İşlem yapılıyor, lütfen bekleyin...

Hizmette 10+ Yıl ve binlerce müşteri memnuniyeti... | %100 doğru kaynak | %100 memnuniyet | %100 mezuniyet |

Netsorular.com
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ - ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ-II 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ
Millî Mücadele’nin silahlı yönü iki safhada gerçekleştirilmiştir. Birinci safhası Kuvayı Milliye tarafından verilen mücadele, ikinci safhası ise düzenli ordunun kurulması ile birlikte yapılan topyekûn mücadeledir.

ÜNİTE 1 - TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN AÇILMASINDAN İTİBAREN YAŞANAN GELİŞMELER

KUVA-YI MİLLİYE HAREKETİ VE DÜZENLİ ORDUYA GEÇİŞ SÜRECİ

Millî Mücadele’nin silahlı yönü iki safhada gerçekleştirilmiştir. Birinci safhası Kuvayı Milliye tarafından verilen mücadele, ikinci safhası ise düzenli ordunun kurulması ile birlikte yapılan topyekûn mücadeledir. 

I. Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan ve Türk milletine Anadolu’da hayat hakkı tanımayan Mondros Mütarekesi’nin uygulanması ile birlikte, milletimiz kayıtsız şartsız teslimiyete mahkûm edilmeye çalışılmıştı. Ordularımız terhis edilmiş,  silahlar da İtilaf Devletleri tarafından toplanmaya başlanmıştı. 

İtilaf Devletleri’nin ve azınlıkların mütarekeden sonra Anadolu’da başlattıkları haksız işgaller karşısında halk kendiliğinden harekete geçerek silahlı milis kuvvetlerini oluşturmaya başladı. Bu savunma teşkilatlarına Kuva-yı Milliye (Millî Kuvvetler) adı verildi.

Kuva-yı Milliye düzenli ordunun kuruluşuna kadar ülke savunmasında ve iç isyanların bastırılmasında oldukça önemli bir rol oynamıştır. Özellikle Batı Cephesi’nde Yunan ilerleyişinin durdurulmasında ve bölgenin asayişinin temininde büyük yararlılıklar gösterdiği gibi birliklerin başarıları halkın maneviyatını da artırmıştır. Ancak Anadolu’da millî direniş hareketi belli bir olgunluğa gelmesi ile beraber düzenli orduya geçme gerekliliği de hissedilmeye başlanmıştı. Zira bazı çete reislerinin kurulan Batı Cephesi Komutanlığı’nın otoritesini reddetmeleri, askerî bir disiplinden uzak bazı milis kuvvetlerinin yiyecek ve asker toplamadaki keyfi uygulamaları, halk içinde huzursuzluğa sebep oluyordu.

Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanlığı’na (Kasım 1920’de) Albay İsmet Bey’i tayin etti. Kuva-yı Seyyare ile millî kuvvetler İsmet Bey’in emrine verildi. 1920’de çıkarılan bir kararname ile Kuva-yı Milliye’nin Harbiye Vekâleti’ne bağlanmasına karar verildi. Böylece Kuva-yı Milliye’nin düzenli birlikler hâline getirilmesine başlanmış oldu.  Ordunun subay ihtiyacını karşılamak için de 1 Temmuz 1920’de subay yetiştirme merkezleri kuruldu. 

ASKERÎ MÜCADELE VE OLUŞTURULAN CEPHELER

Güney Cephesi’ndeki Çarpışmalar

İlk işgal harekâtını İngilizler başlattı. Musul, İskenderun ve Kilis’i işgal etti. Haberleşme araçlarına el koydu ve halkın elindeki silahları topladı. Antep, Urfa, ve Adana da işgale uğradı. Adana Ermeni akımına uğradı.

İngiltere ve Fransa, “Suriye İtilafnamesi” adıyla bir antlaşma yaparak, Orta Doğu’yu manda sistemi içerisinde kendi aralarında paylaştılar.  Bu antlaşma Türk halkının tepkisine sebep oldu. Zira İngilizlerin aksine Fransızlar bölgede yaşayan Ermenilerle işbirliği yaparak savunmasız Türk halkını Ermenilerin insafına terk ettiler.

Adana Savunması

  Fransız ve Ermenilerin haince tutumları, yöre halkının büyük bir dayanışma içerisinde fiili direnişe geçmesine sebep olmuştur. 1919’da Dörtyol civarında Fransız askerleriyle silahlı çatışmaya giren halk, onları geri püskürtmeyi başarmıştır. Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Kilikyalılar Cemiyeti ise bölgedeki fiili direnişi organize etmiştir. Adanalılar, 1920’de Pozantı’da bir kongre topladı. Kongreye Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Fevzi Paşa da katıldı. Bu bölgedeki mücadeleler, 1921’de Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması’na kadar devam etmiş, bu antlaşma gereğince 1922’de Fransızların Adana’dan çekilmeleri ile son bulmuştur.

Maraş Savunması

Fransızların şehre girmesiyle çatışmalar başladı. Ermenilerin Türklere sataşması, bunlara sessiz kalan Fransızların tutumları Türk halkının mücadele ruhunu daha da etkilemiştir. Sütçü İmam’ın bir Fransız askerini öldürmesiyle başlayan olaylar, Maraş halkının direniş göstermesiyle son bulmuştur. Maraş halkının Millî Mücadele’de gösterdikleri kahramanlıklardan dolayı TBMM, 1921’de Maraş’a İstiklal Madalyası; ardından da 1973’te Kahraman unvanını vererek şehrin adının “Kahramanmaraş” olarak değiştirilmesini uygun görmüştür. 

 

Urfa Savunması

Fransız ve Ermeni güçlerinin şehirde can ve mal güvenliğini ihlal etmeleri üzerine, Urfa halkı büyük bir tepki ve dayanışma göstererek bir araya geldi. Urfa’daki Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ali Saip Bey, “Namık” takma adıyla, toparladığı üç bin kişilik millî kuvvetlerin başarısı üzerine Fransızlar, 1920’de şehri terk etmek zorunda kaldılar. 

1989’da TBMM’de kabul edilen bir kanunla Millî Mücadele’deki başarılarından dolayı Urfa’ya “Şanlı” unvanı verildi ve şehrin adı Şanlıurfa oldu.

Antep Savunması

Fransız ve Ermeniler büyük bir zulüm ve hakarete başlamışlar, tecavüz ve yağma ile Türk halkını sindirmeye çalışmışlardır. Bu olaylar karşısında Antep halkı teşkilatlanmaya başladı ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni oluşturdu. Direnişe geçen Antep halkı, Fransızlara büyük zayiat verdirdi. Kuva-yı Milliye Komutanlığı’na tayin edilen “Şahin Bey” takma adıyla görevli Said Bey, Fransız İkmal Kollarını vurarak bu yolu kullanmak isteyen Fransızlara büyük kayıplar verdirmiştir. Ancak bu çarpışmalar sırasında Said Bey şehit düşmüştür. 1921’de Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması gereğince, Fransız işgali sonra ermiştir. TBMM Antep şehrine 1921’de çıkardığı bir kanunla “Gazi” unvanını vermiştir.

Doğu Cephesi (Ermenilerle Savaş ve Gümrü Barış Antlaşması)

Wilson Prensipleri’ni kendilerine göre yorumlayan Ermeniler, Doğu Anadolu’nun kendilerine ait olduğunu iddia ederek Gümrü, Iğdır ve Oltu’ya kadar geldiler. TBMM, Bakanlar Kuruluna millî sınırlarımız içerisinde bulunan ancak Mondros Mütarekesi hükümlerine göre boşaltılan Elviye-i Selase (Kars-Ardahan-Batum)’nin tekrar geri alınması için yetki verdi. Kâzım Karabekir Paşa 1920’de Doğu Cephesi Komutanlığına tayin edildi. Böylece Yeni Türk Devleti’nin ilk askerî cephesi kurulmuş oldu. Ermenilerin yaptığı katliamlara Kazım Karabekir ‘in başarılarıyla imzalanan 1920 Gümrü Antlaşması son bulmuştur. Bu antlaşmaya göre; Kars Sancağı ve çevresi Türkiye’ye verilecek. Ermenistan, Sevr Antlaşması’nı tanımadığını belirterek, kendilerine vaat edilen Vilâyât-ı Sitte (Erzurum-Van-Bitlis-Harput-Sivas-Diyarbakır) toprakları üzerindeki iddialarından vazgeçecek. Ermenistan, Türkiye’ye karşı düşmanca tavır ve davranışlarda bulunmayacak. Bu antlaşma TBMM’nin imzaladığı ilk siyasi antlaşmadır. Türk tarihinde ilk defa kendi kurucu öğesinin adını, uluslararası bir antlaşmaya koydurmuştur. Ermenistan TBMM’yi resmen tanımıştır. Doğu vilayetlerimizin güvenliği sağlanmıştır. Bu antlaşmadan sonra doğudaki birliklerimizin bir kısmı Batı Cephesi’ne nakledilmiştir. Millî Mücadelede Doğu Cephesi başarıyla kapanmıştır. Bu netice Yeni Türk Devleti’nin ilk zaferi olmuştur.  TBMM’nin saygınlığı artmıştır.

Batı Cephesi’nin Kurulması, Askerî ve Siyasi Gelişmeler

Batı Anadolu’da düzenli ordunun kuruluşuna kadar oluşturulan en önemli Kuva-yı Milliye cepheleri şunlardır: Ayvalık Cephesi ,Bergama ve Soma Cephesi ,Akhisar Cephesi ,Salihli Cephesi ,Aydın ve Nazilli Cephesi’dir.

İzmir’in işgalinden sonra Balıkesir, Batı Anadolu’da Millî Mücadelenin merkezi konumuna gelmiştir. Balıkesir’de Kuva-yı Milliyeciler, “Kuva-yı Milliye Heyet-i Merkeziyesi” adı altında birleşmişlerdir.

Batı Cephesi’nde düzenli orduya geçişi zorlaştıran iki sebep vardı. Bunlardan birincisi askerden kaçışların fazlalığı, ikincisi ise Kuva-yı Milliye komutanlarından Çerkez Ethem’in emir komuta tanımaz tutumu ve disiplinsiz davranışlarıydı. Gediz Taarruzu istenilen sonucu vermeyince düzenli ordunun kurulması konusunda bir dönüm noktası yaşanmıştır. Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe düzenli orduya karşı çıkmışlardır.

I. İnönü Savaşı (6-10 Ocak 1921)

Savaş Yunan birliklerinin saldırısıyla başladı. Güçlü bir savunma hattı oluşturan Türk ordusu, bütün subay ve erleriyle birlikte güçlerinin üstünde bir çaba göstererek İnönü’de düşmanın ileri harekâtını durdurmayı başarmış ve işgalcileri Bursa istikametine geri çekilmeye mecbur etmiştir. I.İnönü Savaşı Türk tarihi açısından çok önemli sonuçlar doğurmuştur. Düzenli ordumuz ilk sınavını başarıyla vermiştir. Halkın düzenli orduya ve TBMM’ye güveni artmıştır. Kuvay-ı Milliye sona ermiştir. Bu zaferle milletin birlik ve beraberlik duyguları artmıştır. Halkın kurtuluş umutları artmıştır. Ülkede iç güvenlik sağlanmış, kanun hâkimiyeti temin edilmiştir. Albay İsmet Bey, bu başarısından dolayı mirlivalığa (tuğgeneral) yükseltilmiştir.Bu savaştan sonra İtilaf Devletleri, Londra’da bir konferans düzenleyerek Sevr Antlaşması’ndan taviz verebileceklerini göstermişler ve bu konferansa TBMM’yi de çağırmışlardır.

 

 

I. İNÖNÜ SAVAŞI’NDAN SONRA BAZI SİYASİ GELİŞMELER 

Londra Konferansı (21 Şubat-12 Mart 1921)

Doğu Cephesi’nde Ermenilere karşı kazanılan zaferler, güney cephesinde Kuva-yı Milliye’nin başarıları ve I. İnönü Zaferi’nin kazanılması ile birlikte TBMM Hükümeti’nin saygınlığının ve otoritesinin artması, İtilaf Devletleri’ni Sevr Antlaşması üzerinde yeniden düşünmeye sevk etmiştir. İtilaf Devletleri Londra’da bir konferans toplamaya karar vermişlerdir.  

İtilaf Devletleri, Londra Konferansı’na İstanbul Hükümeti’ni davet ettikleri hâlde TBMM’ye doğrudan bir davette bulunmamışlardı. Bu tutumlarıyla İtilaf Devletleri TBMM Hükümeti’ni hâlen daha tanımadıklarını göstermek istiyorlardı. Konferansta İtilaf Devletleri’nin teklif ettikleri antlaşma taslağı Sevr Antlaşması’nın biraz hafifletilmiş şeklinden başka bir özellik taşımıyordu. Konferansta Osmanlı Hükümeti Heyetine söz verildiğinde Tevfik Paşa, “Söz hakkı milletin gerçek temsilcilerinindir” diyerek söz hakkını TBMM Heyeti’ne bırakmıştır. Londra Konferansı’ndaki görüşmelerden istenilen netice sağlanamadı. Londra Konferansı ile İtilaf Devletleri TBMM Hükümeti’nin resmen tanımışlardır. Misak-ı Millî davamız İtilaf Devletleri’ne ve dünya kamuoyuna resmen duyurulmuştur. TBMM’nin hangi şartlarda barış yapacağı belirtilmiştir. Batılı devletlerin Sevr Antlaşması’ndan taviz verebilecekleri anlaşılmıştır. İstanbul’daki Osmanlı yönetimi TBMM’nin gücünü anlamıştır.

Türkiye Afganistan Dostluk Antlaşması (1 Mart 1921)

TBMM’nin doğulu devletlerle yapmış olduğu ilk dostluk antlaşması, 1 Mart 1921 tarihinde Afganistan ile yapılmıştır.  Bununla iki devlet arasında dostluk, kardeşlik ve işbirliği öngörülüyordu. Türkiye, Afganistan’ın bağımsızlığını tanırken, Afganistan’da TBMM Hükümeti’ni tanıdığını ilan etmiştir. Ayrıca Ankara’ya elçi göndermek suretiyle TBMM’nin yanında yer aldığını göstermiştir. 

İstiklal Marşı’nın Kabulü (12 Mart 1921)

Türk milletinin varlığını ve bağımsızlık isteğini dile getirecek, milletin cesaretini artırıp İstiklal Savaşı’na yeni bir anlam, ruh katacak bir millî marşın yazılması için, o dönemin Milli Eğitim Bakanlığı, 1921 yılı başlarında bir güfte yarışması düzenlemiştir.

Mehmet Akif Bey, kahraman ordumuza ithaf ettiği, malum şiiri yazdı. Bu şiir 12 Mart 1921’de TBMM’de üç defa okunup ayakta alkışlanarak, Türk milletinin millî marşı olarak kabul edildi. Bu şiir Cumhuriyet Dönemi’nde Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi Osman Zeki (Üngör) tarafından 1930 yılında bestelendi.

Sovyet Rusya ile İlişkiler ve Moskova Antlaşması (16 Mart 1921)

Sovyet Rusya, Anadolu’daki Milli Mücadele’nin etkili ve başarılı olmasını istiyordu. Batı emperyalizmine karşı Anadolu’da bir direnç noktası meydana gelmesinden memnunluk duyuyorlardı. M. Kemal Lenin’ e mektup yazarak Türk halkının haklılığını anlatmıştır.

1921’de Türkiye ile Sovyet Rusya arasında “Moskova Dostluk Antlaşması” imzalanmıştır. Bu Antlaşmaya göre; her iki taraftan birinin tanımadığı devletlerarası bir anlaşmayı diğeri de tanımayacak. Boğazların uluslararası ticarete açılması için her iki taraf Karadeniz ve Boğazların bağlı olacağı rejimin kesin biçimde hazırlanması işinin, kıyı devletlerin temsilcilerinden oluşmak üzere daha sonra yapılacak bir konferansa bırakacaktır. Ancak bu konferansta alınan kararlar Türkiye’nin egemenliğine ve onun başkenti olan İstanbul’un güvenliğine zarar vermeyecektir. Türkiye terimi, Misak-ı Millî ile çizilen sınırları kapsadığı şeklinde anlaşılacaktır. Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya arasında yapılmış olan anlaşmalar geçersizdir. Sovyet Rusya Hükümeti, kapitülasyonlar yönetiminin her ülkenin ulusal gelişmesinin özgürce sürmesinin ve egemenlik haklarının tümüyle kullanılmasının engellendiğini kabul ederek, bunlara dayalı yetkileri geçersiz sayacaktır. Her iki taraf da toprakları üzerinde karşı tarafın hükümet rejimini yıkmayı amaçlayan örgütlerin kurulmasına izin vermeyecektir. Her iki taraf da aralarındaki ilişkileri geliştirmek için ekonomik, parasal anlaşmalar yapacak, demiryolu, telgraf hatları geliştirilecek yolcuların ticaret eşyasının ülkelere girip çıkmasında o ülkenin yürürlükte bulunan yasaları uygulanacaktır. Moskova Antlaşması TBMM Hükümeti için büyük bir başarı olmuştur. İlk defa bir büyük devletle eşit şartlarda bir antlaşma imzalamış ve Misak-ı Millî’yi kabul ettirmiştir.

II. İnönü Savaşı (23 Mart-31 Mart 1921)

Londra Konferansı’ndan istedikleri neticeyi alamayan İtilaf Devletleri, Sevr projesini Türkiye’ye zorla kabul ettirmek için Yunanlıları yeni bir askerî harekâta teşvik etmişlerdir. Yunanlıların amacı, Türk ordusunun toparlanmasına fırsat vermeden, Eskişehir ve Kütahya üzerinden Ankara’ya ulaşmaktı. Yunanlılar İnönü’de ikinci defa mağlup oldular. Bu zafer üzerine TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi komutanı İsmet Paşa’ya gönderdiği telgrafta; “Siz orada yalnız düşmanı değil milletin makûs (ters giden) talihini de yendiniz.” diyerek kendisini tebrik etmiştir.

Bu savaşın sonuçlarına gelince; halkın Türk ordusuna ve kurtuluşa olan güveni artmıştır. TBMM’nin morali yükselmiş, Meclis içerisindeki Mustafa Kemal Paşa muhaliflerinin geçici de olsa susmalarına sebep olmuştur. İtilaf Devletleri arasındaki görüş ayrılıkları su yüzüne çıkmıştır. II. İnönü zaferinin hemen ardından İtalya işgal ettiği bölgeleri boşaltmaya başlamıştır. 

Yukarıya Git