İşlem yapılıyor, lütfen bekleyin...

Hizmette 10+ Yıl ve binlerce müşteri memnuniyeti... | %100 doğru kaynak | %100 memnuniyet | %100 mezuniyet |

Netsorular.com
MLY201U-TÜRK VERGİ SİSTEMİ DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ
MLY201U-TÜRK VERGİ SİSTEMİ DERSİNİN 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ

1. ÜNİTE - GELİR VERGİSİ

Cumhuriyet öncesi Osmanlı dönemi vergileri, genel olarak şeri vergilerden oluşuyordu. Bunların arasında Müslüman halktan alınan zekât, öşür; Müslüman olmayan halktan alınan haraç, cizye vergileri vardı. Cumhuriyet’in kabul edildiği 1923 yılında öşür, temettü (gelir), müsakkafat (bina), ağnam (hayvanlar) gibi vergilerden oluşan basit, adaletsiz bir vergi sistemi yürürlükte idi. Cumhuriyet’in kabulünden sonra, Osmanlı vergi sisteminin yerine çağdaş Batılı devletlerin uyguladıkları sisteme geçiş süreci başlatılmıştır. ilk olarak, zirai ürünlerden alınan vergi olan aşar, 1925 yılında yürürlükten kaldırılmıştır. Bu olay, Cumhuriyet döneminin ilk vergi reformu olarak kabul edilebilir.

Haraç: Müslüman olmayanlardan alınan bir vergiydi ve ikiye ayrılıyordu; Harac-ı Mukassem, elde edilen ürünlerden; Harac-ı Muvazzaf, toprak üzerinden alınırdı.

Cizye, Müslüman olmayan erkeklerden, askerlik görevi karşılığı olarak alınırdı.

Öşür(aşar): Müslümanlardan alınan toprak ürünü vergisidir. Elde edilen ürünün onda biri vergi olarak alınırdı.

TÜRK VERGİ SİSTEMİNİN OLUŞTURAN VERGİLER

GELİRİN ÖZELLİKLERİ

• Gelir “gerçek kişi” tarafından elde edilmelidir. Kural olarak, tüzel kişilerin elde ettikleri gelirler, başka bir verginin (kurumlar vergisinin) konusunu oluşturur. Buna karşılık, tüzel kişilikleri olmasına rağmen kollektif şirketin ve adi komandit şirketin ortakları gelir vergisi mükellefi olarak kabul edilmiştir. Paylı komandit şirketlerde de komandite ortaklar yine gelir vergisi mükellefi sayılmıştır.

• Gelir “elde edilmiş” olmalıdır. Elde edilmiş olma, bazı durumlarda paranın elde edene ödenmesi anlamına gelmektedir (tahsil ilkesi).

Gelir “bir takvim yılı içinde” elde edilmiş olmalıdır. Her takvim yılı bir vergileme dönemi oluşturmaktadır.

• Gelir “kazanç ve iratlar” dan oluşur. Kazanç; bedensel, zihinsel çalışma ile veya (ve) sermaye konularak elde edilen gelirdir. Örneğin, serbest meslek kazançları, ücretler, ticari kazanç ve zirai kazançlar. İrat ise sermayenin başkasına kullandırılması neticesinde sağlanır. Örneğin, gayrimenkul sermaye iradı, menkul sermaye iradı.

•GVK’nin 2.maddesinin son fıkrasında yer alan bir hükme göre; vergi, gelirin “gerçek tutar”ı üzerinden alınacaktır. Gerçek tutar üzerinden vergi alınması mükellefin (varsa) işiyle ilgili zararlarını gelirinden düşebileceği anlamına gelmektedir. Bu şekilde, gelirin tespitinde gerçek usulün esas alınması; bunun alternatifi olan “götürü usul”e ise itibar edilmemesi hedeflenmiştir.

• GVK’nin vergilendirilmesini öngördüğü gelir, kazanç ve iratların “safi tutarı”dır. Gelirin safi tutarının dikkate alınması, bu gelirin elde edilmesiyle ilgili masrafların, gayri safi gelirden düşülebilmesi anlamına gelmektedir.

Tahakkuk ilkesinde, gelirin hukuken elde edenin tasarrufuna geçmesi yeterli görülmüştür. Ticari ve zirai kazançlarda tahakkuk esası kabul edilmiştir.

Gelir Vergisine Konu Olan Kazanç ve İratlar

Gelir vergisine konu olan kazanç ve iratlar, yedi başlık halinde GVK’nin 2. Maddesinde sayılmıştır:

1. Ticari kazançlar,

2. Zirai kazançlar,

3. Ücretler,

4. Serbest meslek kazançları,

5. Gayrimenkul sermaye iratları,

6. Menkul sermaye iratları,

7. Diğer kazanç ve iratlar.

Bu maddede emek gelirinin ücret, emekle sermayenin müşterek gelirinin kazanç, sadece sermayenin gelirinin ise irat olarak adlandırıldığı görülmektedir.

*haraç, cizye ve  öşür vergi tarihimizde önemli yere sahiptir.

GELİR VERGİSİNDE TAM MÜKELLEFLER

Gelir vergisinde, tam mükellefiyet ve dar mükellefiyet olmak üzere iki çeşit yükümlülük vardır. Bu iki grubun vergilendirme rejiminde farklılıklar bulunmaktadır.

Tam mükellef / dar mükellef ayırımı, esas olarak ülkelerin egemenlik haklarından kaynaklanmaktadır.

İkametgâh ölçüsüne göre, Türkiye’de yerleşmiş olanlar tam mükellef olarak kabul edilirler. Kimlerin Türkiye’de yerleşmiş sayılacağı ise Yasa’nın 4. Maddesinde açıklanmıştır. Bunlar:

• İkametgâhı Türkiye’de bulunanlar (İkametgâh, Medeni Kanun’un 19. Ve izleyen maddelerinde yazılı olan yerlerdir) ve

• Bir takvim yılı içinde Türkiye’de devamlı olarak altı aydan fazla oturanlardır. Bu altı aylık sürenin hesabında, geçici ayrılmalar oturma süresini kesmemektedir. Örneğin, Türkiye’ye çalışmaya gelen yabancı uyruklu bir kişinin, gerek iş ve gerekse tatil nedeniyle zaman zaman ülkesine gidip gelmesi süreyi kesmemektedir. Tabiiyeti dikkate alınarak tam mükellef kabul edilenler GVK’nin 3. Maddesinin 2. Bendinde sayılmışlardır. Bu bende göre, resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye’de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup, bunların işleri dolayısıyla yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşları tam mükellef olarak vergilendirileceklerdir.

GELİR VERGİSİNDE DAR MÜKELLEFLER

Dar mükellefler, genellikle yabancı uyruklu olan kişilerdir. Ancak yabancı uyruklu kişilerin, tam mükellef olmaları olasılığının da bulunduğu unutulmamalıdır. Örneğin, Alman vatandaşlığında olmasına rağmen Türkiye’de yerleşmiş ve ticaretle uğraşan bir yabancı, tam mükelleflerle ilgili kurallara tabi olacak ve tam mükellef olarak vergi ödeyecektir“ Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler” dar mükellef olarak gelir vergisine tabi tutulmaktadır (GVK m. 6). Bu kişiler, Türkiye’de yerleşmiş olmamalarına rağmen gelir elde etmektedirler.

TİCARİ KAZANÇ KAVRAMI

Ticari Kazanç: Her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazançlardır. Ticari kazançlar, ya gerçek usulde ya da basit usulde tespit edilerek vergilendirilmektedir. Ya da esnaf muaflığı şartları varsa, vergi dışında bırakılmaktadır. Gerçek usulde vergilendirme de bilanço esası ve işletme esası olmak üzere kendi içinde ikiye ayrılmıştır.

BİLANÇO ESASINDA VERGİYE TABİ OLANLAR

• Her türlü ticaret şirketleri (Yasa adi şirketleri hariç tutmaktadır. Adi şirketlerin değerlendirilmesi aşağıda açıklanacak olan alış tutarı veya satış tutarı ölçüsüne göre yapılmaktadır),

• Ticaret şirketlerinden; anonim şirketler, limitet şirketler, paylı komandit şirketler daha sonra incelenecek olan kurumlar vergisi mükellefi olarak vergiye tabi tutulmaktadırlar. O halde bilanço esasında gelir vergisine tabi olabilecek olan ticaret şirketleri; kollektif şirketler ile adi komandit şirketlerden oluşmaktadır.

• Kendi istekleri ile bilanço usulünde vergilendirilmeyi talep edenler.

• Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı veya yıllık satış tutarları 177. Maddede açıklanan tutarları aşanlar.

Bilanço esasına tabiidir.

İşletmeye kayıtlı olan gayrimenkullerin amortismanları gider yazılabilir. Bu şekilde vergi matrahı düşmüş olacaktır. VUK’un 258. Maddesinde, “vergi matrahlarının hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir” şeklinde tanımlanmıştır.

Gider kabul edilmeyen ödemelerin bilançoya yansıması durumunda ise bu ödemelerin vergi matrahını oluşturacak kazanca ilave edilmesi gerekir.

Yukarıya Git