İşlem yapılıyor, lütfen bekleyin...

Hizmette 10+ Yıl ve binlerce müşteri memnuniyeti... | %100 doğru kaynak | %100 memnuniyet | %100 mezuniyet |

Netsorular.com
İKT201U-İKTİSADİ DÜŞÜNCELER TARİHİ DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ
İKT201U-İKTİSADİ DÜŞÜNCELER TARİHİ DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ VE DİĞER DERSLERİN DERS ÖZETLERİNE ULAŞABİLİR, AÖF ÇIKMIŞ SORULARI, AÖF DERS ÖZETLERİNİ VE AÖF YARDIMCI KİTAPLARI ONLİNE SİPARİŞ VEREBİLİRSİNİZ.

ÜNİTE 1 - İKTİSADİ DÜŞÜNCELER TARİHİNE GİRİŞ

İktisadi düşünceler tarihi temelde,zaman içindeki iktisadi düşüncelerin nasıl bir bilgi halinde ortaya çıktığı ya da bunların nasıl kabullenildiği konusunda çalışır.

Relativist Yaklaşım: Bu yaklaşımı savunanlar teorinin geçerli olduğu dönemdeki siyasal,ekonomik yapıyı dikkate alırlar.

Absolutist Yaklaşım: Bu yaklaşımda ise herhangi bir teorinin bilimselliği, yine o teorinin içsel tutarlılığı ve gerçekleri açıklayabilme kabiliyetine göre değerlendirilir. Bu sebeple içsel faktörler dışsal faktörlere oranla daha önemlidir.

İKTİSADİ DÜŞÜNCELER TARİHİNİN ZAMANI

Schumpeter, İktisadi Analizin Tarihi  adlı eserinde bu konuya değinmiştir.

Ona göre, iktisadi düşünceler, çeşitli iktisadi konulara ilişkin olarak belli bir zaman diliminde ve mekânda halkın zihninde yer tutmuş bütün düşünce ve isteklerintoplamıdır.

Josef AloisSchumpeter (1883-1950)   Avusturyalı iktisatçı ve siyaset bilimcidir. Çalışmaları ile siyasi iktisada önemli katkılarda bulunmuştur. Kalkınma konularında da önemli görüşleri vardır.

İKTİSADİ DÜŞÜNCELER TARİHİNDE PARADİGMA VE BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMI

İktisat, sosyal bilimlerin içinde yer alan ve esasen insan davranışlarına ilişkin bir bilimdir. Bilim tarihi her bilimin kendi kimliğini ve geçmişini öğrenmesi bakımından önemli olmakla birlikte bu konu sosyal bilimler için çok daha önemlidir. Doğa bilimlerinde çalışan bir bilimci için o bilimin içinde bulunduğu son durum, araştırmalarının başladığı yer olarak yeterli olabilir. Ancak iktisatçı için bu yeterli olmayabilir. Çünkü iktisatçı için geçmişin kazanımları bugün degeçerli olabilir. Bilgi birikerek ilerler.

Paradigma kavramı bilim tarihçisi olan Thomas Kuhn’un 1962 yılnıda yayımladığıkitapla yaygın bir kullanıma kavuşmuştur. Ortaya çıkışından bu yana sıkça kullanılan kavramlardan biri hâline gelmiştir. Paradigmakavramı, belli bir bilim topluluğu tarafından paylaşılan bütün inançları vedeğerleri kapsamaktadır.

Thomas SamuelKuhn (1922 - 1996)  Amerikalı bilim tarihçisi ve felsefecisidir. Harvard üniversitesinde fizik öğrenimi görmüştür.

Kuhn’cu yaklaşımın asıl ayırt edici özelliği ise Bilimsel Devrimler tezidir. Buteze göre bilimsel devrimler kesintili bir biçimde birbirinin yerini almaktadır.Kuhn, mevcut bir paradigmanın, ortaya çıkan yeni sorulara cevap verememesiyle biriken sorular sonucundabilimsel krizin ortaya çıkacağını ilerisürer.

Bilimsel teorilerin mahiyetine ilişkin bir diğer yaklaşım da Lakatos’unBilimselAraştırma Programlarıyaklaşımıdır. Lakatos’a göre bilim, devasabir araştırma programı sayılabilir. Bilimsel Araştırma Programlarıgelecekteki araştırmalar içinde klavuz görevi görür. Bilimsel Araştırma Programı aynı bakış açısına sahip ve birbirini takip eden teorilerden oluşan tarihi bir süreçten ibarettir.

ImreLakatos (1922 -1974)  Macar asıllı bilim felsefecisidir. Cambridge üniversitesinde felsefe doktoru olmuştur.

ESKİ ÇAĞ TOPLUMLARINDA İKTİSADİ DÜŞÜNCE

Eski Çağ toplumlarının en belirgin özellikleri tarım-yoğun olmalarıdır. Gnünmüz tarımı ile eski çağ tarımını birbirinden ayıran en önemli özellik ise, tarımın dışında kalan insanları besleyebilme imkanı idi. Günümüzde bu imkan çok daha fazladır.Eski Çağ toplumlarının belirgin niteliklerinden biri de köleliğin toplumda yaygın oluşudur. Kölelik, her toplumda en alt sınıfı oluşturur.Eski Çağ toplumlarında servet ile iktisadi hayatın doğrudan bir ilişkisi yoktu. Piyasa öncesi toplumlarda servet, gücün ve kuvvetinbir sonucu olarak ortaya çıkıyordu.

DOĞU TOPLUMLARINDA İKTİSADİ DÜŞÜNCE

İlk Çağ Doğu toplumlarında iktisadi düşüncenin iki kaynağı vardır. Bunlardan ilki,kutsal kitapların ahlaki norm ve dogmalarına ilişkindir. İkincisi ise, devlet yönetimineilişkin birtakım kurallar ve değerlendirmeler içinde yer alan iktisadi ve bilhassamali konularla ilgilidir.

Eski Hint’in kutsal metinlerinden Vedalar’da da faiz, tefecilik vespekülasyonüzerinde durulmuş ve bu konularda yasak içeren düzenlemeler yapılmıştır. Kutsal kitaplar, bireyinve toplumun inanç ve ahlak dünyasını düzenler. Din insanın ve toplumun hayatının bütününü kavrar ve etkiler. Bu durum eski Çin ve Doğu ülkeleri içinde geçerlidir.

Avrupalılarda ise sosyal bilimlere, Antik Yunan’ın rasyonalist filozoflarıyla başlanmıştır. Avrupa uygarlığının temellerini greko-romenve judeo-christogelenekteoluşturmuşlardır.

ESKİ ÇAĞ YUNANLILARINDA İKTİSADİ DÜŞÜNCE

Eski Yunanistan’da devlet somut bir gerçektir. Antik Çağ’da bir Yunanlı için devletindışında hayat mümkün değildir ve çok önemlidir. Yunanlılaragöre polis, uygarlığın tek mümkün biçimidir. Bu devletin varlığına ne kadar önem verdiklerini gösterir.Yunan filozofları için iktisat, siyaset alanının dışındadır. Dolayısıylamodern iktisadi düşünce ile noktaları azdır. Ancak, eski Yunanlılarıniktisadi düşünceye katkısını, sosyal bilimlere rasyonel yaklaşımlarında aramak gerekir.Siyaset bilimi açısından da daha ziyade site-devletinin kurumlarının etkinliğiüzerinde durmuşlardır.

Ksenofon (Xenophon) (M.Ö. 430 - M.Ö. 354)  Atinalı asker,filozof ve de tarihçi. Sokrat ile aynı dönemi paylaşmıştır.

Platon’la aynı dönemde yaşamış bulunan Ksenofon (Xenophon), Oikonomikos/oikonomíaadlı eserinde ev/hane yönetimi üzerinde durmuştur. Ancak, eskiYunan siyaset bilimi anlayışıiçinde hane yönetimi, site-devletinin yönetiminden vekrallığın yönetiminden pek de farklı değildir.

Platon (M.Ö. 427 - M.Ö. 347)  Eflatun olarak da bilinir. Yunanlı filozoflar arasında en büyüklerdendir. Aristo’nun hocası Sokratın öğrencisidir.

İDEAL DEVLET VE İŞBÖLÜMÜ

Eski Çağ Yunan filozoflarının en büyüklerinden olan Platon’un analitik açıdan enönemli katkısı,devletin kökeni ve toplumsal iş bölümü konusundaki görüşleri olmuştur.Platon, Devlet adlıeserinde adalet üzerinde durmuştur. Platona göre insan hayatının esas gayesi erdemdir. Devlet toplumda bunu adalet yoluyla sağlar. Platon’un, iş bölümü iktisadiolmaktan çok sosyolojiktir. Aristokratlar ve tarım toplumununoluşturduğu devlette, yönetici sınıfı koruyucular oluşturur. Koruyucuları seçenise yasa koyucudur. Yasaların uygulaması, koruyucuların görevidir.

MÜLKİYET

Platon’un sorunu, yöneticilerin, yasa koyucuların amaçlarını gerçekleştirip gerçekleştiremeyecekleridir.Yönetici sınıf için, eğitim dâhil birtakım önlemler koymuştur.Bu önlemlerin en önemlilerinden biri de yöneticilerin iktisadi faaliyetlerde bulunmamasıdır. Siyaset adamlarını iktisadi hayattan uzak tutmuştur. Bunun için bu sınıf özel mülkiyet sahibi olmayacak, her türlü mülkiyetduygusundan arındırılacaktır.

Aristo (M.Ö. 384-M.Ö. 322)  Gelmiş geçmiş en önemli filozoflardandır. Sosyal bilimlerin her dalında kendisine atıfta bulunulur. Felsefe,fizik,astronomi,mantık,siyaset bilimi gibi bir çok alandaki ilk düşünürlerdendir.

Çağdaş sosyal bilimlerinhemen her alanında Aristo’dan yararlanılabilir. İktisadi düşünce tarihi Batıdaki çıkış noktasıda bir nevi Aristo’dur. Aristo’nun, hocası olan Platon’dan en önemli farkı analitik düşünceye önem vermesidir.

DEVLET

Aristo’ya göre devlet en yüksek topluluk ürünüdür ve ahlaki bir amaç için biraraya gelmiş insanlardan oluşan bir birliktir. Aile, zaman olarak devletten önce gelsede devlet daha önemlidir. Önce erkeğin reisliğinde, kadınlar ve kölelerden aileoluşmuştur. Aileler köyleri meydana getirmiş ve köylerden de site-devletine geçilmiştir.

MÜLKİYET

Aristo özel mülkiyet konusunda hocasından farklı düşünmektedir. Platon’un kollektivistmülkiyet anlayışına mukabil Aristo özel mülkiyeti savunmaktadır. insan doğası gereği mülk sahibi olmak ister. Toplumsal barışa da aykırıdır. Aristo ev ekonomileri bakımından mülkiyetin önemi üzerinde durmaktadır. Ona göre mülkiyet, ailenin birparçasıdır. Mülkiyet konusuaraçlar, aslında insanların yaşaması için gerekli olan araçlardır.

PARA VE FAİZ

Aristo’ya göre para, zorunlu mübadelelerde kullanıldığı zaman yararlıdır. Ancak parabizatihi bir değer yaratmaz. Kısırdır. Yapay bir değer taşır. Doğal birservet türüdeğildir.Aristo doğal olmayan,ticari mübadeleyle para kazanmayı hoş görmezken aynı şekilde faizle para kazanmaktan da nefret eder.

ORTA ÇAĞ HRİSTİYAN DÜNYASI’NDA İKTİSADİ DÜŞÜNCE

ORTA ÇAĞ’DA AVRUPA

Aşağı yukarı 1000 yıl süren bu dönemde kuşkusuz toplumsal ekonomikyapılar ve zihniyetler birbirinden farklıdır. Ülkeden ülkeye değişen bu farklılıklar zamanla ortaya çıkıyordu.Ancak bu dönemde Avrupalılık bilincini ve kültür birliğini ayakta tutan Katolik kilisesi olmuştur. Orta Çağ, dinîzihniyetin egemen olduğu, dinin toplumların ve bireylerin hayatında asli bir yer tuttuğu çağolarakda tanımlanabilir.

SKOLASTİZM

Skolastizm, Orta Çağdaki öğretim yöntemleri ve düşünce ortamına verilen genel bir addır. 12. yüzyıldan itibaren manastırlardaki dinî okullar dışında, üniversiteler bünyesinde gelişen düşünceler ve entellektüel uğraşlar, zamanla yeni öğretileri ve yöntemleri geliştirmiştir.Skolastik öğretim yönteminde, yerleşik düşünceye karşı bir düşünce var edilir sonrada bu düşünce yıkılmaya çalışılır.

DEĞER TEORİSİ VE ADİL FİYAT

İktisadi düşünce tarihi ile uğraşan iktisatçılar, Thomas d’Aquinas’ınadil fiyatkavramından neyi kastettiği konusunda hemfikir değillerdir. Skolastiklerde ise iktisadi analizin mevcut olmaması, adil fiyat’ın kesin olarakaçıklanmasını zorlaştırmaktadır. Bu konuda belki de en doğru yaklaşım Orta ÇağSkolastikleri‘nin, adil fiyat’ıherkesin bildiği fiyat olarak anladıklarını kabul etmek olacaktır.

FAİZ

Skolastik düşünürler gerek dinî dogmaların gereği, gerekse Aristo kaynaklı düşüncelerden dolayı faize karşıdırlar. Skolastiklerin, güçlünün zayıfa karşı avantajlı olması nedeni ile faize karşı oldukları da söylenebilir.

Nicolas Oresmius (1330-1382) Fransa’daNormandiya’dadoğuış, Paris Üniversitesi’nde öğrenim görmüştür. Astronomikgözlemler ve matematik üzerinde çalışmıştır.

Schumpeter’a göre ilk kez Oresme, bir iktisadi problem hakkında özel olarak birmonografi yazmıştır. Ancak Oresme’nin para hakkında bu incelemesi, gerçektetam anlamıyla iktisadi değildir.Oresmekötü paranın, iyi parayı kovacağınıileri sürerek,Gresham’danyaklaşık iki yüz yıl önce Gresham Yasasıhakkında öngörüde bulunmuştur.

Sir Thomas Gresham (1519 - 1579) Tüccar ve Krallık finans danışmanı olarak ingiltere’de zamanında ün yapmıştır. Kraliçe I. Elizabeth’e, ingiliz parasıSterling’indeğerinin düşürülmemesi yönünde tavsiyede bulunmuştur.

ORTA ÇAĞ İSLAM DÜNYASINDA İKTİSADİ DÜŞÜNCE

Esasen Orta Çağ dinîn egemen olduğu bir çağdır. Dinî dogmalar insanın hayatını tamamen kuşatmaktaydı.

Hristiyan Batı’da olduğu gibi, islam dünyasında da faizli işlemler, stokçuluk, fahiş kâr yasağı gibibirtakım yasaklar mevcuttu.Ne var ki, islam Orta Çağı’nda iktisadi hayata bakışta Hristiyan Batı’da olduğugibi tamamen olumsuz ve kuşkucu bir bakış yoktur. Bilakis, bizatihi Hz. Muhammed’inticaret yaptığını bildiğimize göre bu konuda Hristiyan Orta Çağ’dan farklı bir anlayış mevcuttu. Sekizinci, dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda islam Dünyasıparlak bir iktisadi refah yaşıyordu.

Nasreddin Tusi (1201-1274) iran’daTus şehrinde doğmuş ve öğrenim görmüştür. Bundan dolayıdaTusi lakabı ile tanınmıştır. Moğol hükümdarıHulagu’nundanışmanı ve veziri olmuştur. Mantık, Ahlak,Felsefe, Astronomi ve Matematik alanlarında çeşitli kitaplar yazmış ve katkılar da bulunmuştur.

On üçüncü yüzyılın en önemli siyaset bilimcilerindenNasreddin TusiAhlak-ı Nasıri adlı kitabındaHelenistikfelsefi gelenekten yararlanarak bir ahlak sistemi oluşturmaya çalışmıştır.

Ebu- Ha-mid Muhammed ibn-i Muhammed el-Gazali (1058-1111) Bugünküiran’daTus şehrinde doğmuştur. Genel olarak imam Gazali olarak tanınır. Nişabur,Nizamiye medresesinde öğrenim görmüştür. 1091 yılında Bağdat’taki NizamiyeMedresesi başmüderrisliğine (profesörlüğüne) atanmıştır.

 

Gazali, iktisadi ve sosyal refahı, maslahat kavramı ile ifade etmektedir. Maslahat, hayat içinde sorunlara insanların yararına olacak biçimde bakmaktır. Gazali’ye göre, dünya ahiretin tarlasıdır ve bu yüzden dünyada sadece ahiret için değil, dünya için de çalışmak gerekir.

FİYAT

Gazali, piyasa ve fiyat konusuna adalet açısından yaklaşmaktadır. Gazali’ye görealışveriş ettiği kimseyi zarara uğratan her şey zulümdür. Pazarda bilgi eksikliği olmayacaktır. Mübadeleye konu olan bir mal hakkında tam bilgi verilecektir. Piyasarayicini yansıtan bir fiyat, mübadelede adaleti sağlayacaktır.

İŞBÖLÜMÜ

Gazali meşru veya gayrimeşru bütün kazanç işlemlerini geçim davasına bağlar. İnsanların ihtiyaçları iktisadi faaliyetlere yol açmıştır. Ancak ihtiyaçlar Gazali’yegöre sonsuzdur bir ihtiyaç, diğerini doğurmaktadır. Bununla birlikte Gazaliinsanların ticaret ve zanaata ilgilerinin esas sebebi olarak yiyecek,giyecek vegıdaya muhtaç olmalarını gösterir. Yani geçim derdiyle alakalıdır.

PARA VE FAİZ

İhya’da Gazali, parayı tanımlarken paranın ihtiyaç maddelerinin sağlanmasında bir aracı olmaktan fazla işlevi yoktur. Gazalibimetalist(nakdeyn) bir görüşü savunmaktadır.

İslam, faizi kesin bir şekilde yasaklamaktadır. Gazali faizin yasak olmasının nedenini açıklarken, paranın para ile satınalınamayacağını belirtir. Ona göre paradan para elde etmek,paranın ikinci işlevi olan değişim aracı olma özelliğini ortadan kaldırır.

Abdurrahman b. Muhammed b. EbuBekr Muhammed b. Hasan(İbn-i Haldun) (1332-1406).Soy olarak aslen Yemenli Arap kabilelerekadar giden, Endülüslü önde gelen bir aileyemensup olarak Tunus’ta doğmuştur. Kuranve fıkıh ilimleri yanında matematik,mantık, felsefe gibi alanlarda öğrenim görmüştür

ibn-i Haldun’un esas meselesi, medeniyet sorunudur. O umranolarak adlandırdığı geniş bir medeniyet kavramından hareket eder. Bir toplumun bütün özelliklerini,yaptıklarını ve ürettiklerini ortaya koyan yeni bir bilimden söz eder.

İbn-i Haldun, Mukaddime’nin dördüncü ve özellikle beşinci bölümlerinde iktisadikonulara yer vermiştir. Beşinci bölüm bir anlamda, iktisat sosyolojisidir denilebilir. Bubakımdan, iktisadi ve mali sosyolojinin de on dördüncü yüzyılda ibn-Haldun’labaşladığını söyleyebiliriz.

 

 

ÇEVRİM TEORİSİ VE VERGİ TEORİSİ

İbn-i Haldun’a göre devletin harcamaları sadece fiyat artışları dolayısıylaartmıyor. Hanedanın ve bürokratların lüks mallara olan talebi de artış göstermektedir.Artan kamu harcamalarını karşılamak için ise vergi oranları artırılır veyeni vergiler konur. Ancak vergi yüklerindeki bu artışekonomik hayatı daraltıcı etkide bulunmaktadır. Bunun sonucunda halk ve tüccarlar ağır vergilerdenbunaldığı için çalışma hevesi azalır. Giderekülkenin en dinamik kesimleri, tüccarları ülkeyi terk etmeye başlarlar.Öte yandan üretimin düşmesi ve ticari faaliyetlerin azalması, vergi hasılatı’nın azalmasına da yol açar. Böylece vergilerin artmasına karşın vergi hasılatı dadüşmüş olur. ibn- Haldun bu analizi ile Laffer Eğrisini yaklaşık 600 yıl önceöngörmüştür.

DEĞER TEORİSİ

ibni Haldun’a göre, üretimin esas faktörü emektir. Düşünüre göre, bir malın değeri,onu meydana getirmek için harcanan emeğin değeridir.

ARZ VE TALEP

İbn-i Haldun Ticareti, ucuza alıp pahalıya satmaktır olarak tanımlar. Aynışekildeaz bulunan malların fiyatının yüksek olacağına, bu maldan çok bulunması hâlinde fiyatların düşeceğini söyler.Dolayısıyla arz ve talep koşullarına bağlı olarak fiyatların yükselme vedüşme eğiliminde olduğuna dikkati çekmiştir.

Yukarıya Git