İşlem yapılıyor, lütfen bekleyin...

Hizmette 10+ Yıl ve binlerce müşteri memnuniyeti... | %100 doğru kaynak | %100 memnuniyet | %100 mezuniyet |

Netsorular.com
HUK103U-İDARE HUKUKUNA GİRİŞ DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ
HUK103U-İDARE HUKUKUNA GİRİŞ DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİNE VE DİĞER DERSLERİN DERS ÖZETİNE ULAŞABİLİR, AÖF ÇIKMIŞ SORULARI, AÖF DERS ÖZETLERİNİ VE AÖF YARDIMCI KİTAPLARI ONLİNE SİPARİŞ VEREBİLİRSİNİZ...

1.ÜNİTE - İDARE TEŞKİLATI

TÜRK İDÂRE TEŞKİLATINA HÂKİM OLAN GENEL İLKELER

İdâre teşkilatı idârenin siyâsî ve hukuki dokusu ola­rak ortaya çıkmaktadır. Yaniteşkilat, idârenin iskeletidir.

İdârenin Kanuniliği İlkesi

İdârenin kanuniliği ilkesi, idârenin yapısında ve yaptığı işlerde yasalara bağlı kalınarak keyfilikten kaçınılması demektir.

İdârenin kanuniliği ilkesi dört boyutludur. Birinci boyut; idârenin, işlevini yeri­ne getirirken yasalara saygılı davranmasını ifade eder. İkinci boyut, idârenin kuru­luşunun kanunlarla düzenlendiğini, belirtir. Üçüncü boyut idârenin üstlendiği gö­revlerin kanunda gösterilmesidir. Dördüncü boyut idârenin yapmış olduğu işlem­lerin aksi ispat edilinceye kadar hukuka uygun olduğunun kabul edilmesidir.

Merkezden Yönetim (İdârî Merkeziyet) İlkesi

Bu ilke­ye göre idâre teşkilatı devlet kamu tüzel kişiliğidir. Merkezden yönetim ilkesi katı bir şekilde uygulanırsa bütün kamu hizmetleri devlet adına yürütülür.

Merkezî idâre, bakanlıklara ayrılabilir, ancak bakanlıkların kendi tüzel kişiliği yoktur.

Merkezden Yönetimin Faydala

Merkezden yönetimin yararları olarak şunlar sayılabilir:

a)Devlet yönetiminde birliği sağlar,

b) Ülke içerisin­deki silahlı güçler üzerinde sivil idârenin üstünlüğü, sivil idârenin merkezîleşme­siyle olmuştur,

c) Kamu hizmetlerinin verimli bir biçimde yürütülmesi için gereken uzmanlık ve mâlî kaynaklar, merkezden yönetim ile daha kolay sağlanır,

d) Kamu hizmetlerinin ülkeye eşit bir biçimde yayılması sağlanır,

e) Kamu hizmetlerinin maliyeti azalır,

f) Kamu görevlileri yerel etkilerden uzaklaşır.

Merkezden Yönetimin Sakıncala

Merkezden yönetimin sakıncaları ise şunlardır diyebiliriz:

a)Bürokrasiye neden olur,

b) Aşırı merkezi­yetçilik, demokrasi esaslarıyla bağdaşmaz,

c) Siyasal açıdan güçlü olan parlamenterler, kamusal kaynakların kendi seçim bölgelerine kaydırıl­masına neden olabilir,

d) Merkez adına görev yapanlar, hizmetin gerekleri yerine merkezin görüşünün gereklerini uygulamayı yeğleyebilirler.

Merkezden Yönetimin Sakıncalarına Karşı Geliştirilen Önlem: Yetki Genişliği

Sakıncalarına olamsına rağmen, tarihî, siyasal, sosyal ve ekonomik ne­denlerle tüm ülkeler merkezden yönetimi kullanmaktadır. Bu sakıncaları ortadan kaldırmak veya en aza indirmek için bazı önlemler alınmıştır. Bunların en önemlisi yetki genişliğidir.

Yerînden Yönetîm İlkesi

Yerinden yönetim kavramı (adem-i merkeziyet) topluma sunulacak bazı hizmetle­rin devlet kamu tüzel kişiliğinin dışında kurulan kamu tüzel kişileri tarafından yü­rütülmesini ifade eder. Bu tanım idârî anlamdaki yerinden yönetimi tanımlamakta­dır.

Yerinden Yönetim İlkesinin Uygulanış Biçimleri

Yerinden yönetim ilkesi, yer açısından veya hizmet açısından uygulanabilir. Yer açısından olması için belirli bir coğrafyadaki örgütlere uygulanması gerekmektedir.

Yerinden Yönetimin Faydaları

a) Yerinden yönetim, demokratik hukuk devletinin bir sonucudur.

b) Ka­musal ihtiyaçların belirlenmesinde yerinden yönetim ilkesi daha etkindir.

c) Merkezden yönetimin sakıncalarını gideren bir yönetim biçimidir.

Yerinden Yönetimin Sakıncaları

a) Yerinden yönetim ilkesine göre kurulan idârelerin büyük bir bölümü mâlî sıkın­tı çekmektedirler.

b) Yerinden yönetim ilkesine göre kurulan kamu tüzel kişileri­ne tanınan mâlî özerklik, zaman zaman o idâre içinde kötü idârî geleneklerin or­taya çıkmasına neden olmaktadır.

c) Yerinden yönetim ilkesinin aşırı uygulamala­rı, üniter devletlerde ülke birliği açısından tehdit oluşturabilmektedir.

İdârenin Kamu Tüzel Kişiliklerinden Oluşması İlkesi

Tüzel Kişilik Kavramı

Bireylerin amaçlarını gerçekleştirmek için birleşmişlerdir. Bunun sonucu olarak gerçek kişilerden bağımsız tüzel kişilik kavramı ortaya çıkmıştır.

Hukuk devletinde, kişiler devlet yetkilisi oldukları kamusal makamların bir görevlisi sıfatıyla hareket edebilirler.

Kamu Tüzel Kişiliği ve İdâre Tüzel Kişiliği

Genel Kamu tüzel kişileri ile özel hukuk tüzel kişileri arasındaa büyük farklılık­lar vardır. Kamu tüzel kişileri özel hukuk tüzel kişilerine göre daha üstün yet­kiler ve ayrıcalıklara sahiptirler.

Kurulması ve Kaldırılması

Kamu hukuku alanında tüzel kişilik Anayasanın 123. maddesine göre, “... ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak...” bir idârî işlemle kuru­labilir.

İdârenin Bütünlüğü İlkesi

Anayasanın 123. maddesine göre idâre kuruluş ve görevleriyle bir bütündür. Fakat Anayasanın ilgili hükmünün kastettiği bütünlük, sistem bütünlüğüdür

İdâre düzeninde yer alan varlıkların bir bütün olarak Türk İdâre Sistemini oluş­turabilmeleri, “hiyerarşi”, “idârî vesâyet” ve “özerklik” adını alan hukuki araçlarla sağlanır.

Hiyerarşi ve Kanunsuz Emir Hiyerarşi

İdâre hukukunda hiyerarşi kavramı, idâre teşkilatı içinde yer alan makam ve gö­revlilerin aşağıdan yukarıya doğru birbirlerine derece derece bağlanarak tepedeki yetkili ya da yetkililere tâbi olmasını ifade eder (Duran, 1982, s.56). Hiyerarşi sa­yesinde idârî teşkilatın en üst makamında bulunan yönetici, tüm örgütü yönlendi­rebilmek ve yönetebilmek imkânına sahip olmaktadır.

Kanunsuz Emir

Anayasamızın 137. maddesine göre kamu hizmetinde herhangi bir sıfat ve surette çalışan kimse, üstünden aldığı emri yönetmelik, tüzük, kanun ve Anayasaya hü­kümlerine aykırı görürse yerine getirmez. Bu durumda aykırılığı o emri verene bil­dirir

İdârî Vesâyet

İdârî vesâyet, merkez konumundaki idârenin, yerinden yönetim idârelerinin yürü­tülebilir kararlarını ve işlemlerini denetlemek ve bu kararları bozabilmek yetkisidir. İdârî vesâyet, merkez konumundaki idâre ile yerinden yönetim idâreleri arasında bir bağ oluşturmak ve yerinden yönetim idârelerinin karar ve işlemleriyle devletin birliğini, kamu hizmetlerinin bütünlüğünü ihlal etmelerine engel olmak için kabul edilmiş bir araçtır.

İdârî Vesâyetle Hiyerarşinin Karşılaştırılması

  1. Hiyerarşi ilişkisi, sadece merkezden yönetime özgü bir kavram olmayıp tüm kamu tüzel kişilerinin bünyelerinde bulunmaktadır.
  2. Hiyerarşik denetim, hiyerarşi ilişkisinden kaynaklandığı için, bazı istisnalar dışında ayrıca yasal düzenlemelerde gösterilmesine gerek yoktur.
  3. Hiyerarşik denetim yetkisi, hukuka uygunluğun yanında, yerindelik nede­niyle de kullanılabilir.
  4. Hiyerarşi ile idârî vesâyet arasındaki önemli farklardan birisi de hiyerarşik âmirin astına emir ve direktifler vererek mevzuatın nasıl uygulanacağını gös­terme imkânına sahip olmasına karşılık, vesâyet makamının böyle bir yetki­sinin bulunmamasıdır.
  5. İşlem yapıldıktan sonra, hiyerarşik üstün bunu değiştirmesi, kaldırması, uy­gulamasını durdurması, iptal etmesi, yerine yeni bir işlem yapması gibi ge­niş yetkileri bulunmaktadır.
  6. Kural olarak, hiyerarşik üstler astlarının yerine geçerek işlem yapamayacak­ları (Özay, 1996, s.154) gibi vesâyet makamları da yerinden yönetim idâre­sinin yerine geçerek işlem yapamazlar.

Özerklik

Özerklik, “muhtâriyet” (autonomy) sözcüğünün Türkçe karşılığı olarak kullanılan bir terimdir. Kamu tüzel kişilerinin, üstlendikleri kamu hizmetlerini yürütürken, kendi organları aracılığıyla karar alıp uygulaması ve bu uygulama aşamasında ken­di mâlî kaynaklarını kullanmasına özerklik denmektedir,

İdâre hukuku alanında kullanılan özerklik terimiyle üç çeşit özerklik kastedilir.

Özerklik, merkezden yönetim uygulamasının ve bürokrasinin getirdiği hantallık­tan kurtulmak için düşünülen bir yönetim biçimidir.

Kamu tüzel kişilerinin özerklikleriyle üzerlerinde uygulanan idârî vesâyet yet­kisi ters orantılıdır. Bir başka deyişle, özerkliğin sınırı genişledikçe, idârî vesâyetin sınırları daralmakta, idârî vesâyetin sınırları genişledikçe de özerkliğin sınırları da­ralmaktadır.

İDÂRENİN TEŞKİLATLANMA BİÇİMLERİ (KAMU TÜZEL KİŞİLİKLERİNİN TÜRLERİ)

Türkiye’de, hem merkezî idârenin yanında yerinden yönetim (yerel yönetimler ve hizmet yerinden yönetim kurumları) kurumlarına yer verilmiştir, hem de idârenin bütünlüğü ilkesi benimsenmiştir.

Merkezden yönetim ve yerinden yönetim ilkelerinin bir arada kullanıldığı ger­çeğinden hareketle Türk İdâresinin örgüt türlerini şu biçimde sayabiliriz:

a) Devlet idâresi (genel idâre/merkezî idâre), b) Yerel yönetimler, c) Kamu ku­rumlan, d) Kamu kurumu niteliğinde meslek teşekkülleri.

DEVLET İDÂRESİ (GENEL İDÂRE / MERKEZÎ İDÂRE)

İdâre hukukunda devlet idâresi denince yasama, yürütme ve yargı erklerinin top­lamı değil, sadece yürütme organı kastedilir. Devlet idâresine, merkezî idâre veya genel idâre de denmektedir.

Merkezî idârenin anlamı, idârî faaliyetler alanında, yasal düzenlemelerin mer­kez olarak kabul ettikleri bir yerde toplanmış bulunan üst düzey yöneticilerinin al­dıkları karar ve yaptıkları yürütülebilir işlemlere, tüzel kişiliğin yetki alanında bu­lunan tüm örgütsel birim ve görevlilerce uyulmasıdır.

Başkent Teşkilatı

Başkent teşkilatı, devlet idâresinin (merkezî idârenin/genel idârenin), yürütülmesi­ni üzerine aldığı kamu hizmetlerinin nasıl yürütüleceğinin planlanıp kararlaştırıldı­ğı bölümüdür.

Başkentteki İcracı Birimler Cumhurbaşkanlığı

Cumhurbaşkanı esas itibariyle teknik idâre organının dışında kalır ve devletin yü­rütme organının sorumsuz kanadını oluşturur. Ama bazı yönleriyle idâre işlevine giren konularla yakından ilgilidir.

Anayasanın 102. maddesine göre Cumhurbaşkanı seçimi, Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde; makamın herhangi bir se­beple boşalması halinde ise boşalmayı takip eden altmış gün içinde tamamlanır, Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cum­hurbaşkanı seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı iz­leyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır.

Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde, Anayasanın 103. maddesindeki yemin metnini okuyarak ant içer. Cumhurbaşkanı­na, gerekli hâllerde TBMM başkanı vekillik eder,

Cumhurbaşkanının idârî görevleri, Anayasanın 104. maddesinde “yürütme ala­nına ilişkin olanlar” biçiminde düzenlenmiştir,

Başbakan ve Bakanlar Kurulu

Başbakan ve Bakanlar Kurulu, yürütmenin sorumlu kanadını oluşturur, Başbakanlık, Cumhurbaşkanı, TBMM üyeleri arasından başbakanı atayarak, hükümeti kurmakla görevlendirir (Ay. md.109). Ancak, Cumhurbaşkanı herhangi bir TBMM üyesini başbakan olarak atayamaz. Çünkü anayasa hukuku geleneklerimize göre, Cum­hurbaşkanı, TBMM’de en fazla üye ile temsil edilen siyâsî partinin başkanmı (TBMM üyesi olmak koşuluyla) başbakan olarak atayabilir veya hükümeti kurmakla görev­lendirebilir.

Başbakanın görevleri şunlardır:

1. Bakanlar arasında işbirliğini sağlamak.

2. Bakanların görevlerini Anayasaya ve yasalara uygun yerine getirmesini gözetmek ve düzeltici önlemleri almak.

3. Ters düştüğü bakanların görevine son vermek için Cumhurbaşkanına öneride bulunmak.

Bakan ve Bakanlıklar

Bakanlıklar, merkezî idârenin üstlendiği kamu hizmetlerinin örgütlenme biçimidir. Her bakanlık, uzmanlaştığı bir kamu hizmeti alanında devlet kamu tüzel kişiliğini temsil eder. Bundan dolayı da bakanlıkların tüzel kişiliği yoktur.

Bakanlıkların kuruluş ve görev esasları, 1984 tarihli 3046 sayılı Kanunla düzen­lenmiştir. Her bakanlığın başında bir bakan bulunur.

Bakanlıkların üstlendikleri kamu hizmet ve görev alanlarına giren faaliyetlerini yürüten birimlerine ana hizmet birimi denir. Bunlar genel müdürlük veya daire başkanlığı tarzında teşkilatlandırılmışlardır.

Bakana bağlı olarak, bakana ve bakanlığa verilen görevlerin yapılmasında ba­kana yardımcı olmak üzere bakan yardımcıları atanabilir. Bakan yardımcıları, ba­kanlık hiyerarşisi içerisinde bakan ile müsteşar arasında yer alır.

Bakanın emrinde ve ona yardımcı olan müsteşar, meslekten yetişmiş bir kişi olarak bakanlığın en yetenekli ve en sürekli unsurudur. Bakan siyâsî bir kişi oldu­ğundan, ilgili bakanlığın mesleğinden olması gerekmez.

Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanunun 9. maddesine gö­re bakanlıkların yurt dışı teşkilatı (Akyılmaz-Sezginer, 2001, s.120-121), yurt dışm- da sürekli veya geçici görev yapan, hizmet gereklerine ve ihtiyaçlara göre kurulan şu birimlerden oluşur:

Bakanlar Kurulu

Başbakan ve bakanlardan oluşur, yürütme organının sorumlu kanadıdır (Duran, 1982, s.93; Yıldırım, 1998, s.87). Bakanlar Kuruluna, hükümet veya kabine de denmektedir.

Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı tarafından TBMM üyeleri arasından atanan Başbakan ve onun TBMM üyeleri arasından ya da milletvekili seçilme yeterliğine sahip olan yurttaşlar arasından seçtiği ve yine Cumhurbaşkanı tarafından atanan bakanlar, birlikte Bakanlar Kurulunu oluşturur. Bakanlar Kurulu, kurulduğu anda göreve başlar, fakat görevine devam edebilmesi için TBMM’den güvenoyu alması gerekir.

Bakanlar Kurulu, kararlarını oybirliğiyle alır. Herhangi bir bakan karara muha­lif kalırsa, istifa etmek zorundadır.

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar

Hükümete veya bakanlıklara görevlerinde yardımcı olmak, belli konularda görüş bildirmek, ya da denetimde bulunmak üzere, çeşitli idârî birimler kurulmuştur, Bunlar kural olarak merkez teşkilatının (başkent örgütünün icracı birimlerinin) hi­yerarşisi içinde değillerdir.

Ortak Yanları

1. Varlık nedenleri ve amaçları, devlet faaliyetlerinin topluca göz önünde tutularak tutarlı ve uyumlu bir uygulama sağlamak, idârenin bütünlüğünü gerçekleştirmek­tir.

2. Bunların bazıları, Anayasa tarafından öngörülüp güvenceye bağlanmışlardır,

3. Bakanlıkların ve başbakanlığın hiyerarşisine tâbi olmamaları gerekir.

4. Yardım­cı kuruluşlar, siyâsîlerle tecrübeli uzman kamu görevlilerinin (bürokratların/tek­nokratların) birlikte çalışıp yetkili organ ve makamlara görüş ve düşüncelerini bil­dirdikleri heyetlerdir.

5. Bazıları, danışmanlık görevleriyle birlikte, denetleme yet­kilerine de sahiptir.

6. Bazıları, Osmanlı împaratorluğu’ndan Cumhuriyetimize geç­miş kuruluşlardır.

 

Türleri

Millî Güvenlik Kurulu

Milli Güvenlik Kurulu, devlet idâresinin başkent teşkilatının yardımcı kuruluşlar bölümünde yer almaktadır (Duran, 1982, s.128; Giritli-Bilgen-Akgüner, 2001, s.200), Demokratik parlamenter sistemlerle idâre edilen devletlerin başkent teşkilatında yer alan bu tür kuruluşlar, ancak danışma niteliğinde görüşler içeren kararlar ala­bilirler. Askerlerin ve siyâsîlerin birlikte karar aldıkları bir kuruldur.

Danıştay

1868 yılında Fransız Conceil d’Etat (Brown-Graner, 1983, s.42) örneğinden esinle­nilerek kurulmuştur. Danıştay bir yandan en yüksek sivil idârî mahkeme, diğer yandan da devlet genel idâresinin en yüksek danışma ve inceleme kuruluşudur. Danıştay’ın idâresi ve dışarıya karşı temsili, Danıştay başkanı tarafından yapılır. Danıştay’ın başkan ve bütün üyeleri, Anayasal güvenceye sahip yüksek yargıçlar­dır.

Sayıştay

Sayıştay (Özay, 1995, s.60), Anayasa ile öngörülmüş bir mâlî denetim organıdır. Anayasanın 160. maddesine göre Sayıştay, merkezi yönetim bütçesi kapsamında­ki kamu idâreleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleriyle mal­larını TBMM adına denetleyen, sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlayan bir kuruluştur

Devlet Denetleme Kurulu (DDK)

Devlet Denetleme Kurulu, diğer yardımcı kurullardan farklı olarak, bağımsız ya da özerk değil, doğrudan doğruya Cumhurbaşkanlığına bağlı bir örgüttür. Bir başka deyişle, Cumhurbaşkanlığı örgütü içinde yer alır. DDK, bir inceleme, araştırma ve denetleme kuruludur. Kurul üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından atanır. İki yılda bir, kurul üyelerinin üçte biri yenilenir. Kurul başkanı, üyeler ara­sından iki yıl için Cumhurbaşkanı tarafından seçilir. Kurulun idârî görevleri, kurul sekreterliğince yürütülür. Görev süresi dolan başkan ve üyeler yeniden seçilebilir veya görev süresi bitmeden görevden alınabilir.

Ekonomik ve Sosyal Konsey

Önce, 4641 sayılı Kanunla kurulan, daha sonra, 12 Eylül 2010 tarihli halk oylama­sıyla kabul edilen ve Anayasa değişikliklerini içeren 5982 sayılı Kanunun 23. mad­desiyle Anayasanın 166. maddesine eklenen ek fıkrayla Anayasal güvenceye ka­vuşturulmuş bir yardımcı kuruluştur.

Ekonomik ve Sosyal Konseyin amacı, 4641 sayılı Kanunun 1. maddesinde, “ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında, toplumsal uzlaşma ve işbirli­ğini sağlayacak, sürekli ve kalıcı bir ortam yaratarak, istişari mahiyette ortak görüş belirlemek için oluşturulan Ekonomik ve Sosyal Konsey’in kuruluşunu, çalışma esas ve yöntemlerini düzenlemek” olarak belirlenmiştir.

Kamu Denetçiliği

Kamu Denetçiliği Kurumu, Anayasa değişikliğini içeren 5982 sayılı Kanunun 8. maddesiyle Anayasanın 74. maddesine eklenen fıkralarla, anayasal güvenceye ka­vuşturulmuştur. Anayasanın 74. maddesine eklenen yeni hükümlere göre, herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.

Genel (Merkezî) İdârenin Taşra Teşkilatı Genel Yapısı

Genel ya da merkezî idâre, sadece başkent teşkilatından ibaret değildir. Yurdun her köşesini kapsayacak biçimde ülkeye yayılmıştır (Kalabalık, 1999, s.61). Genel idârenin başkent dışındaki tüm ülkeye yayılmış örgütüne, taşra teşkilatı denir.

Türleri

İl Genel İdâresi

Merkezî idârenin mülkî idâre temelinde taşrada örgütlenmesinin ilk basamağını il genel idâreleri oluşturur. İller biçimsel yasalarla kurulurlar, kaldırılırlar ve ad­ları biçimsel yasayla değiştirilir. Bugünkü iller, Anayasanın öngördüğü ilkeler göz önünde tutularak kurulmuş değildir. İllerin büyük bir bölümü, tarihsel geli­şime ve geleneklere dayanmaktadır. Bir bölümü de siyasal düşüncelerle kurul­muştur.

İl genel idâresi, esas itibariyle üç bölümden oluşmaktadır: Vâli, il idâre başkanları ve il idâre kurulu. Ayrıca yönetimde demokrasinin Türk İdâre Sistemine bir yansıma­sı olarak oluşturulan il insan hakları kurulu da dördüncü bir bölüm olarak sayılabilir, Vâli, il idâresinin başıdır. Başka bir deyişle, ilgili il sınırları içerisinde en büyük mülkî âmirdir. İlde devletin, hükümetin ve her bir bakanlığın ayrı ayrı temsilcisi­dir.

İlçe İdâresi

Mülkî idârenin taşra teşkilatının ikinci bölümü ilçe idâresidir. İlçeler de tıpkı iller gibi kanunla kurulurlar. Eski bir geleneği bulunan ilçe idâresi, gerek kamu hizmet­lerinin halka sunulması, gerekse çevredeki sosyal ve ekonomik şartların iyileştiril­mesi açısından önem taşır. Mülkî idârenin taşra teşkilatının ikinci bölümü olan il­çelerdeki hiyerarşik sıralama; kaymakam, ilçe müdürlüğü, şayet ihtiyaç varsa şube müdürlüğü, şeflik ve memurluk biçimindedir.

İlçe idâresinin başı kaymakamdır. Kaymakam, görevlerini vâlinin gözetim ve denetimi altında yapar. Kaymakamlık, vâliliğin aksine bir meslek memurluğudur, Kaymakam, ilçe sınırları içinde yasaların uygulanmasından sorumludur. İlçe için­deki idârî kuruluşları denetler ve aralarında işbirliğini sağlar. İlçedeki bütün kolluk güçleri, kaymakamın emri altındadır.

İlçe idâresinde yer alan bakanlık taşra kuruluşlarının başında bulunan memur­lara “ilçe yönetim başkanlar” veya “ilçe şube başkanlar” denmektedir ve ba­kanlıkların ilçedeki örgütlerinin başında bulunurlar. Bunlar yazı işleri müdürü, mal müdürü, hükümet tabibi, tarım teknisyeni, veteriner ve nüfus memuru gibi me­murlardır. İlçe yönetim başkanları, kendi alanlarındaki kamu hizmetlerinin yürü­tülmesinden kaymakama karşı sorumludurlar.

Merkez İlçe

İl merkezi ile o il içerisinde hiçbir ilçeye bağlı olmayan bucak ve köylerin oluştur­duğu alana merkez ilçe denmektedir. İlin genel idâresinden sorumlu olan vâli, merkez ilçenin idâresinden de sorumludur. Bir başka deyişle, vâliler merkez ilçe­de kaymakamlık görevi de yapmaktadırlar.

Bucak İdâresi

İl İdâresi Kanununa göre bucak, “coğrafya, ekonomi, güvenlik ve mahallî hizmet­ler bakımından aralarında münasebet bulunan kasaba ve köylerden meydana ge­len” bir idâre birimidir. Bucakların kuruluş amacı, merkezî idârenin yerel yönetim­lere sağlayacağı teknik ve mâlî yardımları bir merkezî idâre biriminin yönetimi al­tında sağlamak, böylece bir taraftan idârenin bütünlüğünü gerçekleştirmek, diğer yandan da toplumsal kalkınmaya öncülük etmektir. Bucaklar idârî bir işlemle ku­rulur. Bucakların kurulabilmesi için İçişleri Bakanlığının kararı ve Cumhurbaşkanı­nın onayı gerekir.

Merkezî İdârenin Bölge Teşkilatlan

Uygulamada çeşitli nedenlerle merkezî idâre ile ilgili bazı kuruluşlar, taşra teşkilat­larını il sınırlarını aşacak bir biçimde kurmuşlardır. Bunlara merkezî idârenin böl­ge teşkilatları ya da bölge kuruluşları denmektedir (Gochot, 1962, s.38; Payaslıoğlu, 1966, s.76; Yıldırım, 2000, s.94-98).

285 sayılı KHK ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinden bazılarını kapsayan Olağanüstü Hâl Bölge Vâliliği kurulmuştur. Olağanüstü Hâl Bölge Vâliliğinin İçişleri Bakanlığına bağlı olarak çalışacağı öngörülmüştür.

Merkezî idârenin taşrada bölge bazında teşkilatlanma biçiminin ikinci türünü, bir veya birden çok ili içine alan ve yetki genişliği esasına dayanmayan bölge mü­dürlükleri oluşturur. Bölge müdürlükleri, merkezî idârenin başkentteki makamla­rına hiyerarşi bağı ile bağlıdırlar.

YEREL YÖNETİMLER

Yerel Yönetimlerin Genel Yapısı

Anayasa mahallî idarelere özel bir önem vermiş ve bazı düzenlemeler yapmıştır.

Anayasanın koymuş olduğu ilkeler ışığında mahallî idarelerin ortak özellikleri şun­lardır: Tüzel kişilikleri vardır. Özerk kuruluşlardır. Karar organları seçimle iş başına gelir. Organlarının organlık sıfatını kazanmaları veya kaybetmelerine ilişkin denetim yargı yerlerince yapılır.

Yerel Yönetimlerin Türleri

Türkiye’de yerel yönetim türleri şunlardır: İl özel idâreleri, belediyeler ve köyler.

Bu türlerin dışında yeni bir tür yerel yönetim türü oluşturabilmek için, Anayasa’mn 127. maddesinde değişiklik yapılması gerekir.

İl Özel İdâreleri

İl özel idâresinin yasal temelleri, Fransa örnek alınarak, eyâlet sisteminden il siste­mine geçişi sağlayan 1864 tarihli Vilayet Nizâmnâmesi ile atılmıştır. 5302 sayılı Kanun, il özel idârelerini yeni baştan düzenlemiş ve kendinden önce çıkarılan ya­saları yürürlükten kaldırmıştır.

İl özel idâreleri 5302 sayılı Kanunda, “il halkının mahallî müşterek nitelikteki ih­tiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idârî ve mâlî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi” olarak tanımlanmıştır, İl özel idâresinin üç organı vardır. Bunlar, il genel meclisi, il encümeni ve vâlidir, İl genel meclisi, ilçeler adına seçilen üyelerden oluşur. 2972 sayılı Kanuna gö­re, üye seçimi tek dereceli ve nispi temsil usulüne göre yapılır. Üyeler beş yıl için seçilir. Üye sayısı o il içindeki ilçe sayısına ve ilçelerin nüfusuna göre değişir.

5302 sayılı İl Özel İdâresi Kanunu’na göre il encümeni, il özel idâresinin hem danışma (yardımcı) organı, hem de ikinci karar organıdır. Bu Kanunun 25. madde­sine göre, il encümeni vâlinin başkanlığında, il genel meclisinin her yıl kendi üye­leri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği beş üye ile biri mâlî hizmetler birim âmiri olmak üzere vâlinin her yıl birim âmirleri arasından seçeceği beş üyeden olu­şur.

Belediyeler Belediye Kavramı

Belediye, 5393 sayılı Belediye Kanununun 3. maddesine göre, belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idârî ve mâlî özerkliğe sahip kamu tü­zel kişisidir. Belediye, bir yerleşim yerindeki nüfus yoğunluğunun doğurduğu do­ğal bir sonuç olduğu için, belediye kurulması her zaman devletin veya halkın rıza­sına bağlı değildir. Nüfus sayısı kaç olursa olsun, il ve ilçe merkezlerinde belediye kurulması zorunludur.

Belediye ve Türleri

İzledikleri amaç, etkinlik alanı ve tüzel kişilik açısından belediyeler arasında bir fark yoktur. Bunlar arasındaki fark, ortak ihtiyaçlarını karşıladıkları yerleşik nüfus yoğunluğundaki ve bunun sonucu olarak da organların ve örgütün genişliğinden kaynaklanmaktadır.

5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Ka­nunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun yürürlüğe girdikten sonra, Türki­ye’de üç tür belediye kalmıştır. Bunlar; geleneksel belediyeler, büyükşehir beledi­yeleri ve ilçe belediyeleridir.

Geleneksel Belediyeler

Bu tür belediyeler, “belediye” kavramının omurgasını oluştururlar ve bunlara “stan­dart belediye” diyenler de vardır (Öztürk, 1997, s.16). Çünkü, “standart belediye” veya “klasik belediye” tamlamalarıyla belirtilmek istenen belediye türü, Tanzi­mat’tan sonra gelişen ve 1980’li yıllara kadar başka türü olmayan belediyelerdir. Büyükşehir ve ilçe belediyeleri dışında kalan tüm belediyelere, geleneksel bele­diye denebilir.

Geleneksel belediyelerin organları; belediye meclisi, belediye encümeni ve be­lediye başkanıdir.

Büyükşehir Belediyesi

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 3. maddesinde büyükşehir beledi­yesi; “En az üç ilçe veya ilk kademe belediyesini kapsayan, bu belediyeler arasın­da koordinasyonu sağlayan; kanunlarla verilen görev ve sorumlulukları yerine ge­tiren, yetkileri kullanan; idârî ve mâlî özerkliğe sahip ve karar organı seçmenler ta­rafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişisi” olarak tanımlanmıştır.

Büyükşehir belediyeleri, kanunla kurulmak zorundadır. Çünkü, Anayasanın 127. maddesindeki “Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri geti­rebilir” hükmüne göre, idârî tasarruflarla büyükşehir belediyeleri kurulamaz. Fakat büyükşehir belediyelerinin kurulduğu yerlerde daha önce bir belediye kurulu bu­lunduğundan, uygulamada il merkezlerindeki belediyeler, kanunlarla veya kanun hükmünde kararnamelerle büyükşehir belediyelerine dönüştürülmüşlerdir. Büyük­şehir belediyelerinin sınırları, adını aldıkları büyükşehirlerin belde sınırlarıdır.

İlçe Belediyeleri

İlçe belediyesi, teknik terim olarak bütün ilçelerde kurulan belediyeleri tanımlamaz. Sadece, büyükşehir belediyesi sınırları içinde yer alan ilçelerde kurulan ve üzerinde büyükşehir belediyesinin bir çeşit idârî vesâyet yetkisi bulunan belediyeleri tanım­lar. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 3. maddesi ilçe belediyelerini; “Büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçe belediyesi” olarak tanımlamıştır.

İlçe belediyelerinin sınırı, adını taşıdıkları ilçenin tümünü değil, o ilçenin mer­kezini kapsar.

İlçe belediyelerinin organları, personeli, örgütü, gelirleri ve giderleri ile gelenek­sel belediyeler arasında hiçbir fark yoktur. Dolayısıyla, bu konularda geleneksel be­lediyeler için yapmış olduğumuz açıklamalar, ilçe belediyeleri için de geçerlidir.

Köy İdâresi

Kamu idârelerinin en küçüğü ve yerel yönetimlerin en eskisi köydür. Köy Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanununun ilgili hükümlerini birlikte değerlendirdiğimiz­de, köyün tanımını şu biçimde sentezleyebiliriz: Nüfusu 150 ile 5000’in arasında olan, taşınır ve taşınmaz mallara sahip, kendisine verilen mahallî müşterek hizmet­leri yapan kamu tüzel kişiliğidir.

Yeni bir köy, İçişleri Bakanlığının kararı ile kurulur (5442 sayılı İl İdâresi Kanu­nunun 2/C maddesi). İçişleri Bakanlığı bir yerde köy kurmadan önce o yerdeki il idâre kurulu, il genel meclisi ile Bayındırlık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının görü­şünü alır.

KAMU KURUMLARI

Genel Bilgiler

Kamu kurumu (Giritli-Bilgen-Akgüner, 2001, s.256), belirli bir veya birkaç kamu hizmetini ya da faaliyetini yürütmekle görevli tüzel kişiliğe sahip idâre teşkilatıdır. Kamu kurumları oluşturulurken, hizmet yönünden yerinden yönetim (işlevsel ye­rinden yönetim) ilkesi uygulanır ve bir kamu hizmetinin kendisine tüzel kişilik ve­rilir.

Kamu kurumları idârî, teknik, sosyal ve iktisâdî faktörlerin zorlamasıyla, oluş­turulmuşlardır. Kendiliğinden oluşmadıkları için, yasama organının iradesiyle mey­dana gelmişlerdir. Kamu kurumlarının kurulmasında belirli bir ölçüt yoktur.

Kamu Kurumlarının Türleri

Kamu kurumları birden çok kritere göre tasnife tâbi tutulabilirler. Ancak idâre hu­kuku açısından en önemli üç kriter vardır. Bunlardan birincisi faaliyet konuları (iş­levleri), ikincisi faaliyet yürüttükleri coğrafî alan, üçüncüsü de yönetim biçimidir.

Kamu kurumları, faaliyet konularına göre, idârî kamu kurumları, iktisâdî kamu kurumları, sosyal kamu kurumları, bilimsel teknik ve kültürel kamu kurumları ile düzenleyici ve denetleyici kamu kurumları olmak üzere beş gruba ayrılılar.

Faaliyet Konularına Göre Kamu Kurumları İdârî Kamu Kurumları

Kamu idârelerinin yerine getirmekle yükümlü olduğu görevleri, yani klasik kamu hizmet ve faaliyetlerini kendi bünyelerinden ayırıp tüzel kişiliğe kavuşturduğu teş­kilat birimlerine, idârî kamu kurumlan denmektedir (Duran, 1982, s.196; Giritli- Bilgen-Akgüner, 2001, s.259). Söz konusu hizmetler, genellikle idârece yürütülme­si mecburi olan kamu hizmetleridir.

İktisâdî Kamu Kurumları

iktisâdî kamu kurumlan; ticâret, sanâyi, mâliye, bankacılık, tarım ve madencilik gibi ekonomik faaliyetlerde bulunmak üzere kamu sermayesi veya katkısıyla ka­nun ya da kanunun verdiği açık yetkiye dayanılarak idârî işlemler uyarınca kuru­lup işletilen kamu kurumlandır. Anayasamız, iktisâdî kamu kurumlarına “kamu ik­tisâdî teşebbüsleri” demektedir.

Sosyal Kamu Kurumlan

Çeşitli insan topluluklarının çalışma, sağlık, konut, dinlenme, eğlenme, işsizlik emeklilik vs. sosyal ihtiyaçlarını karşılamakla, kısaca sosyal haklarını ve güvenliği­ni sağlamakla görevli özerk kamu kurumlandır (Duran, 1982, s.212). Bu tür kamu kurumlan, sosyal devlet ilkesinin gerçekleşme araçlarıdır.

Bilimsel, Teknik ve Kültürel Kamu Kurumlan

Bilimsel, teknik, sanat ve kültür hizmetleri ve faaliyetlerinin yürütülmesini devlet başlangıçta denetlemeyi ve teşvik etmeyi tercih ederken zaman içinde bu tür hiz­met ve faaliyetlerle doğrudan ilgilenmeye başlamış, bunları da kendi görevleri ara­sında saymaya başlamıştır.

 

Düzenleyici ve Denetleyici Kamu Kurumları (Bağımsız İdârî Otoriteler)

Düzenleyici ve denetleyici kamu kurumlan sermaye piyasasının düzgün işle­mesi, rekabet ortamının korunması, radyo ve televizyon yayıncılığının karmaşa­dan kurtarılması, bankacılık gibi kamusal hayatın hassas alanlarında düzenleme ve denetleme görevini yerine getiren, devlet adına icraî karar alma yetkisine sa­hip çok geniş bir özerkliğe sahip kamu tüzel kişileridir.

 

Hizmet Sundukları Yer Açısından Kamu Kurumlan

Kamu kurumlan, faaliyette bulundukları coğrafî alan açısından, ulusal, bölgesel ve yerel olmak üzere üçe ayrılırlar.

 

Ulusal Kamu Kurumları

Ulusal kamu kurumları, ülke çapında kamu hizmeti yürütmekle görevli kamu ku­rumlandır. Bu tür kamu kurumları ülke çapında bazen mülkî idâre (il ve ilçe) temelinde, bazen de bölge temelinde bazen de hem bölge hem de il ve ilçe temelinde örgütlenebilirler.

Bölgesel Kamu Kurumları

Bölgesel kamu kurumları sadece belli bir bölgede yaşayanlar için kamu hizmeti üst­lenirler. Bir başka deyişle, üstlendikleri kamu hizmetini sadeceyetkili oldukları böl­gede yürütürler. Bölgesel kamu kurumları faaliyet konuları açı­sından daha ziyâde idârî ve iktisâdî kamu kurumları olarak ortaya çıkabilirler.

Türkiye’de bölgesel kamu kurumları üç biçimde ortaya çıkmıştır. İlk çıkış biçi­mi ülke düzeyinde kurulmayan yerel yönetim birlikleri biçimidir (Gönül, 1977, s.34-47). İkinci çıkış biçimi, tümüyle kamu kesimi tarafından oluşturulan bölge kal­kınma idâreleridir.

Yerel Kamu Kurumları

Mahallî idârelerden özellikle belediyeler, üstlendikleri kamu hizmetlerinden bir tanesine, yasaların verdiği yetkiye dayanarak tüzel kişilik kazandırıp kamu kuru­mu haline getirebilirler. Bu tür kamu kurumlarının faaliyet konuları genellikle ik­tisâdî kamu hizmetleri niteliğindedir.

Yönetim Biçimleri Açısından Kamu Kurumları

Kamu kurumları, yönetim biçimleri açısından kamusal yönetim biçimleri uygula­nan kamu kurumları ve özel yönetim biçimleri uygulanan kamu kurumları olmak üzere ikiye ayrılır.

Kamu yönetim biçimleri uygulanan kurumlar, aslında devlet genel idâresinin eskiden beri sürdürdüğü klasik hizmet ve faaliyetlerin devlet bünyesinden ayrılma­sı sonucu ortaya çıkmışlardır. Örneğin Vakıflar Genel Müdürlüğü, Karayolları Ge­nel Müdürlüğü gibi.

KAMU KURUMU NİTELİĞİNDE MESLEK TEŞEKKÜLLERİ

Anayasanın 135. maddesinin “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları” olaraköngördüğü teşkilat birimleri, meslek, sanat, zanaat erbabının ve esnafın zorunluolarak katıldıkları ve bağlı oldukları kamusal örgütlerdir.

Belirli mesleklerin yürütülmesi veya belirli meslek unvanlarını alan kişilerin, bu unvanları gereğince mesleklerini profesyonel biçimde yürütmeleri için zorunlu olarak katıldıkları kamusal yetkilerle donatılmış kuruluşlardır.

 

Yukarıya Git