahlak, toplumsal ödev ahlakının karşıtıdır. Toplumsal ödev ahlakı, insanlar üzerinde bir baskı ve zorlama oluştururken, insani ahlakta sevgi ve davet vardır.

*Bergson dinleri, statik ve toplumsal olarak ayırır. Statik din, toplumsal ödev ahlakı ve kapalı toplumu ilişkilendirirken, dinamik din, insani ahlak ve açık toplum  ile ilişkilenir. Bergson’a göre,  din, zekanın ölümün kaçınılmazlığı hakkındaki tasavvuruna karşı doğanın koruyucu tepkisidir. Bu eserinin son bölümünde mekanik ile mistiklik arasında bir ilişki kurmayı dener.

DERS ÖZETİNİN TAMAMINI VE DAHA FAZLASINI ONLİNE SİPARİŞ VERMEK İÇİN AÖF ÇIKMIŞ SORULAR

Yukarıya Git