İşlem yapılıyor, lütfen bekleyin...

Hizmette 10+ Yıl ve binlerce müşteri memnuniyeti... | %100 doğru kaynak | %100 memnuniyet | %100 mezuniyet |

Netsorular.com
İŞL201U-İŞLETMELERDE SOSYAL SORUMLULUK VE ETİK DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ
İŞL201U-İŞLETMELERDE SOSYAL SORUMLULUK VE ETİK DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ AÖF İŞLETME BÖLÜMÜ İŞLETMELERDE SOSYAL SORUMLULUK VE ETİK DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİNE, AÖF ÇIKMIŞ SORULARA AÖF YARDIMCI KİTAPLARA ULAŞABİLECEĞİNİZ TEK ADRES

1. ÜNİTE - SORUMLULUK KAVRAMLARI VE İŞLETMELERİN SOSYAL SORUMLULUKLARI

SORUMLULUK KAVRAMI

Sorumluluk; “kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi; mesuliyet”, şeklinde tanımlanmaktadır (Türkçe Sözlük, 1998 Cilt 2:2013). Bu tanımdan hareketle bireyin kendi davranışları yanında, yetki sahibi olduğu konuların sonuçlarından da sorumlu olduğu açıkça söylenebilir. Bu kapsamda sorumluluk iki ana başlık altında toplanabilir: Geriye doğru sorumluluk ve ileriye doğru sorumluluk. Geriye doğru sorumlulukta zamir her zaman tekildir ama ileriye doğru sorumlulukta zamir çoğul olabilir. İkinci tür sorumluluklar “yetkili konumda olma durumu” olarak da tanımlanabilir. Herkesin eyleminden sorumlu olması bağlamında geriye dönük sorumluluklar genel olup, ileriye doğru sorumluluk tikeldir. Eğer birisi tikel bir mevki ya da makam üstlenmişse, aynı zamanda bu makam ya da mevkinin getirdiği sorumlulukları da üstlenir ve çoğul haldeki bu sorumluluklar, yükümlülükler olarak da tanımlanır.

Bir kişinin sorumluluk üstlenebilmesi, o kişinin akıl, özgür irade ve yetki sahibi olmasına bağlıdır (Torlak, 2007: 18).

Akıl, normal olarak her insanda bulunan ve vücuttaki yeri, işleyişi keşfedilemeyen, düşünce, anlama ve tedbir alma hassası; idrak, anlama, kavrayış ve zeka olarak tanımlanmaktadır (Doğan, 1996:27). Akıl sahibi veya akli melekelerini kullanma yetisine sahip her birey, bazı durumlarda yaptıkları ya da yapmadıklarından sorumlu tutulamaz. Mevcut şartlar kişinin bazı sorumluluklarını yerine getirmesine engel olabilir. Bu yüzden bu şartın ve özgür iradenin sağlanması gerekir.

İrade; herhangi bir konuda karar vermek, bir eylem yahut etkinliği gerçekleştirmekiçin gerekli olan bilinçli muhakeme gücü ve kararlılığı, alternatişerarasındabilerek ve isteyerek seçim yapabilme yetisi olarak tanımlanırken, irade özgürlüğü ise kişisel etkinliklerde insan iradesinin serbest, baskılardan ve denetimdenuzak olması, insanın kendi adına her türlü korku ve endişeden uzak biçimde karar verebilmesi, tercih yapabilmesi olarak ifade edilmektedir (Demir ve Acar, 1997:117). Özgür irade ise, kişinin herhangi bir eylem veya davranışı yapma ya da yapmama noktasında özgürce karar verebilme ve verilen kararı uygulamaya geçirebilme gücü olarak tanımlanabilir.

Yetki sahibi olma, bireyin herhangi bir konuda ehil olması yanında, kendisine bulunduğu topluluk ya da kurum içindeki rolü, statüsü ve konumu gereği verilmiş yazılı olan ya da olmayan bir güç olarak tanımlanabilir.

Karakteristik özellikler, bireyin sorumluluk alması, sorumluluk üstlenmesi için niyetlenmesi, davranışlarının sonuçlarında sorumluluklara katlanması, sorumluluktan kaçınması gibi sonuçlar doğurur. Her bir karakteristik özellik kişinin sorumlulukla ilişkisinde ahlaki açıdan da sonuçlar doğurur.

Toffler, insanın niçin sorumsuzca davrandığı konusunda şu dört temel hususa işaret eder (Toffler, 1998:81-82):

• Karakter,

• Bilgiye dayalı nedenler,

• Beklentiye dayalı nedenler ve

• Yargılamaya dayalı nedenler.

Vicdan, insanın kendi davranışları veya başkalarının davranışları hakkında“doğru” veya “yanlış” şeklinde yargılar yapmasına yarar. Vicdan, kişiyi hem ahlakidavranışta tutarsızlıklardan kurtarır hem de dışarıdan bir kontrol olmadan da ahlaklı davranmasını sağlar (Güngör, 1995:57-59).

Bireysel Sorumluluk

Sorumluluk, bireysel ve sosyal açılardan ele alınması gereken bir kavramdır. Kişi,herşeyden önce, birey olarak kendisine karşı sorumludur. İnsanın kendisine karşı bireysel sorumluluğu, sahip olduğu maddi ve manevi değerlerini doğru, yerindeve zamanında kullanmasını gerektirir.

İç sorumluluk, kişinin vicdanına karşı sorumluluğudur. Kişinin kendiyle baş başakaldığında, vicdan muhasebesi yapması, vicdanının onu rahatlatması ya da rahatsız etmesi iç sorumluluğun çalıştığının göstergesi olarak kabul edilebilir.

 

Dış sorumluluk ise sınırları kanun ve hukuk normlarıyla çizilmiş sorumluluklaryanında sosyal normlarla da ilişkili olabilir. Hukuk ve kanunlarla çerçevelenmeyeçalışılan sorumluluklarda yargılama süreçleri sonucunda yaptırımların da çerçevesiçizilmiştir. Sosyal normlara ilişkin dış sorumluluklarımızdaise ahlaki, toplumsal ve kültürel değerler çerçeveyi çizer. Bu tür sorumluluklarınyaptırımları ise sosyal dışlanma, ayıplanma şeklinde kendini gösterir.

Bireysel sorumluluklar, kişinin öncelikle maddi ve manevi değerlerini, başkabir deyişle beden ve ruh sağlığını koruma sorumluluğunu kendisine yükler. Çünküdiğer sorumlulukların yerine getirilebilmesi büyük ölçüde bu sorumlulukların yerine getirilmesine bağlıdır. Beden ve ruh sağlığını koruma sorumluluğunu gerçekleştiremeyenbireylerin akıl, özgür irade ve yetkilerini kullanma becerilerindeönemli kısıtların ortaya çıkacağı ve dolayısıyla, rol, statü, konum ve mesleğe ilişkinhemen hiçbir sorumluluğu yerine getiremeyecekleri açıktır.

Sosyal Sorumluluk

Birey olarak öğrenme ve gelişmesindeinsanın sosyalleşmesi de bu sosyal gruplar içinde gerçekleşir. Dolayısıylabireysel sorumlulukların tamamının sosyal boyutu vardır. Bireysel sorumlulukların sosyal boyutu vardır. En temel bireysel sorumluluğu olan beden ya da ruh sağlığını koruma sorumluluğu yerine getirilmediğinde sosyal harcamalar artacak, bireyin yakın çevresinden başlamak üzere toplumamaliyeti artacaktır.

Bireysel sorumluluğun kişinin yakın çevresini kapsamaya başladığı nokta birdiğer açıdan, bireyin sosyal sorumluluğunun başlangıcı olarak da kabul edilebilir.

İnsanı bireysel sorumluluktan sosyal sorumluluklarının bilincine doğru yönlendirmedesosyal sorumlulukla ilgili kurumsal çabalara ihtiyaç duyulmaktadır. Zirainsanın birey olarak sosyal sorumluluklarıyla ilgili harekete geçmesi için çoğunluklateşvik edici ya da yönlendirici kurumsal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Çocukluktan itibaren verilen eğitim sosyal sorumlulukların edinilmesi için temel bir ihtiyaçtır

Görev Sorumluluğu

Görev sorumluluğu, herhangi bir görevi yerine getiren kişinin bireysel sorumluluğunun yanında hem görev icabı rol sorumluluğunun hem de sorumluluk alanındakidiğer bireysel sorumlulukların üstlenilmesini gerektirir. Bu yönüyle görev sorumluluğu, bireysel sorumluluk ve bunun üzerine eklenen sorumluluklar toplamıdır. Bireysel ve görev sorumlulukları da sosyal sorumluluklarlaiç içedir.

Diğer taraftan, bireyin farklı konum ve durumlarda üstlenmiş olduğu farklı rollerde onun görev sorumluluklarını zamana, konuma ve duruma göre farklılaştırabilir. Birey bu görev sorumlulukları arasında da uyumugözeterek hareket etme becerisini kazanmak durumundadır.

Yönetsel Sorumluluk

Yöneticinin bir yandan bireysel ahlaki sorumlulukları varken, öte yandan yöneticilikgörevi ve performansı bakımından yüklenmiş olduğu sorumluluklar vardır.Bu açıdan yöneticinin bireysel sorumluluklarının bir de sosyal yönü vardır(McHugh, 1992: 37). Yöneticilerin sorumluluk alanlarını, özel yaşam, ekonomikilişkiler, liderlik bilinci ve toplum üyesi olarak sosyallik şeklinde dört başlık altındatoplamak da mümkündür (Kırel, 2000:65).

Yöneticiler karar ve uygulamalarıyla, başka bir deyişle yönetici sorumluluklarıyla, işletmelerin paydaşlarını (müşteriler, çalışanlar, pay sahipleri, tedarikçiler,rakipler, sivil toplum kuruluşları, medya, kamu kurum ve kuruluşları,yerel yönetimler, toplum) etkilemektedirler. Bu yönleriyle, yönetici sorumluluklarıbir yönüyle kendi profesyonel yöneticilik geleceklerini belirlerken, diğer yönüyleişletmelerin ve onların paydaşlarının geleceklerini de etkilemektedir.

İŞLETMELERİN SORUMLULUKLARI

Pazardaki tüketici ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak örgütlenen işletmelerinasıl sorumlulukları, pazarın ihtiyaçlarını istek ve beklentilere uygun olarak,kârlı ve verimli bir şekilde karşılamalarıdır.

Gelişmelere paralel olarak işletmelerin sorumlulukları da farklı düzey ve kapsamlarda tartışma konusu olmuş ve olmaya devam etmektedir. Dünya ölçeğinde düşünüldüğünde ise bu sürecin farklı coğrafyalarda farklı biçimlerde yaşandığı ve halen yaşanmayadevam ettiği de bilinen bir gerçektir.

 

Sanayi sonrası toplumlardaişletmelerin sorumluluklarına gittikçe artan oranda vurgu yapılmaya başlanmasında,toplum bilimleriyle uğraşanların eksik bakış açılarının da payı olduğu söylenebilir.

Küreselleşen ve uluslararası faaliyetleri artan çok sayıda işletmenin kâr artışlarının az gelişmiş ya da gelişmekte olan toplumlar aleyhine sonuçlar üretmesi degünümüzde işletmelerin sosyal sorumlulukları konusunun daha fazla gündemdeolmasının önemli bir diğer sebebidir. Aynı toplum içinde bile gelir dağılımındakieşitsizliğin artması da sosyal sorumluluk konularını daha fazla ön plana çıkarmaktadır. Dolayısıyla, bir yandan yerel diğer yandan küresel gelişmeler sebebiyle hergeçen gün sosyal sorumluluklar daha fazla konuşulur olmaktadır. Nitekim işletmeyisosyal bir kurum sayan anlayış biçimine göre ise işletme; toplumun sosyal, ekonomikve politik gereksinimlerine cevap verme ve sosyal sorunlarını çözmesineyardım etmek gibi çok geniş bir işlev ve görev yükümlülüğü altındadır (Tosun,1979:6).

İşletmelerin faaliyet alanları ekonomik gibi gözükmeklebirlikte, oldukça geniş alanı etkileyebilme ve etkilenebilmeleri de sözkonusudur. Varlığını sürdürmesi oldukça geniş sorumluluklarını yerine getirmesibakımından işletme açısından birincil önemdedir.

AlvinToffler, özellikle sanayileşmenin getirdiği ve ekonomik-spazm olarak nitelediği sorunlar ve çözüm önerileri hakkındaşu soruları sorar: “Geçmişle hiçbir benzerliği kalmamış, ekonomistlerin kavramaktagüçlük çektikleri ve önemli ölçüde kontrolden çıkmış bir ekonomik sistemkarşısında ne gibi şanslarımız olabilir?”, “Gelecekte bizi ne gibi buhranlar beklemektedir?”.Bu konulara ilişkin geleceğin muhtemel tanımlarını yapmayı, yani senaryolarhazırlamayı öneren Toffler, senaryoların elimizdeki çok sayıda malzemeyi tutarlı ve mantıklı bir biçime sokmamıza yardım etmek suretiyle günümüzüngeleceğe hangi şekillerde dönüşebileceğini göstermesi bakımından önemine değinir (Toffler, 1991:49).

İşletmelerin Sorumluluklarının Sınıflandırılması

İşletme içine ve dışına yönelik sorumluluklar sınıflandırmasında, pay sahipleri,çalışanlar ve yöneticiler işletme içi ve bunun dışındaki kişi, grup ya da organizasyonlarile toplum işletme dışı olarak değerlendirilir.

Çok farklı şekillerde işletme sorumlulukları sınıflandırılabilir. Bir sınıflandırmaönerisi olarak şunlar sıralanabilir:

• İşletme içine ve dışına yönelik sorumluluklar

• Birincil ve ikincil sorumluluklar

• Paydaşlara (çıkar gruplarına) yönelik sorumluluklar

• Ekonomik, yasal, ahlaki ve gönüllü sorumluluklar.

İşletmelerin sorumlulukları, paydaş ya da çıkar grubu olarak isimlendirilen çoksayıda grup açısından da sınıflandırılabilir. Buna göre işletmelerin sorumlulukları;müşteriler, pay sahipleri, çalışanlar, toplum, tedarikçiler, aracı kurumlar, medya, siviltoplum örgütleri, yerel yönetimler ve kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik sorumluluklardır.

Mal ya da hizmet üretimi, bunların üretiminde ekonomiklik, çalışanların haklarının gözetilmesi, müşterilerin ihtiyaç ve isteklerine uygunluk birincil sorumluluklariken, bu sorumluluklar yerine getirilirken ahlaki ve sosyal sorumlulukların gözetilmesi,tüm süreçlerde dürüstlük ve sözleşmelere uygun davranılması, iş dünyasında iş ahlakı değerlerinin yerleştirilmesine katkı sağlanması ve devlete vergi ödenmesi konusunda kayıt sorumluluğu gibi sorumluluklar ise ikincil derecedeki sorumluluklar şeklinde değerlendirilebilir.

Diğer bir sınıflandırma biçimi de işte bu yönüyleönemli ve kapsayıcı bir sınıflandırma olarak değerlendirilebilir. Bu sınıflandırmada, toplumların sosyal sorunlar bakımından öncelikleri, toplumsal, kültürelve ahlaki değerlerinin farklılaşması, politik tercihler ve uluslararası ilişkiler vb. ölçütlerbelirleyici olabilir. Ancak, globalleşmenin etkisiyle toplumların benzer sosyalsorunlarla karşı karşıya olması dikkate alındığında, Şekil 1.1’deki gibi bir sınıflandırma anlamlı görülmektedir.

 

 

İşletmelerin temel sorumluluklarının iç içe geçmiş olarak gösterimi belli bir düzene göre yapılmıştır. Gönüllü sorumlulukların içeriği ve amacına uygun olması bakımından diğer üç sorumluluğun yerine getirilmesi gerekir. Her sorumluluğun özenle yerine getirilmesi önemlidir. Kendisini sadece yasal veekonomik sorumluluklarla sınırlı olarak gören bir işletmenin bunun ötesindeki ahlakiya da gönüllü sorumluluklara sahip çıkması da önemli ölçüde gösteriş noktasında kalacaktır. Dolayısıyla, müşterinin ihtiyaçlarına uygun mal ve hizmet üretippazara sunamayan, bunları gerçekleştirirken kâra, verimlilik ve etkinliğe önemvermeyen, rekabeti dikkate alamayan, çalışanların haklarına dikkat etmeyen, kamuyave topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen bir işletmenin eğitim,sağlık, gençlerin topluma kazandırılması gibi sorumluluklar adına reklamasyon çabasıiçinde olması çok da anlamlı olmayacaktır. Günümüz iletişim ve ulaşım araçlarının gelmiş olduğu nokta ve bireyler arası etkileşim dikkate alındığında, bu türiçerikten yoksun ve alt yapısı eksik sorumluluk yaklaşım ve uygulamalarının da artık fayda etmeye yetmediği rahatlıkla söylenebilir. İçi ve altı boş uygulamaların pazardaçok fazla karşılık bulmadığı gözlenmektedir.

İŞLETMELERİN SOSYAL SORUMLULUKLARI

Sosyal sorumluluk; bir işletmenin kendini toplum için yükümlü hissetmesi şeklinde tanımlanabilir. Sosyal sorumluluğa sahip olmak, yasal beklentileri yerine getirmeninötesinde, insan kaynağına, çevreye ve ilgili taraflarla ilişkilere daha çok yatırımyapmayı da gerektirir (Öcal, 2007: 8).

İşletmelerin Sosyal Sorumluluklarıyla İlgili Yaklaşımlar

İşletmelerin sosyal sorumluluklarıyla ilgili yaklaşımların genel olarak iki başlık altında toplandığı görülmektedir. Bu yaklaşımlar, “klasik yaklaşım” ve “modern yaklaşım” şeklinde gruplandırıldığı gibi (Şahin, 1984), “Friedman Yaklaşımı” ve “İşDöngüsü Yaklaşımı”şeklinde de gruplandırılabilmektedir (Baron, 2000).

Klasik Yaklaşım

İşletmelerin sosyal sorumluluklarıyla ilgili klasik yaklaşımın temelini oluşturan iki iktisatçı olan Adam Smith ve Friedman ortaya koymuş olduğu bu ilkeye göre; Adam Smith, işletmenin öncelikli hedefinin kâr eldeetmek olduğunu, kâr olmadığı takdirde girişimcinin istihdam oluşturma ve sermayesiniriske etmekten kaçınacağını ifade etmişken (Öcal, 2007: 60), oldukçabenzer mantıkla Friedman, 1970 yılında yazmış olduğu “İşletmelerin Sosyal Sorumluluğu Kârını Artırmaktır” adlı makalesinde, işletmelerin sorumluluklarından değilinsanların sorumluluklarından bahsedilebileceği üzerinde durmuş ve işletme yöneticilerininasıl sorumluluklarının işletmeye sermaye koymuş olan ortaklara karşı işletmekârının artırılmasından ibaret olduğunu iddia etmiştir. Friedmantarafındansavunulan görüşe göre işletmenin tek bir sosyal sorumluluğu vardır: “Oyunun kurallarıiçinde, açık ve özgür bir rekabet ortamında kârı arttırmaya yönelik faaliyetlerisürdürmek”. Yöneticiler bu şekilde hareket ederek pazar değerini yükseltecek,rekabeti geliştirecek ve bu yolla toplumsal refahı artırmaya katkıda bulunmuş olacaktır. Böylece serbest pazarda pazar değerinin geliştirilmesiyle işletme çalışanlarına karşı olan sosyal sorumluluklarını da aslında yerine getirmiş olmaktadır (Baron,2000:566-567).

Klasik yaklaşımın yetersiz kalmasında günümüz sosyal sorumluluk anlayışınınfelsefi temellerindeki değişim de göz ardı edilemez. Çünkü işletmelerin sosyal sorumluluğu günümüzde artık temel ekonomik ve yasal sorumluluklarını aşmayıgerektirmekte,toplumu daha iyi duruma getirecek yükümlülüklerini üstlenebilecekahlaki bir sorumluluk da yüklemektedir. Bu da, işletmelerinsosyal sorumluluklarına farklı ve geniş bir bakış açısı oluşturmayı gündeme getirmektedir.

Modern Yaklaşım

İşletmelerin sosyal sorumluluklarıyla ilgili genel tartışmalara yönelik olarak Friedman’ın “işletmelerin sosyal sorumlulukları, kârlarını maksimize etmeleridir” şeklindekiyaklaşımı kırılma noktası olarak kabul edildiğine ve bunun da tarihi 1970yılı olduğuna göre, işletmelerin sosyal sorumluluklarına yaklaşım farklılıklarınınbenzer tarihlere denk geldiği de söylenebilir. Nitekim İş Döngüsü Yaklaşımı1972 yılında ortaya konmuş olup, 1981’de kavramın geliştirilmesiyle işletmeninözel kârlılığı kadar kamu çıkarlarına da hizmet etmesi gerektiği vurgulanmıştır (Baron,2000:569).

Modern yaklaşıma göre müşteriler, işletme için birinci derecede öneme sahiptirve işletme gelirinin sağlayıcıları olarak görülürler. Friedman’ın görüşünün tersineiş döngüsünde, pay sahipleri de önemli bir çıkar grubu olmakla birlikte, yöneticilerasli unsurlar olarak görülür. Buna karşılık iş döngüsü yaklaşımında işletmeninhedefiFriedman yaklaşımında olduğu gibi açıktan tanımlanmamıştır.

İşletmelerde Sosyal Sorumluluğun Leh ve AleyhindekiGörüşler

İşletmelerin sosyal sorumluluklarıyla ilgili yaklaşımların gelişimi sürecinde bugünküanlamıyla işletmelerin sosyal sorumluluklarının leh ve aleyhinde bazı görüşleröne sürülmüştür. Leh ve aleyhteki görüş sahiplerinin yaşadıkları zaman dilimi ileişletme faaliyetlerinin ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel etkilerinin dikkate alınması gerekir.

Lehteki Görüşler

• Kamu beklentilerinin değişmesi

• Daha iyi bir işletme çevresi

• Kamu imajı

• Devlet düzenlemelerinden kaçınma

• Sosyo-kültürel normlar

• Sorumluluğun yetki ile dengelenmesi

• İşletmenin kaynaklara sahip olması

Bunlara ek olarak işsizlerin ortaya çıkaracağı karmaşaya meydan vermeden işsizlereyardım etmenin daha kolay olabileceğini vurgulayan, sosyal sorunları ortayaçıktıktan sonra tedavi etmektense önceden önlemenin daha iyi olacağı ile çöplerdekiparçalar tekrar dikkate alınarak (örneğin, boş şişelerin yeniden değerlendirilmesi)tekrar kârlı bir şekilde kullanılabilir anlayışını ifade eden sorunlar kâra dönüştürülebiliranlayışları da işletmelerin sosyal sorumluluklarının lehindeki görüşlereilave edilmektedir (Weihrich ve Koontz, 1993:68).

Aleyhteki Görüşler

• Kârın maksimizasyonu asıldır

• Sosyal sorumluluk işletme için maliyet etkenidir

• Sosyal sorumluluk faaliyetlerinin bedelini toplum ödemelidir

• İşletmeler sosyal yeteneklere sahip değildir

• İşletmenin esas amacını aksatır

• Sosyal sorunlardan işletmeler sorumlu değildir.

Sosyal sorumluluğun aleyhindeki görüşlerde genel olarak klasik anlayış olarakbilinen sosyal sorumluluk anlayışı hâkimdir.

ÜNİTEDEKİ ÖNEMLİ BÖLÜMLER

Bireysel sorumluluk ile sosyal sorumluluk çoğunlukla iç içedir. Kendi sağlığını koruyamayan bir bireyin iş göremezlik ve sağlık harcamaları nedeniyle sosyal maliyetlerin ortaya çıkması, dikkatsizlik sonucu ortaya çıkan bir trafik ya da iş kazası nedeniyle sosyal güvenlik maliyetlerinin artması, güvenliğe ilişkin sorumlulukların yerine getirilmemesi nedeniyle işlem maliyetlerindeki artışlar, sosyal maliyetleri artırır. Dolayısıyla her bireysel sorumluluğun sosyal boyutu vardır.

Yöneticinin sorumluluğu ya da yönetsel sorumluluk, yönetilenlerin sorumluluğu yanında örgütün tüm paydaş veya çıkar gruplarına yönelik sorumluluklarını da kapsadığı için özel ve önemli bir sorumluluktürüdür.

 

Hedef pazarda alıcıların ihtiyaç ve isteklerine uygun ürün üreten ve/veya pazarlayan işletmeler temel ekonomik sorumlulukları kâr etmek, büyümek ve varlıklarını sürdürebilmektir. Tüm işletmelerin ekonomik sorumluluklarını yerine getirirken aynı zamanda sosyal sorumluluklarına da uygun davranmaları zorunluluktur.

Daha fazla kâr etme, rekabete karşı ayakta kalabilme, maliyetleri azaltma ve benzeri gibi amaç ya da uygulamalar, işletmelerin ekonomik amaçlarına karşılık sosyal ve ahlaki amaçlarından taviz vermelerine veya bu sorumluluklarına uygun olmayan davranışlar sergilemesine yol açabilmektedir. Önemli olan, işletmelerin ekonomik, sosyal ve ahlaki sorumlulukları arasındaki çatışma kaynaklarını görebilmek ve azaltmaya yönelik çaba içinde olmaktır.

 

Yukarıya Git